İki

47 7 0
                                    

Telefonuma uzandım ve gözlerimi hafif aralayıp saate baktım. 08:08. Hemen internetten anlamına baktım. Çift saatleri görünce her ne kadar inanmasam da girip anlamlarına bakardım. Bu tam olarak fala inanmayıp sürekli fal baktırmam gibi bir şeydi.

08:08 Güne sizinle başlamak istiyor.

Okuduğum şeye burun kıvırıp telefonu bıraktım. Zaten uyanmak için de çok erken bir saatti. Yine de gözlerimi ovuşturup ayılmaya çalıştım. Sabahları uyanınca yarım saat yatağın içinde hayatı sorgulamak favori etkinliklerimdendi. Bu kez buna fırsat vermeden kendimi şaşırtıp aniden çıktım yataktan. Bu saatte kalkmak hiç adetim değildi ancak canım çok kahve çekmişti. Kahve hayaliyle uyanınca bir kahve içeyim olmazsa geri yatarım düşüncesiyle kalktım. Perdelerim koyu renk olduğu için kapatınca odam çok karanlık oluyordu. Önce gidip perdelerimi açtım. Sanki kış değilmişçesine güzel bir hava vardı. İnsanın içini ısıtan kış güneşi, perdeleri açmamla hemen odama doluştu. Balkona çıkıp bu sıcağı tenimde hissetmek istedim. Ve tam o sırada karşı penceredeki silüeti fark ettim. Ege, elinde bir fincan ile pencere pervazına yaslanmış beni izliyordu. Korkmak ile şaşırmak arasında kalarak tepki veremeden baktım bir süre. Gülüp cebinden telefonunu çıkarıp bir şeyler yazdı. Birkaç saniye sonra telefonumun bildirim sesini duydum. Yatağa rastgele fırlattığım telefonu bulmak için gösterdğim çabayı görseydiniz gülerdiniz. Nihayet bulup mesajı okurken tekrar pencereye yöneldim.

Ege: Bu saatte uyanmanı neye borçluyuz?

Alin: Normalde bu saatlerde uyanmadığımı nereden biliyorsun ki?

Mesajı gönderdikten sonra onun gibi pencere pervazına yaslanıp onu izlemeye başladım. Üzerinde beyaz bir sweatshirt vardı. Kafasına geçirdiği kapüşondan dağınık saçlarını az da olsa görebiliyordum. Mesaj yazarken yüzünde hafif bir tebessüm vardı.

Ege: Daha önce bu saatlerde perdeni hiç açık görmemiştim

Alin: Her sabah bakıyor musun yani pencereme :))

Alin: Ve hep böyle erken mi kalkıyorsun

Ege: Genelde

Masajı okuyup hafifçe kaşlarımı çattım.

Alin: Hangi sorumun cevabıydı bu?

Kollarımı bağlayıp izlemeye başladım. Masajı okuyunca tam da istediği tepkiyi vermişim gibi güldü. Biriyle mesajlaşırken onu izleyebilme fikri hoşuma gitmişti.

Ege: Bilmem :)

İstediğim cevabı alamadığım için hoşnut olmasam da kaşlarımı kaldırıp sırıttım. O da kollarını bağlamış beni izliyordu. Kahve uğruna uyandığımı hatırlayıp beni yolumdan alıkoyan Ege'ye bir mesaj attım.

Alin: O halde ben bir kahve yapmaya gideyim kendime, günaydın bu arada

Ay o ne öyle trip atar gibi? diyen iç sesime bu kez hak verdim. Ancak trip değil, erken uyanma huysuzluğuydu bu. Bunu Ege bilmiyordu ama olsundu. Zaten çok da üstünde duracağını sanmıyordum.

Ege: Günaydın, güne seninle ve çizgili pijamalarınla başlamak güzeldi :)

Alin: Pijamalarımla alıp veremediğin ne senin?

Sahte bir kızgınlıkla attığım mesajın ardından çaktırmadan pijamalarıma baktım. Gayet güzellerdi. Dünden sonra beni ikinci kez pijamayla görüşüydü ve gözündeki imajım tam olarak neydi bilmek istemiyordum.

space between heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin