Üç

36 7 0
                                    

Canım profiterol çekmişti ve gerekli malzemelerden bazıları evde kalmadığı için markete gidecektim.

"Ahsen, bir şey istiyor musun?"

Ben eşikte botlarımı ayağıma geçirirken Ahsen seslenmemle gelmişti. Kapıya yaslanmış düşünüyordu. Hemen yandaki vestiyere uzanıp siyah beremi uzattı.

"Şunu giy, üşütme kafanı. Hmmm, şu geçen aldığın değişik bir çikolata vardı ya, ondan alsana tekrar."

Regl döneminde olduğu için müthiş bir tatlı krizindeydi ve evdeki çikolatalar hızla tükeniyordu. Uzattığı bereyi kafama geçirip önden fırtlayan perçemlerimi içine tepiştirmeye çalıştım. Ne yapsam orada durmayacak gibilerdi. Pes edip bıraktım.

"Tamam alırım, geç sen içeri üşüyeceksin."

Öpücük atıp içeri geçti ve kapıyı kapattı. Kulaklıklarımı takıp merdivenlere yürüdüm. İki dakikalık bir mesafeye bile gidiyor olsam, asla kulaklıksız dışarı çıkmazdım. Telefonumdan sevdiğim bir şarkıyı açtım. Binadan çıktığımda karla kaplanmış küçük yolda bir kişinin adım izi olduğunu gördüm ve o ayak izlerine basarak yürümeye çalıştım. Bunu küçükken çok yapar ve nedensizce çok keyif alırdım. Tabii kardan korkmayı bıraktığım zamanlardan bahsediyorum.

Binanın önündeki kapıdan da çıkıp çok uzakta olmayan markete doğru yürümeye başladım. Şarkı dinleyerek yürürken kendimi klipte gibi hissedip içten içe havalara girerdim.

Şimdi ise Pinhani dinleyip keyifle yürüyordum. Öyle çok seviyordum ki bu grubu. Mırıldanarak eşlik ederken keşke sesim güzel olsaydı diye düşünüyordum.

Umutsuz olduğu bir anda sevmek, ister her insan
Birazcık şanslıysan neden olmasın
Kendinden emin değilsen, sevme
Bensiz mutluysan
Hep öyle kal
Eğer her gece yattığında
Büyülü düşler sana
Benden bahsediyorsa
Hemen tatlı uykundan uyan
Çünkü ben hiç uyuyamam
Seni düşündüğüm zaman
Ben ki sevmekten hiç usanmam

Marketin önüne geldiğimde ben uzanırken, başkası önce davranıp kapıyı açtı. Kim olduğunu görmek için kafamı çevirdiğimde Ege ile karşılaştım. Şaşkınlıkla kulaklığımı çıkarırken mırıldanmalarımı duymamış olmasını umuyordum.

"Selam."

"Sen ne zamandır buradasın?"

Güldü.

"Şarkı söyleyişini duyup duymadığımı soruyorsan, duydum. Malesef."

Yüzümü buruşturdum. Ne olurdu sesim güzel olsaydı?

Ne olacağını ben biliyorum. Elinde mikrofonla gezerdin.

Açık kapıdan içeri girdim. Hemen ardımdan o da girdi. Ezberlediğim markette ihtiyacım olan şeylerin olduğu kısma giderken o da bir iki adım gerimde beni takip ediyordu. Birkaç gündür sürekli mesajlaşıyorduk. Pencereden pencereye konuşma olayını bayağı ilerletmiştik. Dürüst olmam gerekirse, bayağı hoşuma gidiyordu. Benimle ne şekilde ilgilendiğini bilmiyordum ama ilgisinin her türlüsü beni çok heyecanlandırıyordu. Çok üstüme düşüp beni baymıyordu ya da çok uzak değildi. Mesafeyi çok iyi ayarlıyordu ve aramızda hiçbir şey olmayacaksa bile bu şekilde konuşmayı aylarca sürdürebilirdim. Sabahlara kadar sırıtarak telefon başında oturmak özlediğim bir aktiviteydi. İçten içe tüm bunları düşünürken, dışarıdan görünen sadece raflar arasında volta atan bir kızdı.

"Nişastayı aldııım, vanilya nerede görebiliyor musun?"

Hemen arkamdan boyumun yetmediği bir rafa rahatlıkla uzanıp bulduğu vanilya paketini suratımın önünde salladı. Elinden alıp köşedeki sepete rastgele fırlattım ve sepeti de alıp raflar arasındaki yolculuğuma devam ettim.

space between heartsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin