"Ya kızım kaç dakika büyüğüm senden bana abla diyecek misin artık?" Suratına ayı görmüş köylü gibi bakarken ikizimin bu saçma lafını bir daha duymamak üzere kulaklığımı kulağıma geçirdim. O ve soğuk esprileri beni bitiriyordu. Kaç kere her ortamda espiri yapmaması gerektiğini de söylemiştim oysa ki. Kendisi bunu çok zevkli buluyordu fakat bu tam bir işkenceydi.
İkizim ve ben babam ile yaşıyorduk. Babamız bizim her şeyimizdi hem annemiz hem babamız hem kardeşimiz hem arkadaşımız. Annemizi çok küçük yaşta kaybetmiş olmamız bizi acılardan bir nebze uzak tutuyordu çünkü onu pek hatırlamıyorduk. Babamız bizim dünyamızdı.
Annemiz doğum sırasında iç organlarında yaralanmalar olmuş ve bu biz 3 yaşına kadar devam etmiş sonra hayata tutunamamış. Tabii bazen keşke bir annem olsaydı diyoruz, fotoğraflarda görüyoruz onu birlikte olmayı da çok istediğimizi bilmenizi isterim.
Karnıma yediğim çanta ile kulaklığımı çıkardım ve Deniz'e baktım kaşlarımı çatıp. Bu kız benden isterse aylarca büyük olsun hiç normal biri olmayacaktı.
"Gerçekten canını yakacağım bir gün! Kibar olman için ne yapmamız gerekiyor?"dedim arabadan söylene söylene inerken. Babam bize korna bastığında durup ona döndük ikimizde.
"Akşam yemeğe yetişmeye çalışacağım, bir de yemeği lütfen siz yapmayın bırakın Sevda ablanız yapsın. Sizi seviyorum, iyi dersler."diyerek iki dudağını uzatıp bize öpücük attı babam. Ardından arabayla uzaklaşıp yanımızdan ayrıldı.
"Yemek o kadar kötü müydü?"dedim Denize kaşlarımı çatarak.
"Bir makarna ne kadar kötü olabilir ki? Bence abartıyor."dediğinde ona hak verdim ve kafamla onaylayarak okul bahçesinden içeriye girdik. Kapıda nöbet kulübesinde çay içen Necmi abiye günaydınlarımızı ileterek geç kalmış olduğumuz okulumuzun merdivenlerini tırmandık. Geç kalmamızın sebebi Denizdi, bir türlü hazırlanamıyordu ne yazık ki.
Dersliğe yöneldiğimizde ikimizde birbirimize baktık.
"Önce sen gir."dedim kapıyı işaret ederek.
"Delirdin mi? Çatlak Nejla'nın dersi. Matematik! Bizi kesin yerin dibine sokacak."
"Kızım iki kızıp yerimize oturtacak seni daha çok sever benden hadi gir."dedim ona biraz destek olarak. Hızlı gaza gelen ikizim kafasını olumsuz anlamda sağladığında arkamızda bir öksürük sesi işittik. İkimizde arkamıza döndüğümüzde bunun Melih olduğunu gördük.
Bu kokuanca ona ait olabilirdi. Son sınıftaydık ve bu çocuğu 4 yıldır tanıyordum kokusunu da 4 yıldır hiç değiştirmemişti.
"İzninizle."diyerek sınıf kapısının koluna uzandı. Deniz ve ben nefesimizi tutup sınıf kapısının açılmasını bekledik. Melih içeriye girdiğinde arkasından Denizi ittim ve hemen ardından ben girip kapıyı kapattım.
"Ve işte her zaman ki gibi mükemmel üçlü demeyeceğim, Melih bunu her zaman yapmıyor oturabilirsin evlâdım. Mükemmel ikizler dersin son 20 dakikası derse geliyor. Buna bir ceza uygulamamız gerekiyor mu?" Diyen Nejla hocanın iticiliğine ve büyük beden kıyafetlerine içimden kusmaktan, hocanın laflarına kulak asamaz oldum.
"Hocam atalım sınıftan girmesinler derse."diyen Tuna'ya baktım. Gülerek bu anın tadını çıkaran arkadaşımız güzel bir dayağı hak etmişti işte.
"Sevgili hocam, bugün kırmızılar size ne kadar çok yakışmış."diyen Deniz... Yalakalıkta üstüne yoktu doğrusu.
"Bir de hocayla laubali konuşmalar."
"Hocam yalnız ona iltifat deniyor."dedim araya girerek.
"Kes! Son ders yapacağım sınavınızdan 10 puan düşüreceğim."dediğinde kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen Fiction"Ya kızım kaç dakika büyüğüm senden bana abla diyecek misin artık?" Suratına ayı görmüş köylü gibi bakarken ikizimin bu saçma lafını bir daha duymamak üzere kulaklığımı kulağıma geçirdim. O ve soğuk esprileri beni bitiriyordu. Kaç kere her ortamda e...