Sevda ablaya babamın durumunu anlattığımızda hem çok üzülmüştü hem de gözlerinde yaş kalmamıştı. Bizim ise hala üzerimizde ki sinir geçmemekteydi. Deniz bize kahve yapıp getirdiğinde güzel ve hüzünlü bir sohbet oluşmuştu evin içinde.
"Ben sizi 4 yaşınızda tanıdım kızlarım. Çok zor durumdaydım, Peri ile sokağa atıldım resmen. Sen yağmur de ben kar diyeyim, o kadar soğuktu ki İstanbul sokaklarda ne yapacağımı bilemedim bir başımıza. Sağolsun Sinan bey, size ilaç almak için nöbetçi eczane arıyormuş. Bizi gördü Peri'mle. Ağlıyordum kızıma sarılıp oturmuştum bir kaldırım köşesine. Kendi öz oğlum Poyraz beni babasıyla bir olup sokağa attılar. Hem de bir başımıza, hiç mi vicdan sahibi olmazdı bir insan? Beni arabaya bindirdi ve sıcak yuvasında bir kaç gün misafir etti. Gitmek istedim, durumu anlatınca beni bırakmak istemedi. Benim kızlarıma bak yeter dedi. Kendi kızımla büyüttüm sizi. Kendi evlâdım gibi bağrıma bastım anne şevkati vermek istedim size. Sinan bey çok iyi insan yıllardır aynı çatı altındayız tek bir yanlışını görmedim. Allah babanızdan razı olsun."dedi kelimesini bitirerek.
"Amin cümlemize."diyen Denize anlamsız bakışlar attım. Sevda abla bize bu olayı ikinci kez anlatıyordu, ilk dinlediğimde de sıkılmamıştım şimdi de sıkılmadım. Ne güzel bir adam benim babam. Ona layık kızlar olmaya çalışıyorduk.
"Ya bensiz kahve mi?"Diyen Gülperi'ye baktık üçümüzde, o biraz erkek gibiydi bizim içimizde büyüdüğü için. Biz her zaman arabalarla oynayıp trenlerle evi alt üst eden kızlardık. Gülperi de benim öz kardeşim sayılırdı. Onunla büyüdük, dizi kanasa biz koşardık. Böyle güzel insanlarla karşılaştığımız için her gün şükür ediyorum.
"Sus kız, git kahveni kendin yap."Denizin bu inatçı ruhlu havasıyla yüzünü astı Peri.
"Çağırırken yoktunuz hanımefendi. Kime süsleniyordunuz acaba bu haliniz ne?"dedim arkama yaslanarak. Yırtmaçlı kot eteğinin üzerine geçirdiği dar siyah tişörtü ve üzerine aldığı salaş hırkasıyla yüzüne ve saçlarına yaptığı devasa olayla 15 yaşından büyük görünüyordu.
"Sevda abla bu kızı neyle besliyorsun ya!? Bize başka ona başka mı yoksa?"dediğimde burnunu çekip kahkaha attı güzel gülüşlü kadın.
"Doğruyu söyle bak, zulaları nerde saklıyorsun?"Diyen Denizde bana eşlik etmişti.
"Ne kıskanç ablalara sahibim. Ben kahvemi dışarda içerim. Anne ben çıkıyorum 8de evde olurum."dediğinde Sevda ablaya bir öpücük kondurdu.
"Nereye? Vallaha bacaklarını kırarım senin!"diyerek ayağa kalktı Deniz.
Sevda abla bizi gerçek abiler olarak görüyordu resmen, kendisine bakan Gülperiye ağzına fermuar çeker gibi hareket yaparak arkasına yaslandı."Biz de geliyoruz bekle."diyerek bana kalkmamı işaret etti Deniz.
"Ya Derin abla sen bir şey de bari." Yalvaran gözlere fazla dayanmak mümkün değildi. Denizin elinden tutup yanıma çektim ve oturttum.
"Dikkat et, özellikle de çevrene. O telefonuna da cevap ver yoksa bir daha zor görürsün akşam gezmelerini."dediğimde bana öpücük gönderdi ve evden ayrıldı.
"Sen yüz veriyorsun bu kıza!"diyen Denize aldırış etmedim.
Kahvelerimizi yudumlamaya devam ederken telefonuma gelen mesaj için ekrana bir göz attım."İrem Fidan"
"Bugün için özür dilemek istiyorum. Çiçek Bahçesine gelmeye ne dersiniz?"Sevimsiz. Aramaya yüzü yok tabi. Ne hakla o lafları söylemişti anlamıyorum. Şirket zaten babamındı, ortak olarak güvendiği yakın arkadaşı Ceyhun Amcaydı. Şirket büyümüştü ve ortaklıktan çekilecek biri varsa da o babam değil Ceyhun Amcaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Teen Fiction"Ya kızım kaç dakika büyüğüm senden bana abla diyecek misin artık?" Suratına ayı görmüş köylü gibi bakarken ikizimin bu saçma lafını bir daha duymamak üzere kulaklığımı kulağıma geçirdim. O ve soğuk esprileri beni bitiriyordu. Kaç kere her ortamda e...