"Allahım! Ne kadar korktuğumuzu biliyor musun baba?"diye hastane odasında bir sağa bir sola giderken babamın üzüntüsünü yüzünden okunuyordu.
"Ya salak salak dönüp durma vallahi bayılacağım şimdi. Geç oturda olanları öğrenelim."diyen kardeşime baktım göz ucuyla ardından babamın yatmış olduğu yüksek yatağa zıplayıp oturdum.
Babam bize mahcup bir şekilde bakarken derin bir nefes aldı. Onu kaybetmek düşüncesi aklıma geldikçe ağlamamak için zor duruyordum.
"Derin, Deniz.. Öncelikle size bu hissi yaşattığım için özür dilerim kızlarım. Ama siz bir de karşı tarafı görün. İki yaralı üç baygın varmış."diyen babama kaşlarımı çatarak baktığımda gerçekten bu olayı nasıl ciddiye almadığını anlayamıyordum.
"Baba!"diye kızdı Deniz. Ardından içeriye giren Aytekin abiye döndük. Çok şükür aklı başında biri gelmişti nihayetinde. Aytekin abi babamın sağ koluydu, sırdaşı, yardımcısı, dostu ve aileden biri olmuştu artık.
"Allah aşkına şu olayı doğru düzgün anlat abi."diye yalvaran gözlerle ona baktım.
"Fidanların bir kaç adamı şirket önünde kavga ederken bizim usta durur mu? Atladı adamların içine sanki ayırabilecek. Sonra dayanamayıp ben de karıştım olaya, bizi de bir güzel dövdüler. İçlerinden biri havaya ateş edeceğim diye geldi bizim adamı vurdu işte."dedi geniş hastane koltuğuna oturarak. Hayatımda ki en iyi açıklama olabilirdi.
"Baba kim vurduya gittin yani."diyen Deniz ayağa kalkıp babamı alkışlamaya başladı. Ona hak veriyordum çünkü babam çok severdi kahramanlık yapmayı.
"Hayır bırak yesinler birbirlerini sana ne oluyor ya? Çok korkuttun bizi çok."dediğimde sarılı olan koluna baktım. Üzülüyordum işte boşu boşuna canını yakmışlardı.
"Sana vişne suyu vereceğim kan yapar."dedi Aytekin abi. Bu laf üzerine sinirlerim yok olurken gülmeye başladım. Sinirden gülüyordum aslında, sinirlerim sadece bu sözün arkasına saklanmıştı.
"Tamam tamam. O Fidanlara söyleyin her allahın günü olay çıkarmasınlar şirketin önünde bu nedir ya, iyice okul bahçesine döndürler şirketin önünü. " Bana hak veren Deniz kafasını salladı.
"Zaten tek yaptıkları şey olay çıkarmak."dediğinde odanın kapısı açıldı ve içeriye Ceyhun Amca ile oğlu Melih girdi. Melih okul kıyafetlerinden kurtulmuştu. Gözlerimiz buluşurken hiçte samimi olamayacaktım. İçimde ki üzüntü hisside birleşirken düştü kaşlarım aşağıya doğru. Çenem titrediğinde babama baktım o dünyanın en güzel babasıydı. Bu hüzün neden şimdi içime düştü bilmiyorum ama iyi ki düştü. Babamın yatağından biraz uzaklaşıp Ceyhun amcalara yol gösterdim.
"Buyrun Ceyhun Amca. Hoş geldiniz."dedim hüzün dolu bir sesle.
"Sağol evlâdım. Sinan, ben bu durum için çok üzgünüm. Şirkete uğramadan sana bir bakmaya geldim. İyisin inşallah."diye pişmanlığını dile getiren Ceyhun amcayı seviyordum. Yani babamla iyi ortaklardı, hayır yani İreme ne oluyordu. Babam elini kaldırarak konuşmaya başladı.
"Yok arkadaşım yok, sizin adamlarda bir iş var. Neden her gün kavga ettiklerini ve ne için ettiklerine anlam veremiyoruz. Bu işi birinin üstlenmesi lazım." Babam konuşurken yorulduğunda Deniz bir bardak suyu uzattı. Babam suyu yudumladığında Melih bir iki adım atarak üzüntüsünü dile getirdi.
"Sinan amca ben bu durum için Fidan ailesi adına özür dilerim. Babamla konuştum bu işi ben üstleneceğim. Yani siz yaşınız gereği de bu tür olaylara karışmamalısınız. Güvenebileceğiniz genç bir ortağınızda yok. Ben süze olan bu yanlış için bu durumu düzeltmek adına bir şeyler yapacağım." Bu sözler beni şaşırtmıştı doğrusu. Babama ve şirkete bir şey olmasında ne yapıyorlarsa yapsınlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Fiksi Remaja"Ya kızım kaç dakika büyüğüm senden bana abla diyecek misin artık?" Suratına ayı görmüş köylü gibi bakarken ikizimin bu saçma lafını bir daha duymamak üzere kulaklığımı kulağıma geçirdim. O ve soğuk esprileri beni bitiriyordu. Kaç kere her ortamda e...