3.Bölüm

840 24 4
                                    

Dün çok saçma bir rüya görmüştüm. Bir adam tarafından kaçırılıyordum fln. Uyandığımda hep bileğimi kaşıyordum. Ve her kaşıdığımda elime bir sıvı geliyordu. Kan. Lanet olsun! Bu rüya değilmiş. Çünkü dün gerçekten bileğimi kesmiştim. Ama gözlerimi açmıycaktım. Kanarsa kanasın.

Çok ta götümdeydi. Ama başım ağrıyor ve dönüyor,midem çok kötü bulanıyordu. Hassiktir! Sonunda gözlerimi açmaya karar verdiğimde bütün yatak kan olmuştu. Tabi buna ben de dahil. En azından başımın ağrımaması için ağrı kesici almaya karar verdim.

Yataktan kalkmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım,kalkamadım. 4.deneyişimde başardım. Eşyalara tutunarak kapıya geldim. 'Acaba şu çakıl mıdır çelik midir onu mu uyandırsam?'diye düşündüm. Ama aklımdan bu düşünceleri hemen silip attım. Bu güne kadar hayatımda hep o yoktu. Bunu kendim halledebilirdim.

Tam kapının kolunu tutmuşken ani bir baş dönmesiyle yere düştüm. Ben ne hallere düştüm yaa. Yerden kalkmaya çalışırken kapı açıldı. İçeri girdi ve beni kucakladı. Bu hareketi çok ani olduğu için  hiçbirşey yapamadım. Ama sonradan anladım debelenmem gerektiğini. Debelenmeye çalıştım. Arada da konuşmaya çalışıyordum. Kısık sesimle:
"Kendim yürüyebilirim."dedim. Hiçbirşey söylemedi. 1 sn yüzüme baktı ve umursamayarak yola devam etti. Bu kendini ne sanıyordu? Konuşmaya başladım:
"Hey ne dedim duymuyor musun?"sonunda birşeyler söyledi:
"Sadece seni bi an önce hastaneye götürüp,başıma bela olmanı istemiyorum."dedi. Konuşacak halde değildim. Debelenmeyi bıraktım. Onun kolları ne kadar da rahattı öyle. Ellerimi göğüs kaslarına koyup kendimi uykunun kollarına bıraktım.

***

   Uyandığımda bir hastane odasındaydım. Iyy o hastane kokusu. Ve koluma bağlanan serum. Zaten yapçağın tek şey kanamayı durdurmak. Ne bokuma serum bağlıyorsun ki? Serumu çıkarttım. Ama çok acımıştı. Hey filmlerde de yapıyorlar onların hiç acımıyo. Boşver dedim. Odayı taramaya başladım. Çok sadeydi. Bir küçük plazma,beyaz -krem karışımı duvarlar,iki beyaz koltuk.

Şimdi farkettim onu. Uyuyakalmıştı. O kadar tatlı görünüyordu ki. Oyy yerim seni. He bok yersin. Allahım iki gündür tanıdığım adama tatlı diyorum. Off. İyice kafayı yedim ben. Ben böyle kendime azarlar yağdırırken içeri doktor girdi.

Bayağı başarılı olduğu belliydi. Çok şıktı. En fazla 28 yaşında falandı. Vayy genç doktor. Çok ta yakışıklıydı. Allahım iyice kayayı yedim ben. Etkileyici sesiyle:
"Bade Hanım,büyük bir risk atlattınız. Kanamayı son anda durdurduk. Yaşama ihtimaliniz çok düşüktü. Nasıl hissediyorsunuz?"al işte günün sorusu. Ne diyim şimdi bok gibi fln mı? Tabiki hyr.
"Başım dönüyor ama iyiyim. Dinlensem geçer"dedim. Vay be. İlk defa böyle kibar konuştum. Bu arada uykucumuzda uyandı. Ve esnedi. Hayırr. Bunu bana yapmaa. Resmen gel beni ye diyor ya.

Of iyice saçmaladım ben. Hep ilaçlar yapıyo böyle. Doktor yine konuşmaya başladı.
"Yalnız bileklerinizi kesici bir aletle kesmişsiniz. Psikoloğa gitmek ister miydiniz?"al işte ne dicem? Boku yedim.
"Hayır teşekkürler"dedim. Ve gitti. Sonunda be. Kibarlığın bu kadarı da fazla. Yanıma geldi.
"Eğer birdaha bileklerini kesmeye çalışırsan,yatay değil dikey kes. Böylece bütün damarlarını kesmiş olursun. Ayrıca küvete sıcak su doldurup öyle kes."vayy iyimiş. Ama sıcak su ne alaka?
"Sıcak su ne alaka?"
"Eğer susuz bir ortamda kesersen,kanama bir süre sonra durur. Eğer soğuk suda kesersen,yine bir süre sonra durur."vayy be.

Adama bak bilge gibi maşallah. Off kafa yaptı bu ilaçlar bende. Aklıma gelen ilk soruyu sordum:
""Nerden biliyorsun?"sırıttı.
"Denedim diyelim."dedi. Yine bir soru daha sordum.
"Ne zaman çıkacağız? Eve gitmek istiyorum."gülmeye başladı. Çok mu komikti?
"Eve gideceğini kim söyledi?"
"Ben. Ayrıca bir antlaşma yapmış olmamız evimde kalmamam anlamına gelmiyor."
"Antlaşmamızda sözümden dışarı çıkmaman gereken madde de vardı. Onu unuttun. Ayrıca evin polislerle dolu. Heryerde seni arıyorlar."

Vay be. Beni kim umursamıştı ki? Hem sevindim hem de birdaha eve gidemeyeceğim için üzüldüm. Tabi kaç yıldır evim tabi ki özlicem.

  İyice saçmaladım lan ben. Birdaha bana ilaç vermesinler kafa yapıyo valla. Ayrıca şu adamla ne yapacaktım? Neye bulaşıyordum? Anasının amı boşver dedim. Ve uykuya tam dalacakken konuştu:
"Kalk hadi. Okul için işlemleri başlatacağız. Ayrıca burdan da gidiyoruz. Hemen."
İçimden bütün küfürleri saydım. Beni uykumdan saçma sapan okul için mi uyandırmıştı?

Onu umursamayarak uykuma geri döndüm. Taa ki koca bir ayı tarafından çekilip yere düşene kadar.
"Ne yapıyorsun be hayvan?"diye söylendim. Uykumu bölmemesi gerektiğini öğrenmeliydi. Uykumdan uyandırılmayı hiç sevmezdim.
"Sana kalkman gerektiğini söylemiştim. Ayrıca sakın bana hakaret edip bağırma. Giyin şimdi."dedi ve çıktı. Ne giycem ben?diye düşünürken orda dolap gördüm ve oraya yöneldim.

İçinde benim kanlı kıyafetlerim ve siyah kot bluz vardı. Çocuğu tebrik ettim. Siyah giydiğimi öğrenmesi iyi olmuştu. Giyindim. Makyaj yapmayı da unutmadım. Kanlı kıyafetlerimi bi torbaya koydum ve çıktım. Nerdeki bu?dedim içimden. Ve çıkışa yöneldim.

Beni bekliyordu. Oha çok cool. Of ne diyom lan ben? Yanına geldim. Arabaya doğru yürüdü. Bende arkasından. Sürücü koltuğuna geçti. Bende yanındakine. Konuşmadan sürmeye devam etti.

Halimden çok memnundum. Aklıma gelen soruyla ona döndüm:
"Telefonum nerde?"
"Cebimde"
"Verir misin?"vay be çok kibar oldu. Son günlerde çok kibardım. Eskiye dönmem gerekiyordu. Ayrıca  sorduğum soru çok fesattı.' Verir misin?' Oha. Düşündüğüm soruyu sordu ve piç smile yaptı.
"Neyi?"
"Telefonumu"
"Al" dedi ve bana uzattı. Açıkçası bunu beklemiyordum. Asla vermez sanıyordum. Asla 'Vermez'sanıyordum.

İyice fesatlaştım ben. Telefonumu aldım. Allahım çok şükür. Şarjının %35 olduğunu gördüm. Ama bu bana yetmezdi ki. Neyse dedim daha yolumuz uzun. Uyumaya başladım.

Aniden kafama vurulmasıyla gözlerimi açtım. Kaç kere söylicem uykumdan beni uyandırmaması gerektiğini? Hiçbirşey söylemeden karnına iki yumruk geçirdim. Oh be. Valla şuan içimin yağları eridi.-tabiki böyle bisi olmadı- Tanıştığımız günden beri bunu yapmak istiyordum. Sahi niye yapmamıştım? 

Mucizevi baklavalarının güzelliğini fark ettim. Sinirle bana döndü. Açıklama yapmam gerektiğini anladım.
"Uykumdan uyandırılmayı sevmem" dedim. Sinirli bakışlarını bana çevirse de umursamadım. Ve nereye geldiğimizi anlamaya çalıştım. Bir kolejdi. Aman ne tesadüf.
"Neredeyiz?"
"Ananın.. Denizli de." Kolejin adını okudum. Deniz koleji. Aaa ne tesadüf. Bugün de tesadüfsüz geçsin arkadaş.

Yürümeye başladı. Bende onu takip etmeye. Çok güzeldi. Bir okula'güzel 'demeyi hiç düşünmezdim. Ama harbiden çok güzeldi lan. Müdürün odasına çıktık. Bizi gördükten sonra gülümsedi. Gülümsemek ne lan. Ağzı yırtılcak gülümsemekten. Sahte bir şekilde gülümsedim bende.

Bir süre konuştular onlar. Ben tabiki de takmadım. Ayağa kalktı ve "sınıfınız 12-E . Sınıfa gidebilirsiniz. Bu arada en kısa sürede forma alın. Tekrardan hoşgeldiniz."çıktık. Ve 12-E ye geldiğimizde durduk. Oha lan. Şimdi aklıma geldi. Kimlik işlerini nasıl halletmişti? Oha lan şimdi mi başlıcaktık okula? Ne çok soru soruyom lan ben kendime. Siktir et dedim. Ve sınıfa girdik. Bütün gözler bizde tabi. Tabi beni görünce. İşte ben ya. Saçmalamayı kesip hocadan da özür dileyip boş bi yere oturduk. Bu arada bir grubu fark ettim. Ne grubu lan çete gibiydiler resmen.

İçlerinden en yakışıklıları da çete başkanı fln olmalıydı. O an ona karşı birşey hissettim. Hissiz olan ben birşey hissettim. Sanki.. o benim abimmiş gibime geldi. Bu arada dersin ne olduğunu bile bilmiyordum. Yanıma oturan çocuk sınıfın en popüleri fln di heralde. Çoooook tatlıydı. Ne diom lan.  Ama çocuğu daha yeni farketmiştim. Bir kez daha hayat felsefemi tebrik ettim. Umursama. Sonunda zil çaldı. Ama ben uyumaya devam ettim.

***

Soğuk KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin