Taehyung, içeri girdi.Hermes'ten dolayı karışan ortalık, gençleri sakin tutmaya çalışan profesörler ve bu anı bekleyen sihirbazlar, herkes dondu. Kim Taehyung içeri emin adımlarla süzerek girdi ve hepimiz donduk.
Gümüş saçları her adımında kendi rüzgarıyla dalgalanırken uzun küpeleri hafifçe sallanıyordu. Dik duruşuna rağmen zarif, zarifliğine rağmen otoriter ve güçlü duruşu yutkunmamı sağladı. Markası hakkında hiçbir fikrim olmamasına karşın pahalı olduğu belli olan takım bedenini tamamen sararken mikrofonun başına geçti.
Mikrofona yumuşakça iki kere dokunarak sesi kontrol etti, nefesimi resmen veremiyordum. Aşırı yakışıklıydı, aşırı zarifti, aşırı otoriter görünüyordu ama aynı zamanda da kuğudan farksızdı.
Kim Taehyung, fazlasıyla aşırı birisi gibi duruyordu.
" Merhaba arkadaşlar. " Tüm o yumuşaklığın tam tersi olarak çıkan kalın ve boğuk ses otorite ve kontrol kokuyordu, resmen burnumu sızlatmıştı. Alt dudağımı ısırmadan edemedim, acaba bu ses tonu sevgi sözcükleri söylerken nasıl olurdu? İncelir ve kibarlaşır mıydı yoksa derinleştikçe derinleşir ve beni boğar mıydı?
Sakin kalmaya çalışarak bana bakması için dört gözle beklemeye başladım. Üstünkörü şöyle bir öğrenncilere baktıktan sonra mimarlıkla ilgili konuşmaya başladı, elbette ki hiçbir şey anlamıyordum. Ben veterinerlik öğrencisiydim, şu üniversiten mezun olacak ve kendi kliniğimi açacaktım.
Elbette sadece normal hayvanlar olmayacaktı. Belki Hermes kendisi gibi hapsedilmiş bir iblisle bile karşılaşabilirdi?
Planlarım hazırdı. Öncelikle tabelama herkesin görebileceği bir şekilde yazacak sonraysa büyüleyerek ' sihirli hayvanlar da kabul edilir ' yazacaktım. Böylece bu yazıyı sadece benim gibi sihirli kanla doğmuş seçkin kişiler görebileceklerdi.
Kim Taehyung'a baktım. Onu süzmeden edemezken kendisi modern mimarlıktan ve anlamadığım şeylerden bahsetmeye devam ediyordu. Ön sıralardaki profesörlere bakarken beni olduğum yerde telaşla dikleştiren bir şey oldu. Kuyruğuna basılmış Hermes'ten farksızdım.
Işıl ışıl parlayan Jimin'in üzerinde fazladan birkaç saniye oyalanan gözler tekrar genel kalabalığa dönmek için yukarlara çıkarken beklenen an en sonunda gerçekleşti.
Kim Taehyung, bana baktı. Gözleri, gözlerimin içindeydi.
Nefesimi tutarak beklemeye başladım, büyüme güveniyordum fakat Jimin'in üzerinde oyalanan bakışları beni germekten başka bir işe yaramamıştı. O gözlerde bana bakmalarına rağmen inatla Jimin'e dair bir şeyler görmeye çalıştım. Hiçbir şey bulamıyordum.
Dik duruşumu bozarak yavaşca arkama yaslanmaya başladım. Gözlerini benden çekmemesi sebebiyle birkaç profesörün arkaya döndüğünü göz ucuyla görebilirken bakışları altında ezilmemek zordu. Çok yoğundu ama bu ezici bir yoğunluk değildi, yumuşaktı. Köpüğü fazla kaçmış latte, bol kremalı meyveli pasta ya da sarı tavşanlar gibiydi işte. Fazla yumuşaktı ve insana boyun eğdiren de buydu.
O tekrar mikrofana dönüp benim anlamadığım şeyler anlatmaya devam ederken bakışlarını hissettiğim veelaya çevirdim gözlerimi. Güzel yüzünün şekilli kaşları çatık ve dolgun dudakları öfkeyle bükülmüş bir halde bana bakıyordu. Ufak burnundan verdiği sert nefesin ardından ikizlerden Yoongi onu önüne döndürene dek sürdü bu sert bakışları.
Rahatsız bir ifadeyle yavaşça yüzümü ekşittim. Umarım gecenin bir yarısı bahçemizde alev alev yanan devasa bir kuşun çığlığı bizi kaldırmazdı. Böyle bir şey olursa annemlerin vereceği tepkiyi hayal bile edemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SPELL | taekook
Fanfictiongenç büyücü jungkook, hayatına biraz renk katmak istiyordu. couple!taekook warlock!jungkook | SLOW UPDATE |