Evelyn'den
Dersten çıkıyordum. Ashley ile bir kafede buluşacaktık. Geçen hafta numaralarımızı almıştık ve onu iki gün önce aramıştım. Hava durumunda yağmur ya da kar görünmüyordu. Ama soğuktu. Ashley ile anlaştığımız kafenin önüne geldim. İçeriye girip biraz bakındım. Köşedeki iki kişilik masada oturuyordu. Beni fark edince el salladı. Ona doğru yürüdüğümde ayağa kalktı.
"Çok beklettim mi?"
"Hayır. Ben geleli beş dakika oldu herhalde."
"Tamam o zaman" deyip gülümsedim. Yanımıza gelen garsona siparişlerimizi söyledik. Çok fazla ortak noktamız yoktu. Dışarıdan bakınca her ne kadar soğuk görünse bile tanışınca anlamıştım ne kadar sıcakkanlı olduğunu. Onun hakkında merak ettiğim şeyler vardı. "Okulun yok mu? Yani çalışıyorsun ya ondan sordum."
Yüzü düştü. Belliydi. "Kusura bakma, sormamam gerek bir şey sordum galiba." Salaklık yapmıştım işte. Ne diye burnumu sokuyorsam.
"Sorun değil, sadece pek hatırlamak istemediğim dönemleri hatırladım." Üzülmüştüm.
"Okula gitmiyorum. Senin yaşındayken yani iki yıl önce bıraktım üniversiteyi." Nedenini sormadım çünkü özel bir şey olduğu belliydi. Daha o kadar yakın değildik.
Siparişlerimiz geldiğinde ikimiz de kahvelerimizden yudumladık. Biraz daha havadan sudan konuştuk. Ardından bugünün en pişman olduğum olayı gerçekleşti. Peçete istediğinde elim yanlışlıkla kahvesine çarptı. Birden yerimden fırlayıp elini silmeye başladım. Sıcak kahveden dolayı kızarmış eli yüzüne bakmama sebep oldu. Ela gözleri öyle derin bakıyordu ki içine düşmemek imkansız gibiydi. Kızlara ilgim olduğunu biliyordum. Kalbim heyecanla kasıldı. Yüzümün kızardığını hissediyordum.
"Çok özür dilerim. Çok acıyor mu?" Gerçekten fazlaca utanıyordum.
"Sorun değil. Pek acımadı zaten."
"Gerçekten kusura bakma." Yağmur yağmaya başlamıştı ve gittikçe bastırıyordu. Eğer hava durumunda görünseydi yağmur yağacağı şemsiyemi alırdım. "Şemsiyen var mı?" diye sordum. Kafasını hayır anlamında salladı. Ödememizi yaptıktan sonra dışarıya çıktık. Evim uzaktı ve nasıl gideceğimi düşünüyordum. Bir arkadaşımı arayabilirdim. Telefonumu cebimden çıkardım fakat şarjım yoktu. Seslice ofladığımda durumu anlamış gibi "İstersen bana geçelim" dedi. Zaten kabul etmekten başka şansım yoktu ve Ashley ile biraz daha fazla vakit geçirme fikri kulağa hoş geliyordu. "Olur."
Evi yakındı. En azından o öyle söylemişti. Kapkara bulutların altında, ıslana ıslana yürümeye başladık.
Çok fazla fikir geliyor aklıma. Bölümleri ayrı bir hevesle yazıyorum. Umarım güzel sonuçlar alabilirim. Teşekkürler.