seaside town.

201 9 0
                                    

Yifan meşhur deri koltuğunda oturmuş, içi viski dolu kristal bardağını parmaklarında döndürüyordu. Karşısındaki koltukta onu izleyen Junmyeon, sesli bir iç çekti.

Varlığını belli etmeye çalışıyordu. Yifan gözlerini bardağından ayırıp, dik dik Junmyeon'a baktı. Junmyeon da aynı şekilde ona bakarken, elindeki kağıtları tekrar salladı.

"Sen. Hastalık. Kritik."

"Tamam, tamam. Anladım."

Junmyeon pek inanmamış olacak ki kaşlarını kaldırıp, ona şüpheyle baktı. Yifan omuz silkti. Junmyeon burun kemerini sıkıp, derin bir nefes verdi. Şu inatçı yok mu... 14 yıllık dostu olmasa, bir dakika bile tahammül etmezdi ona.

Ayağa kalkıp, elindeki kağıtları bir uçak biletiyle birlikte Yifan'a uzattı.

"Bu senin iyiliğin için. Bir kriz daha geçirmeni istemiyorum."

Junmyeon'un ses tonu yumuşamış, kaşları inmişti. Yifan sadece başını sallamakla yetindi. Junmyeon oldukça ağır hareketlerle odadan çıkıp, kapıyı kapattı.

Yifan elindeki bardağı masaya bırakıp, bir süre sessiz kaldı. Kağıtların üstündeki uçak biletini alıp, ayağa kalktı. Bir tatil iyi gelebilirdi. Hem, galeri için yeni çizimler de yapabilirdi. Bir süre daha uçak biletine bakıp, telefonunu eline aldı. Junmyeon her şeyi ayarlamıştı ve ona sürpriz olacaktı. Sürprizlerden nefret ederdi. Yine de Junmyeon'a güveniyordu.

Yarın kalkacak uçağı için şimdiden bir valiz hazırlasa iyi olurdu. Büyük yatağının yanında duran valizini alıp, açtı. Çok bir şey almasına gerek yoktu, bir haftalık bir tatil olacağını düşünüyordu. Orada kalıp, ne yapacaktı ki? Birkaç tişört, gömlek, pantolon, eşofman, şort, iç çamaşarı, güneş gözlüğü, şapka, takıları ve eskiz defteri. Yeterliydi, değil mi? Aklına geldikçe koyabilirdi.

Tüm gün koltuğundan kalkmamasına rağmen garip bir şekilde yorgun hissediyordu. Beklediği bir şey yoktu, uyuyabilirdi. Yatağı üstünde duran valizini alıp, dolabının yanına bıraktı. Tişörtünü de çıkartıp, sıcak yatağının içine oturdu. İç çekip, gözlerini kapattı. Yarının bir rezalet olmamasını umuyordu.⠀


Saat 12'de kalktı. Hâlâ yorgun hissetse ve yatakta pineklemek istese bile, yetişmesi gereken bir uçak vardı. Ona rağmen oldukça uyuşuk bir şekilde yatağından kalkıp, dişlerini fırçaladı. Dağınık siyah saçlarını düzeltme zahmetinde bile bulunmadan, elini yüzünü yıkadıktan sonra giyindi. Bir tatil için uygun bir görünüm olduğunu düşünüyordu.

İçinde kıyafetleri olan orta boy valizini sürüklerken, çizim aletleri olan çantasını da elinde tutuyordu. Junmyeon gayet neşeli bir şekilde Yifan'ın önünden ilerlerken, Yifan güneş gözlüklerini çıkarttı.

"Beni nereye postalayacağını söyleseydin keşke."

"Bekle ve gör. Muazzam bir yer! Sinirlerine ve kalbine çok iyi gelecek. Fikirlerine de aynı şekilde."

Yifan gülümsedi. İçinde belki biraz, küçücük, minnacık bir heyecan olabilirdi. Uçağa bindiğinde de uyumayı düşünüyordu. Kesinlikle rahat uyuyamamıştı.

Üç buçuk saatlik bir yolculuğun ardından, uyuşan kolunu hızla sallıyordu. Kolunun üstünde uyumayı nasıl başarabilmişti? Kafasına bir daha böyle uyumamayı not etti. Her ne kadar rahat olsa da.

Kırmızı renkli bir jeep yakınında durduğunda, güneş gözlüklerini çıkardı ve kaşlarını çattı. Sarı saçlı, şirin bir kız ona doğru koşuyordu. Yanına daha da yaklaştıkça, onun bir kız olmadığını fark etti ve ağzı açık kaldı. Çoğu kıza taş çıkaracak olan bu adam, kesinlikle inanılmaz güzeldi.

WhisperーKrisyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin