home.

70 7 7
                                    

Yifan koşarak sahile ilerlerken, bütün yorgunluğunu unutmuştu. Yumuşak kumlara bastığında, gözleri kayığı arıyordu. Ellerini dizlerine yaslayıp, nefes alış verişlerini düzenlemeye çalıştı. O sırada kıyıdaki kayığı gördüğünde, heyecanlı bir çığlık attı. Kayığa atlayıp, halatını çözdü. Küreklere sarılıp, acemi şekilde çekmeye başladı.

Etrafına bakınarak kürek çekerken, dudak büzdü. Belki de geceyi beklemeliydi. Sonuçta oraya bir kere gitmişti ve o da gece vaktiydi. Tedirgin bir şekilde kürek çekerken, aniden çarpan büyük dalgayla Yifan kayığın kenarına sıkıca tutundu. Küreği tam düşmek üzereyken, oraya doğru atılıp, onu sıkıca tuttu.

Yağmur çiseliyordu. Yifan zorlukla kayığını karaya yaklaştırıp, halatın üstüne büyük bir taş koydu. Koşarak evin bahçesine girip, etrafa bakındı.

"Chanyeol!"

Eve yaklaşıp, camdan içeriye baktı. Boş. Koltukların ve sandalyelerin üstü beyaz çarşafla örtülmüş, kitaplığın üstündeki toz dışardan bile belli oluyordu. Yifan geri çekilip, kaşlarını çattı. Evin etrafında dolanırken, en son geldiğinde çimenlerin bu kadar büyük olduğunu hatırlamıyordu. Belki de uzamışlardı. Bu kadar kısa sürede uzamaları imkansızdı fakat...

Kapının kolunu tutup, açmaya çalıştı. Kilitli miydi? Kapı pek sağlam gözükmüyordu. Kapıyı itti. Açılmıyordu. Cama yaklaşıp, içeriyi daha yakından görmek için elleriyle gözlerinin yanlarını siper etti. Boş sandalyeler, şömine, solmuş birkaç gül. Tamamen ıssız.

O sırada Yifan, içerideki kıpırtıyı gördüğünde gözlerini kıstı. Kalbi hızlanıyordu. Dudağını dişledi.

"Chanyeol!"

Ona kısa bir bakış atıp, ardından hızlıca kaçan fareye umutsuz gözlerle baktı. Chanyeol yoktu. Burada bir yaşam belirtisi bile yoktu. Surat astı. Fakat pes etmeye niyeti yoktu. Duvara tırmanıp, aşağıya baktı. Dalgalar duvara çarpıyordu fakat Yifan'a uzaktı. Yifan başını kaldırıp, evin ikinci katına baktı. Büyük bir pencere vardı. Hafif bir ışık süzülüyordu.

Yifan heyecanlanmıştı. Biraz daha geriye gitti. Topuğu duvardan çıktığında tekrar ileriye doğru ilerledi. Yağmur hızlanmış, saçları sırılsıklam olmuştu. O sırada pencerede Chanyeol'u gördüğünde güldü. Bu kulakları nerede görse tanırdı.

"Chanyeol!"

Chanyeol ona bakmıyordu. Sadece aralık pencereden hafif bir piyano sesi duyuluyordu. Yifan tekrar seslendi.

"Chanyeol, benim!"

O sırada dengesini kaybedip, suya düştü. Yüzme bilmiyordu. Kısa sürede nefesi kesildiğinde, umutsuzca çırpınıyordu. Başını çıkardığı an başka bir dalga daha geliyor ve onu tekrar içine alıyordu. Burnuna ve ağzına giren sudan dolayı çığlık atmak oldukça zordu. Hem, burada onu kimse duyamazdı.

Kendini bıraktığı sırada, büyük bir el onu bileğinden kavradı ve yüzeye çıkardı. Yifan'ı kumlar üstüne yatırdığında, parmak uçlarıyla onun yanağını dokundu. Suni teneffüs yapmak için Yifan'ın burnunu parmaklarıyl sıktığında, Yifan ağzındaki bütün suyu karşısındaki kişinin yüzüne tükürdü. Gözlerini hafifçe araladı. Chanyeol'un yüzünü hayal meyal hatırlayabiliyordu.

"Chanyeol..."

Güneş mi açmıştı? Chanyeol hafifçe güldüğünde, onunla birlikte birkaç kuş cıvıltısı da duydu. Gülümseyerek Chanyeol'un yanağını okşamak için elini uzattı. O sırada güneş tekrar gitmiş, etraf kararmıştı. Chanyeol'un gülüşü solmuş, solan gülüşle birlikte o da kaybolmuştu. Yifan'ın eli ise havada asılı kalmıştı.

Yavaşça doğruldu. Yağmur durmuştu. Saçları ve kıyafetleri sırıl sıklam olmuştu. Boğazındaki yoğun tuz tadını hissedebiliyordu. Neyseki kayığı hâlâ orada duruyordu.

Halatın üstündeki taşı itip, kayığa atladı. Dalgalarla birlikte yavaşça ilerlerken, eve baktı. Terk edilmiş gibi gözüküyordu. Az önce gördüğü pencerede ne Chanyeol ne de ışık vardı. Küreklere tekrar sarılıp, acemice çekmeye başladı. Sisin içine girdiğinde, piyano sesini tekrar duymaya başladı.

WhisperーKrisyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin