prologue

140 3 0
                                    


    Ekoseli eteğini bacaklarından geçirdi. Aynada son bir kez kendine çeki düzen verdikten sonra saçlarını geriye attı. İyi şeyler hissediyordu. 

''Chae!'' Dışarıdan gelen kornanın sesini duyar duymaz çantasını taktı ve hızlı adımlarla aşağı indi. Annesi Bayan Park, parfüm şişesini üstüne boşaltırcasına sıkmıştı. Yine. 

''Anne, şu parfüm meselesini konuştuğumuzu sanıyordum. Cidden burnum kanayacak şimdi.''

''Lüzumsuzluk yapma, küçük hanım. Fazla sıktığımı nereden çıkardın?''

Omuzlarını silkerek eline oldukça büyük duran telefonunu çıkardı. Spotify'dan bir playlist açıp ilk şarkıya tıkladı. 

''Düşersen tutarım, dedim.

Ve eğer onlar gülerse, siktir hepsini.

Ve sonra, seni dizlerinin üstüne çökmüş buldum.

Seni tam da ayağının üstüne oturttum,

Böylece benden faydalanabildin.

Oraya yükselmenin nasıl bir his olduğunu söyle.

Çok sarhoşsun ama bana sarılmak için fazla uzaktasın,

Seni buraya yükseltenin ben olduğumu biliyorsun,

Gökyüzündeki isim.

Bu daha da yalnızlaşır mı ki?

Ben olmadan da yaşayabileceğini düşünüyorum,

Ben olmadan da yaşayabileceğini düşünüyorum.

Seni buraya yükseltenin ben olduğumu biliyorsun,

Neden, bilmiyorum.'' 

Halsey'in sesinin ne kadar güzel olduğunu düşündü. Bu kadın sanki zihninde olup bitenleri toplayıp, şarkı yazıp söylüyordu. En önemlisi hissettiriyordu. 

Jaehyun geldi aklına. Okuldan ayrılmıştı. Japonya'ya taşındığını mesaj olarak atmıştı. Kalbi kırılmıştı ama kendine başkaları buldu. Ona- diğerlerine yaptığı gibi- bir mektup yazdı. İçinde pek de duygusal olan şeyler olduğu söylenemezdi. Daha çok onun cezbediciliği ve ona nasıl vurulduğunu anlatan bir mektuptu. Sanırım diğer oğlanlara da yazmıştı. 

''İşte geldik.''  Arabadan indiği gibi bir çocukla çarpıştı. 

Ve o çok mu yakışıklıydı ne?

loovle translate  み rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin