Kaçırılma

30 6 2
                                    

Her yeri bembeyaz görüyor olabilirdim ama birazdan yasayacaklarım hakkındaki düşüncelerim kömür gibi simsiyahtı. Buna zıtlık denir. Ben şuan zıtlığı yaşıyordum. Gördüğüm ve göreceklerim arasındaki zıtlık.

Canımın acısıyla çığlık atarak ayağa kalktım. Yanımdaki Efe'ye baktım. O da bana bakıyordu. Çok telaşlı görünüyordu.

"Gül, bir şey mi oldu? Neden çığlık attın?"

"Daha demin karnıma bir sancı girdi."

"Geçti mi?"

"Geçti. Bir şey soracağım burası neresi? Ben hiç bir şey hatırlamıyorum."

"En son dünya yandığı için bir kitap açmıştım. Kitabın temsil ettiği gezegendeyiz."

Efe anlattıkça görseller gözümde bir bir canlandı.

"Efe, hangi gezegendeyiz?"

"Bilmiyorum daha yeni uyandım."

"Ne zamandır uyuyoruz?"

"Soru sorup durma. Sen ne biliyorsan bende onu biliyorum. Sen ne bilmiyorsan bende onu bilmiyorum."

Efe'nin dediğine kırılmıştım ama gerginlik çıkmasını istemediğim için bir şey demedim.

"Efe, biraz yürüyelim mi? Hem etrafı keşfetmiş oluruz."

"Tamam ama çok uzaklaşmayalım."

Efe'nin cevabı üzerine yürümeye başladık. Yürürken bir yandan da sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ikimizin de bilmediği soruları sorup duruyorduk.

"Gül, dünya dışındaki gezegenler ya çok sıcak olur ya çok soğuk olur ama burada hava gayet güzel. Sence de biraz garip değil mi?"

"Efe, biz normal bir şey yaşadık mı ki?"

Cevabım üzerine Efe sustu. Öylece yürüyorduk. Olduğumuz gezegen dünyaya göre çok farklıydı. Sadece sıcaklığı aynıydı. Gökyüzü beyazdı. Beyaz bir gezegende olmalıydık. Zemin ise balçık gibiydi. Mor renkli balçıkların üzerinden gidiyorduk. Neyseki bazı yerler kumdu. Balçığın üzerinde uyansaydım bütün saçlarım ve kıyafetlerim yapış yapış olurdu. O an aklıma bir soru işareti geldi. Aklımdaki milyonlarca soru işaretine bir yenisi daha eklenmişti. Bu gezegende de zaman durmuş muydu? Ben bu soruyu düşünürken sanki bir anda soruma cevap geldi. Uzakta yeşil bir kapı vardı ve kapıdan giren bir insan.

"Efe görüyor musun? Biri var orada!"

"Ona yetişmemiz lazım! Koş!"

Efe ile birlikte son sürat koşmaya başladık. Yeşil kapıya vardığımızda adam çoktan içeri girmişti. Kapının ardında her şey olabilirdi. Temkinli bir şekilde kapıyı açtık. Gördüğümüz oda bizi hayal kırıklığına uğratmıştı. Artık hayal kırıklığına uğramaya alışmıştım. Çok yorgun olduğumdan yere oturdum. Yer ahşaptı. Bu küçük odaya girdikten sonra ne olmuştu? Adam nereye gitmiş olabilirdi? Efe de yorgunluktan duvarın yanına gidip vücudunu duvara yasladı. Tam o anda her yer sallanmaya başladı.

Sanki bir çıngırağın içindeydik de bir bebek bizi sallıyordu. Gerçi bizi bebek sallasa huzur içinde sallanıyor olurduk. Bizi olsa olsa bebeğin elindeki çıngırağı zorla elinden alan sinirli bakıcısı sallıyor olabilirdi.

"Gül, tut elimi!"

Bir sağa bir sola doğru savruluyordum. Elimi Efe'ye doğru uzatmaya çalıştım ama ben uzatamadan Efe beni tuttu. İki dakika sonra sallantı durduğunda başım dönüyordu. Birden kapı açıldı. Karşımızda YILDIZ KÜTÜPHANESİ yazıyordu.

Zaman Durdu Biz Durmadık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin