Seoul Yüksek Güvenlikli adli psikiyatri hastanesi- Merkez kanadı, kırmızı kodlu arşiv odası****
Terleyen avuç içlerini önlüğünün eteklerine silip, dakikalar önce aldığı mesajla hastasının yanından ayrılıp adımlarını hızla hyungunun odasına yönlendirdi. Ne kadar hızlı hareket ederse hastasının tedavisine bir o kadar da faydalı olacağına inanıyordu. Nefes nefese adımlarını Junmyeon'un kapısının önünde durdurduğunda derin bir nefes alıp kapıyı birkaç kez tıklattı ve gel komutuyla kapının koluna yavaşça asılıp gergin adımlarla içeri adımladı. Kendisini samimi bir gülümseme ile karşılayan Junmyeon ile gerginliği biraz olsun hafiflese de bir an önce arşive girip işine yarayacak bilgilere ulaşmak istiyordu.
"Hoşgeldin, Sehun-ah. Otursana."
Gerginlikten sıktığı yumruklarını gevşetti ve sakin olmasını umduğu ses tonuyla, "oturmasam daha iyi" şeklinde yanıt verdi.
Derin nefes alış sesi doldurdu kulaklarını ve hemen ardından Junmyeon'un sesi duyuldu.
"Heyecanını anlıyorum, Sehun-ah fakat seninle konuşmam gereken önemli bir konu var. Çok fazla zamanını almayacağım, söz."
Junmyeon'un beklenti dolu bakışlarına önündeki koltuklardan birine oturarak yanıt vermiş, "5 dakikan var" diye de eklemişti.
"Öncelikle bu söyleyeceklerimi bir üstün olarak değil de bir ağabeyin olarak söylediğimi bilmeni istiyorum. Hastan için olan çabalarını gördükçe ne kadar gururla dolsam da bir o kadar da endişeleniyorum. Neden endişelendiğimi sorma çünkü henüz emin olmadan sana bir şeyler söylemek ve seni de endişeye sürüklemek istemiyorum. Başındaki sorun zaten oldukça büyük bu yüzden senden kurul için hazırladığın haftalık raporlarda hastan ile ilgili çok fazla detay içeren bilgiler yazmamanı ve ilerlemelerini gizli tutmanı istiyorum. Bunu bu hastanenin bir çalışanı ve bir doktor olarak senden istemem etik değil fakat hem senin hem hastanın güvenliği için gerekli. Sadece ben şüphelerimi giderene kadar istiyorum bunu senden."
Duydukları karşısında şaşırmıştı fakat şaşkınlığının sebebi Junmyeon'un istekleri değildi. Junmyeon'un da tıpkı Sehun gibi hasta ile ilgili şüpheleri vardı ve bu durum Sehun'un yanılmadığını, doğru yolda olduğunu gösteriyordu ancak şüphelerinden Junmyeon'u haberdar etmek ona yardımcı olmayacaktı. Şüphelerine dayanak olarak gösterebileceği kanıtları olmadıkça şüpheleri sadece kırıntıdan ibaret kalacaktı bu yüzden elini çabuk tutmalı ve arşiv odasına bir an önce inmeliydi.
"Elimden geleni yapacağım, hyung ancak bunu uzun süre devam ettirdiğim takdirde hastamı benden alırlar bunu sen de çok iyi biliyorsun ve hastamı kaybetmek en son istediğim şey bile değil."
Junmyeon'un yüzünü tekrar güven verici bir gülümseme kapladı ve devam etti. "Merak etme, hastanı kaybetmeyeceksin. Sadece bana güven olur mu?"
Sehun kendisini endişeli bir gülümseme ve ufak bir baş sallama hareketi ile onayladığında eline bir kalem alıp önündeki küçük not kağıdına bir şeyler karalayıp tekrar Sehun'a döndü. "Bu kağıtta arşiv odasının şifresi yazıyor ve bu şifreyi sadece bir kez kullanabilirsin bu yüzden şansını iyi değerlendir. Kodu girdiğin andan itibaren bir saatin var, bir saatin sonunda kod geçersiz sayılıp odadan çıkmazsan alarmlar ötmeye başlayacak ve inan bana bunun olmasını istemeyiz o yüzden elini çabuk tut. Bol şans." Ardından elindeki not kağıdını uzatıp genç olana göz kırptı.
Sehun kendisine uzatılan kağıdı alıp ayaklandı ve arkasını dönüp kapıya ilerlemeden önce minnettar bakışlarını Junmyeon'a sabitleyip teşekkür etti. Hemen ardından "iyi ki varsın" diye de ekledi. Arkasında her zaman Junmyeon gibi birinin olduğunun verdiği güvenle adımlarını bulunduğu binanın bodrum katına ilerletti. Issız koridorda yankılanan hastane terliklerinin sürtünme sesi gerginliğini daha da körüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obey or Die [sekai]
Fanfiction'Benden korkmuyor musun?' 'Senden korkmalı mıyım?' 'Ülkenin en donanımlı akıl hastanesindeki en tehlikeli hasta olarak biliniyorum. Bilmem, korkmalı mısın?'