1

285 31 81
                                    

"Soobin hyung, seni biriyle tanıştırmak istiyorum. O da seni görmek için can atıyor!"

Uzun boylu homurdanmış, son model telefonuyla oynamaya devam etmişti. Yüzü kaskatı çenesi ise kasılıydı. Dışardan bir bully gibi gözüktüğü kesindi. Küçük olan yanaklarını şişirdi, hyungunun arkadaş edinmesini ve bu soğuk tavrına rağmen insanların onu sevebileceğine inandırmak istiyordu. Soobin'in yerinden oynayacağı yoktu ama anlaşılan.

Huysuz, soğuk ve katı ifadesiyle uzun boylu çocuk gerçekten gerçekten yaklaşılacak bir tipte gözükmüyordu. Arkadaş canlısı ve sıcak kanlı olmadığı kesindi. Huening Kai pes etmedi ve hyungunun bileğini tutup çekiştirdi. Onu grup üyelerinden biriyle tanıştırmak için can atıyordu.

"Kai çekiştirip durma. Gömleğim buruşuyor."

Uzun boylu olan soğuk bir cümle kurmuş olmasına rağmen küçük olan onu çekiştirmeye devam etti. Soobin uzunca bir nefes verdi. Kai biliyordu ki bu 'sabrımı zorluyorsun' demek oluyordu.

Kai sonunda çekiştirmeyi bıraktı ve kocaman gülümsedi. Önündeki bedene hafifçe saygıdan eğilirken diğer çocukta aynısını yaptı. Kahverengi saçlarını kulağının arkasına yerleştirip duruyordu, gergin olduğu belliydi ama heyecanlıydı da.

Huening Kai Soobin'i çimdikledi. "Bak bu Yeonjun hyung," dedi sevimli bir biçimde. "Grubumuzun en büyüğü, Yeonjun hyung senden bir yaş büyük."

Soobin pek oralı değildi. Telefonunu bile zar zor bırakmıştı. Önündeki kişi pek umrunda değildi, ama işi gereği onunla bir geleceğe sahip olacağı için en azından elini sıkmak istedi.

Soobin katı yüz ifadesinden ödün vermeyerek elini uzattı. "Ben Choi Soobin." dedi tok sesiyle. "Grubun lideriyim."

Kahverengi saçlı oğlan hafifçe saygıdan eğilmiş ve anında uzatılan eli tutmuştu ancak el sıkışmaları uzun sürmemişti. Soobin yabancılara temas etmekten hiç hoşlanmazdı.

"M-Memnun oldum." dedi kahverengi saçlı olan büyük. Sesi pek gergin çıkıyordu. "İyi anlaşalım."

Soobin klasik sözle gözlerini devirdi. "Evet öyle."

Yüzü ve söylediği cümleler birbirini tamamlamıyordu. Kai durumu toparlamak istedi. "Birlikte yemek yiyelim mi? Hem birbirimizi daha da iyi tanımış oluruz!"

"Ben tokum." dedi Soobin. Kahverengi saçlı oğlan hâlâ ona dudakları aralı bir şekilde bakıyordu. Ne yalan söyleyelim, grubun lideri pek yakışıklıydı ve can yakıyordu.

Kai gergince gülümsedi. "O zaman yanımızda içecek içersin hyung," Yeonjun'a döndü. "Hadi hyung gidelim, geliyorsun değil mi?"

Yeonjun sonunda gözlerini simsiyah saçlı oğlandan alabilmiş ve çekingen bir tavırla mırıldanmıştı. "Tabii, olur"

Kafeye gelene kadar hiçbiri konuşmamış ara sıra Kai ortamı ısıtmak için birkaç espiri yapmış ve eski anılarını anlatmıştı ama ikisini birbirine ısıtması zor gibiydi. Gerçi Kai Yeonjun da bir sorun olduğunu düşünmüyordu. Sorun kesinlikle kaba davranan hyungu Soobin'di.

Yemeklerini sipariş etmişler ve oturuyorlardı. Masada çıt çıkmıyordu. Kai sessizliği yeniden bölmek istedi. Bu sefer işe yarayacağını umuyordu. "Biliyor musun Yeonjun hyung sanırım grubumuzun visualı kesinlikle sen olacaksın gibi hissediyorum! Fiziğin ve yüzün çok alımlı duruyor!"

Yeonjun iltifatlarla kızarmış, güzel yüzü olduğundan daha da şeker gözükmeye başlamıştı. "Teşekkür ederim."

Soobin ise ağzındaki lokmayla Yeonjun'a bakmadan konuştu. "Visual olarak Beomgyu olacak diye biliyorum. Ve asıl önemli konu yetenekleri. Neler yapabiliyorsun Yeonjun?"

i want you, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin