1. Bölüm "O"

3K 94 29
                                    

Evet ben geldim, günler, hatta haftalar sonra sizinleyim gençleeer! Hem de kitabımızın, "Karakterler" ve "Tanıtım" bölümünü saymazsak ilk bölümüyle! Umarım beğenirsiniz. Umarım çok, çok beğenirsiniz. Ben çok heyecanlıyım! Her bölüm de sizi kendi laflarımla boğmayacağım elbette, korkmayın. Acaba konumu beğenecek misiniz, sadece onu çok merak ediyorum. Hiç tahmin edemeyeceğiniz şeyler olacak kitapta. Hem de çooook, hahahahaha! Hatam varsa afola. Olduğunca dikkat etmeye özen gösteriyor, size beklentileriniz kadar güzel bir bölüm sunmaya çalışıyorum. Tabii bunun için de baya uğraşıyor, düşünüyor, ölçüyor, devamlı olarak silip, yeniden yazıyorum. Tabii ki de profesyonel biri değilim ama açıkçası beklentilerinizi yüksek tutmak istiyorum. Sizin beğenmeniz çok değerli, önemli benim için. Ve lütfen beğenip, iyi ya da kötü hiç fark etmez tüm düşüncelerinizi yoruma belirtmeyi unutmayın, bu benim için çok önemli. Arada bir ağır küfürler ile karşılaşabilirsiniz. Şimdiden önlem amaçlı uyarmak istedim... Seviliyorsunuz güzel çiçeklerim. Çok, çok seviliyorsunuz. Hepiniz benim için birer mücevhersiniz. Çok çok değerlisiniz. Şimdiden 1.68 bin kişi olmuşuz! Bu benim için çok gurur verici! Ben bu ilk bölümü, tüm #EdSer ailesine ithaf ediyorum! İyi ki varsınız #EdSer 'ciler! Çok güzel bir topluluksunuz! Zamanla daha da çoğalıp, koskoca bir aile olacağımıza ben tüm kalbimle inanıyorum! 💛 Ve daha fazla sizi lafa tutmadan ilk bölümünüze uğurluyorum! İyi okumalar çiçeklerim! 🌸

Bölüm şarkısı: Billie Eilish - Six Feet Under

Ağustos

Ağustos ayının sıcak ve yağmurlu bir günüydü. Saat sabahın sekizi iken ben, pencerenin önünde durmuş dışarıyı izliyordum. Gözlerimi kısa süreliğine kapatıp yağan yağmuru ve rüzgarın araya kaynak yaptığı o uğultulu sesini dinledim. Sadece beş saniyeliğine. Ardından ellerimle kavradığım fincanımı, ağzıma ağır ağır yaklaştırıp kahvemden bir yudum aldım.

Yağmur o kadar heybetli bir şekilde gökyüzünden aşağıya düşüyordu ki, düşerken rüzgarın verdiği ters yön ile birlikte ilk sertçe pencereme, oradan da aynı sertlikte yere çakılıyordu. Kafamı hafif kaldırıp gözlerimi gökyüzüne sabitlediğimde, kara bulutlarla karşılaştım. Öyle bir bütün olmuşlardı ki, sanki birlik olup bu dünyaya meydan okuyabilecek gibi duruyorlardı.

Ama aslında düşününce, aldığımız her nefesin değerini çok iyi bir şekilde bilmemiz gerektiğini fark ettim. Her bir saniyesini, hatta her bir salisesini. Hayat kısa, çok, çok kısa. Yarının bize neler getireceğini bilmiyoruz. Belki yarın yok olacağız, belki bir saat, belki de sadece bir saniye sonra. Kim bilebilir ki bunu? Hep söyleniyoruz, hep bir şeylerden rahatsız oluyoruz, sevmiyoruz, şikayet ediyoruz. Hep. 'Yok o kötü', 'Yok bunu sevmedim', 'Yok oram fazla', 'Arkadaşımla kavga ettim', 'Sevgilimden ayrıldım', 'Anne babam beni hiç anlamıyor' diye hep şikayetçiyiz bu durumlardan.

Ama sonra bir an geliyor ve durumdan şikayetçi olduğumuz şeylerin bir anlamı kalmıyor. O şikayetçi olduğumuz kişilere bir şey olduğunda deli gibi korkuyoruz. 'Ne olur ona bir şey olmasın', 'O kalkıp yürüsün de başka bir şey istemiyorum' diyoruz ama bir yandan da isteyip, itiraz etmeye de devam ediyoruz. Bir kısır döngü haline aldık hep yaşantımızı. Dönüyor, dolaşıyor ve yine yine ve yeniden aynı yere yani başa geri geliyoruz.

İtirazlarımızın, isteklerimizin sınırını hiçbir zaman bilemiyoruz.

Her ne kadar üniversite son sınıfımı bitirip, kızlar gibi diplomamı alarak gerçek işimi elime alamasam da, şuan sevdiğim bir işi yapıp üniversitemi bitirmek için para biriktiriyorum. Arada da çiçekçiye gelip halama yardım ediyorum. Bir de kızlar vardı tabii. Onlar olmasaydı, bu hayat çekilmezdi ki. Savaşamazdım tek başıma, bazı şeyleri geçmişte bırakamazdım...

SEN ÇAL KAPIMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin