Ve yıllar sonra son kez güçlerin aktarıldığı dört kızın, yedi erkek tarafından yıllarca arandığından haberi yoktur.
Bu dört kız insanların içindeki merhameti bildiklerini düşünerek insanların nefretiyle karşı karşıya gelir.
"Evet, böyle Rae-Hee. Şimdi izin verirsen halledip gitmem gerekiyor."
Jordan Kim Jisoo'nun annesi Kim Rae-Hee'ye başına gelenleri kısaca anlatmıştı. Ve şimdi son işlemi yapıp gitmesi gerekiyordu.
Jisoo kendi başına yürümeye çalışıyordu. Tam düşecekken Jordan onun elini tuttu. O sıra şırınganın içindeki sıvıyı enjekte ediyordu. Jisoo'nun dikkati Jordan'ın gözlerinde olduğu için bir şey fark etmemişti.
Jordan Jisoo'ya bir gülümseme bahşetti. Ve yürümesine yardımcı oldu.
Artık gitmesi gerekiyordu. Bugün Seul'den, İsviçre'ye uçacaktı. Uzun bir yolculuk vardı önünde. Jisoo'yada bir şeyler söylemek için eğildi.
"Bu kızları birleştiren hep sen ol. Birbirinizden hiç ayrılmayın. Doğru zamanı bekleyin gerçekten birleşmek için. Eğer gerçek enerjiyi hissederseniz. Hoşçakal Kim Jisoo."
Jordan hızlıca Kim Rae-Hee'ye selam verdi. Ardından kapıdan hışımla çıkarak, Seul sokaklarında kayboldu.
---
Sabaha karşı saatlerde Jordan hâlâ Güney Kore, Seul'deydi. Ancak ölü olarak. Kim ailesinden ayrıldıktan sonra kurnaz arkadaşlarına rastlamıştı. Sayıca üstün oldukları için yapacağı tek şey kaçmaktı.
Son defa kendisi için koştu Jordan. Son defa mücadele etti. Arkalarından geldiklerini hissedibiliyordu. Nefesi kesiliyordu koşmaktan.
Sonra bir an durdu. Önceden dostu dediği Henry Marin vardı karşısında. Ara sokaktan çıkıp önünü kapatmıştı. Diğerleri de arkasındaydı.
"Jordan Fields. Bu ne sürpriz! Kaçıyor musun yoksa? Ama daha yeni karşılaştık!" Diye söze başladı Henry
"Kes sesini." Jordan hemen cevap verdi.
"Uzatmayacağım, ne istediğimi biliyorsun zaten. Ver ve kurtul."
"İstediğini veremem Henry. Çünkü artık bana ait değiller."
Jordan'ın cevabıyla Henry sinirlendi ve Jordan'ın arkasındakilere işaret verdi.
Jordan şimdi yerde kolları sıkı şekilde tutulmuş duruyordu.
"Öyle boş gidemezsin. Ailelerin isimlerini ver çabuk. Bunu yapacağımı tahmin etmiştim."
Henry öfkelenmeye başlamıştı.
"Veremem! İstesen de alamazsın artık. Çünkü güçler çoktan kanlarıyla buluştu bile."
Henry cebinden çıkarttığı silahı Jordan'ın alnına dayadı.
"Şimdi ver ya da öl."
Henry de bir şey yapamayacağını biliyordu. Güçler kanla birleştiği andan itibaren geri alınamazdı. Farkındaydı ama o öfkesine yenik düşmeyi seçti.
Jordan yıllardır bu deneyler üzerinde uğraşmıştı. Bu yüzden ölmeye hazırdı. Sonuçta kızlara güçleri ulaştırmıştı.
"Yapamam!" Dedi Jordan.
"O zaman ölmeyi de kabul ettin demektir bu. Geber Jordan Fields."
Ve Jordan tam alnından vurularak yere yığıldı.
Böylece dört kızın hikayesi başlamış oldu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.