Hermione üst üste mesajlarına görüldü atınca, Draco kafasını kaldırıp kıza baktı. Yavaşça yerinden kalkıyordu ve kafası eğik bir şekilde büyük salondan çıkıyordu. Draco, onunla konuşmak için çıktığını düşünüp peşinden büyük salondan çıktı.
Aralarında birkaç metre vardı. Büyük salondan biraz uzaklaştıktan sonra Draco, genç kızın hıçkırıklarını duydu. Şüphesiz onunla konuşmak için çıkmamıştı. Draco onu görünce kendini biraz da olsun kötü hissetti.
Hermione bir merdivene geldiğinde durdu ve rastgele bir basamağa oturup başını ellerinin arasına gömdü. Draco biraz uzaktan, kolları iki yanda hareketsiz bir şekilde ağlayan kızı izliyordu. Ya büyük salona dönecek, ya gidip ağladığını görmemiş gibi kavgaya devam edecek ya da onu teselli edecekti. Son seçenek hiç mantıklı gelmiyordu. Onu kendisi ağlamıştı ne diyebilirdi ki? Sen aptal değilsin mi? Zaten 2 dakika önce ona aptalsın demişti, işe yaramazdı.
Yavaşça minik adımlar atarak Hermione'nin yanına yaklaştı. En sonunda tam arkasındaydı. Ağlamaktan Draco'yu fark etmemişti. Draco, kızın kendisine bakması için oturduğu basamağın üstüne çıkıp kıza bakarak ayakta dikildi.
Hermione birinin varlığını hissedince yavaşça başını kaldırdı. Draco'yu gördüğü anda başını tekrar eğip gözyaşlarını sildi.
"Ne var yine?" dedi sertçe. Draco kızın bu güçlü görünme çabalarına karşı sırıttı. "Görmediğimi mi sanıyorsun sen?"
Hermione kızarmış yüzünü Draco'nun soluk yüzüne kaldırdı. Yüzüne her an bir tane çakabilecekmiş gibi bakıyordu, öfkeyle.
"Rahat bırak beni! Saçma hayat felsefelerini dinlemek istemiyorum. Bir kez daha bu kadar aptal davranmayacağım. Bana dediklerinde çok haklıydın. İnsanları istediğim gibi görüyorum. Bana ceketini verdiğin gece bir an için değiştiğini düşünmüştüm. Ama sen her zaman aynı kaba, kibirli Malfoy'sun. Bu hiçbir zaman değişmeyecek, özellikle de bana karşı."
Hermione tek nefeste Draco'ya olan öfkesini kustuktan sonra, hızlıca ayağa kalkıp uzaklaştı. Genç kız giderken Draco, az önce kızın oturduğu yere bakıyordu. Bakışlarını birkaç dakika oradan ayırmadı, sadece düşündü. Gerçekten o kadar kötü bir insandı, bunu zaten biliyordu. Ama bundan ilk defa o an pişmanlık duyuyordu. Hiçbir zaman başka birinin gözünden nasıl biri olduğunu duymamıştı. Onun söyledikleri, hepsi birden ağır gelmişti. Yavaşça merdivenlere çöktü ve hava kararana kadar duvara bakıp düşünmeye devam etti.
**
Hermione ortak salona girdiğinde gözleri Harry'yi aradı ama Harry yoktu. O yüzden şöminenin ön tarafında oturan Ron ve Lavender'ın yanına gidip karşı koltuğa oturdu. Artık ikisini umursamıyordu, sanırım Ron'a karşı olan duyguları tamamen gitmişti.
Ron karşıya oturan Hermione'yi görünce öne doğru eğildi. "Neyin var Hermione?" dedi şüphelice.
Hermione, kızıl saçlı çocuğa döndü ve omuz silkti. "Moralim bozuk sadece."
Ron kaşlarını çatıp birkaç saniye genç kıza baktıktan sonra "Peki." diyerek önüne döndü. Gerçekten de morali bozuktu ve Ron bu tür konuşmalar yapabileceği son kişiydi. Harry neredeydi ki?
Aniden oturduğu yerden kalkıp Ron'un yanına gitti. "Harry'yi gördün mü?"
"Bugün Quidditch antrenmanları vardı, biz de birazdan gideceğiz sen de gel istersen."
Quidditch antrenmanı, umarım Draco oraya gitmezdi. Gryffindor'ların çoğu antrenmanında Slytherin takımı gelir ve sürekli laf atıp dikkatlerini dağıtmaya çalışırdı. McGonagall onları ne kadar uyarsa da umurlarında değildi. Bu akşamdan sonra Draco'nun gideceğini düşünmüyordu. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ama kalırsa her zamanki gibi yastığına sarılıp düşünürken depresyon geçirmek istemiyordu. Kafasını dağıtmalıydı. "Olur, zaten sıkılmıştım."
**
Hermione, Ron ve Lavender'la beraber Quidditch sahasına geldiler. Hava her zamanki gibi dondurucu soğuktu. Ron, Hermione'nin üşüdüğünü görünce üstündeki montu çıkarıp ona uzattı.
"Benim altımda bir ceket daha var zaten bunu sen al."
Hermione gülümseyip Ron'un verdiği montu alıp giydi. Birden içinin sıcacık olduğunu hissetti. Daha sonra kafasını kaldırdığında Lavender'ın Ron'a sinirli bakışlar attığını görüp bıyık altında sırıttı. Ron, 'Ne var üşümüştü.' tarzı şeyler söylese de kıskanç Lavender daha da sinirleniyordu. En sonunda Hermione hiçbir şey görmemiş gibi onların yanından uzaklaşmayı tercih etti.
Rüzgardan dolayı gözlerini kısıp havaya bakan Hermione bir süre sonra Harry'yi gördü. Harry de onu hemen görmüştü ki el salladı, Hermione karşılık verdi. Onu görmesi iyiydi en azından antrenmanı bitince kendisinin yanına gelecekti.
Harry'yi beklemek için rastgele bir tribüne oturdu. Giydiği kalın eldiven bile elini ısıtmaya yetmediğinden ellerini ovuşturup duruyordu. Gerçekten bu soğukta antrenman yapmak zorundalar mıydı?
hermione
Daha sonra biri arkasından rahatsız edici bir şekilde omzunu dürttü. Hermione iç çekerek arkasını döndü. "Selam Granger!"
sonunda ben geldim
her zaman olduğu gibi yine saat gece 3 ve ben bölümü şimdi bitirdim. bölüm biraz saçma bir yerde bitse bile bitirmeseydim çok daha uzardı direkt sanki heyecanlı bitmiş gibi bitirdim ama sadece selam dedi yani gjsbsknx neyse kendinize iyi bakınn💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAMIONE | TEXTING
FanfictionDraco arkadaşı Blaise'le Hermione Granger'ı baştan çıkarmak için iddiaya girerler.