Seokjin elinde acı kahvesi ile salonun büyük camından izliyordu ormanlık alanı. Altında sadece dar bir şortu vardı. Zihnine ise, dönüp duran tonlarca mevzu hakimdi. Babası sabahtan aramış ve nerde olduğunu sormuştu. Her zaman olduğu gibi küçük yalanlar söylemişti. Ama artık yoruluyordu. Her yalan boynuna ilmek gibi işleniyordu. Derin bir nefes aldı. Kar taneleri yere düşerken beline dolanan kollarla irkildi.
Ardından burnuna dolan mis koku gülümsetti onu. Taehyung'un kendine has olan gül kokusunu hiçbir şeye değişmezdi. Sevgilisinin avuç içi, karın kaslarını okşarken beyni rahatlıyordu. "Günaydın sevgilim." Seokjin yavaşça karnındaki eli tuttu. Sakince cama doğru yasladı Taehyung'u. Beyaz, saten gömleği vardı sadece üzerinde. Dağınık mavi saçları ile duruyordu şimdi karşısında.
Seokjin uzandı ve yumuşak dudaklarına bastırdı dudaklarını. Her sabah öpücük almak istiyordu onun bal dudaklarından. "Günaydın bebeğim." Taehyung'un dudakları hafifçe kıvrıldı. Seokjin tarafından sevilmek çok hoşuna gidiyordu. Ama onun üzerinde baskın olmak daha çok zevk veriyordu. Kemikli ellerini sevgilisinin çıplak gövdesinde gezdirdi. "Uyandığımda yanımda yoktun. Şimdi yine sert kahve içiyorsun. Bir sorun mu var?"
Seokjin bir adım daha attı. Taehyung'u iyice cama doğru yasladı. "Genel şeyler. Sen takma kafana sevgilim." Taehyung ellerini saçlarına çıkardı. "Eğer varsa benden sakın saklama. Asla hoşlanmıyorum bunlardan biliyorsun." Seokjin kafasını uysalca salladı. Yanağına doğru uzandı ve öpücük bıraktı. Ellerini açıkta kalan baldırlarına yasladı. Sakince okşadı ve kucağına aldı. Koltuğa doğru yürüdü. Boylu boyunca koltuğa uzandı.
Taehyung Seokjin'in üzerinde olmanın fırsatı ile boynuna sokuldu. Sulu ve çıldırtıcı öpücükler bırakıyordu. "Benden saklama Jin. Bir daha sormayacağım. Sorun ne?" Seokjin üzerinde olan sevgilisini süzdü. Ondan asla bir şey saklayamıyordu. "Yine babam. Senden ne zaman yüzdelik dilimi alacağımla ilgili yoruyor beni." Taehyung boynunu son kez öptü. Kafasını kaldırdı. Seokjin'in gözlerine baktı. "Onlardan kurtulacağız. Sadece sabretsek yeterli."
Seokjin kafasını arkaya attı ve derin bir nefes bıraktı. "Resmen günleri gelse de ölseler diye bekliyoruz Taehyung. Resmen babalarımız ölsün diye bekliyoruz. Sadece küçük bir yüzdelik dilimin bizi ne hale getirdiğine bak. Gerçekten delirdik mi?" Taehyung stresten ve yüksek sesten asla hoşlanmazdı. Seokjin'in üzerinde dikleşti. Onun yönetilmeye ihtiyacı vardı. Kendini çok çabuk yıpratıyordu.
Gömlek düğmelerini yavaşça göbek deliğine kadar açtı. Kavruk teni Seokjin'in aklını başından alıyordu. Yavaşça üzerine doğru eğildi. Dudaklarını önce alnına, ardından çenesine kadar süreledi. Güzel kokuyordu sevgilisi. Teni fazla yumuşaktı. "Ölmelerini beklemesekte olur." Fısıltılı ve sakin sesi Seokjin'i delirtiyordu. O sesi ile istediği her şeyi yapabilirdi.
Alt dudağını tutan çocuğun açılan kalçasını izlerken, elleri kendinden bağımsız kalçalarını tuttu. Stres atmasına neden olacak kadar dolgun ve yumuşaklardı. Taehyung boynundan kulağının altına kadar tenini kokladı. Seokjin'in teninin kokusu cidden güzeldi. Kalçasında gezen ellerle gülümsedi. Ama onu en çok gülümseten baskı uygulayan penisiydi. Onu hemen etkilemekle gurur duyuyordu.
Seokjin kalçalarından başlıyıp, beline kadar okşamaya başladı. Sıcaklığı aklındaki tüm kötülükleri siliyordu. "Beklemesek derken?" Taehyung hafifçe sırıttı. Amacı bir an önce iki yaşlı bunaktan kurtulmaktı. İstediği sadece Seokjin idi. İsterse babası tüm varlığını elinden alsın ama onu rahat bıraksa bile yeterdi. Ama adam boynuna çökmüştü resmen. Nefret ediyordu ondan. Hayatını elinden alan herkesten nefret ediyordu.
"Tanrı'nın onları öldüreceği yok gibi..." Karın kaslarına kadar inen ıslak öpücüklerle kendinden geçmişti Seokjin. Beyni denilen şeyleri algılayamıyordu. Daha doğrusu konu Taehyung ise hiçbir şeyi algılayamıyordu. O ne derse ona göre hareket ediyordu. Bundan oldukça memnun ve mutluydu. Sevgilisi fazla zeki ve gerçekçi bakıyordu olaya. Seokjin ise vicdanı ile başbaşa kalınca işler sarpa sarıyordu.