3: "Beni hiç tanımamışsın."

1.4K 130 420
                                    

Seokjin Yoongi ile konuştuktan sonra içini dehşet bir üzüntü kaplamıştı. Sevgilisinin böyle düşünmesi canını yakmıştı. Kar taneleri hızını düşürmüştü ama hava cidden soğuktu. Elleri montunun cebinde, ayakkabılarının izi karların üzerinde kalıyordu. Boynundaki atkısına soktu iyice yüzünü. Sevgilisinin ona hediyesiydi. Taehyung'un gül kokusu sinmişti.

Onu bu fikirlerinden nasıl uzaklaştıracağını düşünmekten beyni çatlayacak duruma gelmişti. Kafeden çıkmadan önce Taehyung'u aramış ve Yoongi ile Jimin'in akşam yemeğe geleceğinden bahsetmişti. Taehyung ise markete beraber gitmeyi teklif etmiş ve şimdi geldiği marketin orda bekliyordu sevgilisini. Burası şükür ki şehirden uzaktı.

Elleri ceplerinde, kafası yere eğik, ayakları ile yere şekil çiziyordu. Birden boynuna dolanan kollarla kafasını kaldırdı. Taehyung'un yüzünü gördüğünde içi hoş olmuştu. Soğuktan yanakları ve küçük burnu kızarmıştı. Ellerini beline sıkıca sardı ve yanaklarına öpücük bıraktı. "Üşümüşsün." Taehyung soğumuş yüzünü sevgilisinin atkısına sürttü.

"Sorun değil. Şimdi daha iyiyim." Seokjin derin bir nefes aldı. Elini sevgilisinin yanağına yerleştirdi ve okşadı. Seokjin için Taehyung; masum ve temizdi. Her zaman özel ve güzeldi. O karıncaya bile zarar vermezdi. Şimdi onun atan kalpleri, durdurma fikrinin olmasına üzülüyordu. Sevgilisini bu denli mi yoruyordu babası? Demek ki dayanacak gücü kalmamıştı.

"Akşama ne pişireceğiz?" Taehyung düşünmüş gibi yaptı ve Seokjin'in yanağına öpücük bıraktı. "Çok güzel balık yapıyorsun. Bence balık, şarap, karışık salata ve soslar hazırlayalım. Ne dersin?" Seokjin sevgilisinin elini kavradı ve markete doğru çekti. "Kesinlikle öyle yapalım." Seokjin içeri girer girmez balık reyonuna ilerledi. Dört tane büyük balıktan aldı.

"Seokjin ben de turta yapacağım. Çilek alalım şurdan." Seokjin kafasını salladı ve sevgilisi ile meyve reyonuna gitti. Taehyung büyük ve renkli olan çileklerden bir poşet aldı. İlk defa sessiz bir alışveriş oluyordu. Taehyung bunun farkında olsa bile ses etmedi. Seokjin'in canını sıkan bir şey olduğuna emindi. Yolda giderken soracaktı. Şarap ve salatalık malzeme aldıktan sonra ikili el ele, yürüyorlardı.

"Seokjin?" Kendisini duymayan sevgilisinin kolundan tuttu ve kendine çevirdi. "Beni duymuyor musun?" Seokjin kendisine seslenildiğinin bile farkında değildi. "Bir şey mi diyordun?" Taehyung kaşlarını çattı. Sevgilisi cidden iyi değildi. "Diyorum ki sorun ne? Çok sessizsin ve moralin bozuk." Seokjin hafif gülümsedi ve sevgilisinin elini sıkıca tuttu. "Sorun yok güzelim. Sadece başım ağrıyor."

Taehyung dudaklarını büzdü. Avuç içini sevgilisinin alnına bastırdı. "Ateşin yok ama." Seokjin hızla çekildi. "Uzatmayalım Taehyung. Hadi eve geçelim." Taehyung bu tavrına anlam veremedi. "Sen iyi misin? Ne bu tavırlar?" Seokjin artık sinirleniyordu. "Sana diyorum ki iyiyim. Uzatma artık. Yeter yoruyorsun beni." Taehyung duydukları ile olduğu yerde kala kaldı. İlk defa böyle bir tepki görüyordu.

Gözleri dolsa bile yumruğunu sıktı ve kendini tuttu. "Kusura bakma. Bir daha seni asla düşünmem. Üzüntüden gebersen de umrumda değilsin." Hızla yanından geçip ilerlediğinde Seokjin ellerini saçlarından sertçe geçirdi. Sevgilisinin bir suçu yoktu. Henüz emin bile değillerdi. Ne diye kırmıştı kalbini? "Taehyung bekle!" Bağırsa bile durmadı. Hızla ilerledi soğuk havada.

Seokjin ise derin ve yorgun bir nefes aldı. Soğuk hava ciğerlerine battı. Kar taneleri hızlandı. Yavaş yavaş yürüdü arkasından. Yalnız kalmalıydı sevgilisi. İki yıl içinde öğrendiği bir şey varsa, Taehyung sinirliyken yaklaşılmamasıydı. Eve olduğunca geç geldiğinde sevgilisinin mutfakta olduğunu gördü. Sinirle havuçları kesiyordu. Seokjin hala sinirinin geçmemesine şaşırmamıştı.

Fierté ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin