-FİNAL-
"Efendim iyi misiniz?"
Seokjin'in babası donmuş bir şekilde oturduğu koltuktan dışarıyı izliyordu. Olayın üzerinden bir ay geçmesine rağmen, o koltuktan kalkmıyor ve dışarıyı izliyordu. Yoongi'nin ise her geldiğinde gördüğü manzara içini burkuyordu. Evet kötü bir adamdı ama... "Bay Kim bir istediğiniz var mı?" Yaşlı adam sürekli yanına gelen gence doğru döndü.
Ufak yüzünü bir müddet inceledi. Onu daha önce hiç görmemişti. Oğlu ise kendisine asla bahsetmemişti bu genç adamdan. "Seni neden tanımıyorum?" Yoongi alt dudağını yaladı ve ellerini ovuşturdu. "Seokjin tanışmamızı istememişti." Yaşlı adam kaşlarını çattı. Oğlu neden bunu istememişti. "Peki neden?" Yoongi adamın gözlerinin içine baktı.
"Çünkü eşcinselim ve siz homofobiksiniz." Adam dudaklarını bir şey demek için araladı ama geri kapattı. Bu acı gününde daha fazla konuşacak hali yoktu. "Anlıyorum. Sürekli gelip vakit harcıyorsun bana teşekkür ederim." Yoongi yerinden kalktı ve kapıdan çıkmadan önce son dileklerinde bulundu. Bu son gelişiydi bu eve.
"Başınız sağ olsun Bay Kim."
**
Colmar,Fransa
"Loya, marulları yıkar mısın?"
Genç kız örgülü saçları ve parlak mavi gözleri ile genç adamın gözlerine bakıp gülümsedi. "Yıkadım. Şimdi ne yapmam gerekiyor? Kek yapabilir miyim?" Kıvırcık, sarı saçlı genç adam onun bu tatlı haline kıkırdadı. "Imm biz ıslak keki daha çok seviyoruz. Yapabilecek misin?" Genç kız utanarak önüne döndü. Bir şeyleri sezdiğini anlamıştı. Bu adamdan hiçbir şey saklayamıyordu.
Onun yanında çalışmaya başladığından beri, onda bir şeyler seziyordu. Buralı değildi. Koreli olduğunu biliyordu. Geldiğinde dalgın, dağılmış ve bitik bir haldeydi. Ondan ufacık bile olsa etkilenmemek imkansızdı. Ama hikayelerini dinlediğinde eşcinsel olduğunu ve çok aşık olduğunu öğrenmişti. Şimdi ise kendisini kısa sürede tanıyan bu adamdan utanmıştı.
"Ben meyveli yapmak istiyordum." Joon Seo bu dediğine yarım ağız güldü. İçini ısıtan tatlı anları zamanında oda yaşamıştı. İçini saran burukluk ile yutkundu. Her şey geride ve geçmişti kalmıştı... "Yapabilirsin Loya, turta birazdan bitecektir. Sonra gideceğim ve sen istediğin şeyleri yaparsın. İşin bitince kilitle ve çık." Genç kız heyecanla gülümsedi.
Joon, fırından gelen sesle ilerledi ve çilekli turtasının pişmiş hamurunu çıkardı. Biraz soğuduktan sonra yaptığı çilek sosunu döktü ve üzerini tekrar hamur ile çapraz şekilde geçti. Tekrar fırına attığında, piknik sepetine diğer yiyecek ve içecekleri doldurdu. Eşini bekletmemesi gerekiyordu. Onu özlemişti ve ona ihtiyacı vardı.
Fırından gelen sesle tekrar turtasını çıkardı ve zaferle gülümsedi. Önlüğünü çıkardı ve askılığa astıktan sonra küçük aynadan görünüşüne baktı. Gayet yakışıklıydı. Turtayı da çantaya koyduktan sonra hemen piknik sepetini eline aldı. "Görüşürüz Loya, dikkatli ol." Genç kız gülümsedi ve etrafı toplamaya başladı. Joon, birkaç adımdan sonra durdu.
Biz böyle olabilirdik. Her zaman, vakit kaybetmeden seninle olabilirdim. Senin için heyecanlanıp, evimde bir şeyler pişirebilirdim. Seni kendi şehrimizde özgürce yaşayabilirdim. Tabii kuş olup, uçmak istemeseydin.
Loya'nın nasıl mutlu olduğuna baktı. Aklına düşen fikirlerle toparladı kendini. "İyi bir kek elde etmek istiyorsan, makina kullanma Loya. Elinle çırp ve iyice karıştığından emin ol." Genç kız koştu ve Joon'un yanağına ufak bir öpücük bıraktı. "Teşekkür ederim." Joon onun bu tatlı haline gülümsedi. Bu kız cidden deli dolu, neşeli biriydi.