Taehyung gömleğini üzerine geçirdi. Ardından saçlarına hafif şekil verdi. Saatini son kez sıkılaştırdıktan sonra boynuna aldığı öpücükle gülümsedi. Seokjin duştan çıkmış ve sevgilisine öpücük vermişti. "Her sabah daha güzel oluyorsun." Taehyung gülümsedi. İltifat almayı çok severdi. Ama çok ince bir çizgisi vardı. Herkesin iltifatı onu mutlu etmez ve heyecanlandırmazdı. Sevgilisinin dolgun dudaklarından çıkan her kelimeyi kutsal sayıyordu.
Yaklaştı ve damlaların bir bir akıp gittiği göğsüne dudaklarını yasladı. Sert bir öpücük bıraktıktan sonra sıcak dilini göğsünün ortasından, kulağının altına kadar süreledi. Seokjin'in her seferinde titremesine deli oluyordu. Kendisinin üzerinde hakim olmasına izin verse bile, Seokjin'e hakim olmak dünyanın en güzel şeyiydi. Seokjin elini Taehyung'un ince beline sıkıca sardı. Sıcak boynuna sokulup, sulu bir öpücük bıraktı.
"Bu akşam gitmesek olmuyor mu?" Seokjin sevgilisinin yüzüne uzunca bakıp gülümsedi. Yanağını yavaşça okşadı. "İki şirket adına yapılan ilk parti. Eğer gitmezsek bir şeyler sezerler." Taehyung sıkıntılı bir nefes verdi. Yanağını sevgilisinin omzuna sürttü. "Benim daha güzel planlarım vardı." Seokjin arsızca sırıttı. Alt dudağını ısırdı ve Taehyung'un burnuna öpücük bıraktı. "O planlarını gece halledelim."
Taehyung elini omzuna yerleştirdi ve gülümsedi. "Ben çıkıyorum o zaman. Sen benden sonra çık." Seokjin yatağın üzerinden havlusunu aldı. Islak saçlarını özenle kurulamaya başladı. "Tamam bebeğim sen merak etme." Ardından sevgilisinin peşinden merdivenlerden indi. "Her ay yaptığımız şu yüzdelik muhabbeti bugünde yapacağız. Biraz geç gel de sana laf edeyim." Seokjin ensesindeki saçları kuruturken gülümsedi.
"Tamam güzelim ben geç gelirim sen de sevgiline kızarsın." Taehyung gür bir kahkaha patlattı. Son kez dudaklarına öpücük bırakıp evden çıktı. Arabasına yerleştiğinde derin bir nefes aldı. Mesaj gelen telefonuna baktığında babasından olduğunu gördü. Gerçekten ondan nefret mi ediyordu? Babasıydı ama ondan gerçekten tiksiniyordu. En güzel çağlarını zehir eden bir adamdı. Çocukluğunu, gençliğini ellerinden alan biriydi.
Bu işlere en başından beri uzaktı. Onun özgür ruhunu yakalamış, şirket denen kafese tıkmıştı. Zamanla özgür kanatları, gökyüzünde zincirlere takılmıştı. Her uçmak istediğinde kanatları çatır çatır kırılmış, tüyleri Seokjin'in yollarına düşmüştü. Frene iyice abandığında spor arabası boş yollarda bir kuş gibi süzüldü. Taehyung gibi değildi. Özgürdü. Sinirle direksiyonu sıktı ve daha çok hızlandı. Bu hız onu geçmişe götürmüştü.
2 sene önce;
Taehyung derin bir nefes verdi. Babasından aldığı şirkette gayet mutluydu ama özgür değildi. Tamamen şirkete hakim olmak için Kim şirketlerinin varisinden yüzdelik kısmı almak zorundaydı. Ama yaşlı herif oğluna bırakmıştı. Onu kandırmak ve kafalamak daha zor olacaktı. Henüz kendisi ile tanışmamış ve kim olduğuna dair en ufak fikri yoktu. Ama bugün yapılacak toplantıda kendisi ile tanışacaktı. Kolundaki saate baktığında vaktin geldiğini anlamıştı.
Yavaş adımlarla salona doğru ilerlediğinde babası, Bay Kim ve genç bir oğlan görünce bir süre göz göze geldiler. Genç adamın dolgun kırmızı dudakları, kırmızı saçları ve siyah takım elbisesi kalbini tekletmişti. Geniş omuzları ve sert yüz hatları Taehyung'un kanının kaynamasına neden olmuştu. Cidden bu kadar iyi birini beklemiyordu. Genç adamın kendisine yarım ağız sırıtması üzerine gözlerini kocaman açtı.
Fazla mı ateşli gelmişti gözüne? Babasının sesi ile karşısına oturduğunda, karşısındaki kızıl herifin dirseklerini masaya koyduğunu ve kendi yüzünü ilgi ile izlediğini görmüştü. Dudaklarını yaladı ve gerçek Kim Taehyung oldu. Kanatlarını sanki yeniden bulmuştu. Tekrar özgür biri olabilirdi. Geriye yaslandı ve karşısındaki adama küstahça baktı. İkisinin aklından geçen uygunsuz sahneler tek tek geri çekildi.