BAOJİ, QİSHAN
Jin Zixuan ekibinden haber almayalı neredeyse 1 hafta oluyordu. Önemli bir şey bulurlarsa söyleyeceklerini biliyordu ama yine de içi rahat etmiyordu. Wen Qing ve Wen Ning'in harıl harıl çalıştığını gördükçe ise daha da huzursuz oluyordu. En son öğrendiği şey Wei Wuxian'ın bir şekilde kendini vurdurtmayı becermesiydi. Karşı tarafa hak vermeden edemedi bir an, o da ne zaman Wei Wuxian'la iki laf etse tabancasını çıkarıp topuğuna sıkmak istiyordu. Yine de içten içe sinirlenmeden edememişti; kendi ekibindekileri kendisi vurabilirdi, düşmanları ve başı boş gezen gangster tipli manyaklar değil.
Başını eğmiş bunları düşünürken bir yandan da kalemle önündeki deftere bir şeyler çiziktiriyordu. Birden telefonu çalınca irkildi, sabahın 10'unda kimsenin aramasını beklemiyordu. "Evet?" Arayan Jiang Cheng'ti, sesi pek de iyi gelmiyordu. "Lan Xichen'i göz altına aldık. Elimize sağlam bir kanıt almak için şu an itibariyle 36 saatimiz var. Bana bir şeyler bul Zixuan, ve acele et."
Jin Zixuan elinde yüzüne kapanmış telefonuyla kala kalmıştı. Karşısındaki masadan Wen Ning'in kendisini izlediğini hissedebiliyordu. "Lan Xichen'i yakalamışlar, kesin kanıt bulmamız lazım yoksa ellerinden kaçacak." Wen Ning kaşlarını çatmıştı. "Eğer kendileri bir kanıt bulmadılarsa ne diye yakalamışlar ki?" Jin Zixiuan ona bilmediğini söyleyecekken telefonunun mesaj geldiğini belirten sesiyle dikkatini oraya verdi. Mesajı okudukça alnı kırışıyordu. "Arabalara hepsi onun gibi görünsün diye sahte plaka çıkarttırdığını ve evinin altında gizli geçit olduğunu bulmuşlar. Yalnız bizden ne istediğini hala çok anlamadım. Wen Ruohan ve Wen Chao'nun evleri de kontrol edildi değil mi?" Wen Ning başını salladı, prosedür buydu zaten. Önce olay mahalli, sonra kurbanların evleri. İkisinden de bir şey çıkmadığı gibi onlar da sadece kameraya yakalanan arabalarla ortada kalmışlardı.
"Wen Ruohan ve Wen Chao'nun cesetlerinin bulunduğu inşaat alanının Lan Xichen'e ait olduğunu söylemiş miydin?" Jin Zixuan ve Wen Ning sesin geldiği yöne doğru döndüler, birden hazırlıksız yakalanmışlardı. Wen Qing çantasını masasına koyarken devam etti. "Eğer plaka çoğaltmaya kadar gittiyse gerçekten yüksek yerlerde arkadaşları olmalı. Yoksa bütün plakalar sahte çıkar, daha şehri terk edemeden yakayı ele verirdi. Bir de üzerine cesetler onun inşaatında bulundu. Bana sorarsanız 48 saatten fazla göz altında tutabilmek için yeterince adil sebepler." Jin Zixuan başını sallarken bir yandan da mesaj yazıyordu. "Aslında bunu söylemiştim ama Wei Wuxian'a söylemiştim. Onun aklı belli ki başka yerlerde." Wei Wuxian'ın Lan Wangji'ye güya koruma olduğundan hepsi haberdarlardı. Wen Ning son cümleyi duyunca güldü. "Senelerce platonik aşık olup koruması ayağına yanında gezmek mi? Ortaya evimi bile koyarım, o iş çoktan halloldu." Wen Qing birden arkasını dönüp kardeşine uyarı dolu bir bakış attı. Wen Ning ise omuz silkmekle yetindi. "Ne var? Doğruyu söylüyorum. Eğer Zixuan'ın anlattıklarının yarısı bile doğruysa..." Jin Zixuan bıyık altından gülerken Wen Qing sandalyesindeki yastığı alıp Wen Ning'in kafasına fırlattı. "Dedikoduyu kes de Wenlerin ve Lan Xichen'in banka hesaplarını tekrar kontrol et. Lan Xichen her şeyi ayarlamış bile olsa o mevkideki biri bu pis işleri kendisi yapmaz. Ayrıca içimden bir ses işin ucu yine paraya dokunacak diyor. İlk araştırmamız üstin körüydü, bak bakalım deniz aşırı hesapları var mı." Daha sonra Jin Zixuan'a dönüp ona kalkmasını işaret etti. "Biz de şu 'tarafsız' kişiye bir gidelim." Jin Zixuan bu anın geleceğini biliyordu. Her ne kadar bu kadar süre boyunca göz ardı edilmiş ya da önemsiz gibi davranılmış olsa da bu anın geleceğini biliyordu. "Bakalım senin ağabeyin ne yapıyormuş."
---
Jin Guangyao hiçbir şey yapmıyordu. Hatta öyle ki bu kadar boş bir şekilde oturuyor olması dünyanın en işsiz adamı için bile absürt olurdu. Jin Zixuan kaşının seyirmeye başladığını hissetti. "Ağabey, bakıyorum da işlerin yolunda?" Jin Guangyao oturduğu yerde kendini daha rahat bir pozisyona soktu. "Sen de burada olsaydın bilirdin yolunda olup olmadığını." Jin Zixuan bu tavrına soğuk bir şekilde gülerek karşılık verdi. "Beni başından atmak için her yolu denedikten sonra mı söylüyorsun bunu? Sayende babamla bile görüşmüyorum artık." Jin Guangyao elini boş ver dercesine salladı. "Çok lazımdı. Jin Guangshan yüzüne bakılmayı bile hak etmiyor." Ağabeyinin açık sözlülüğü karşısında şaşırmıştı. Wen Qing de hazırlıksız yakalanmış gibi görünüyordu. "Wenler için de mi böyle düşünüyordun?" Wen Qing karşısındaki adamdan gözlerini ayırmadan ona bakmayı sürdürdü. Jin Guangyao ise oralı bile olmamıştı. "Babamın ölüsünü inşaat alanında buldunuz mu henüz? Demek ki Wenler için böyle düşünmüyormuşum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS UNDER THE CLOUDS // wangxian
Fanfiction"Peki... Görüşmeye devam edebilir miyiz?" ... "Görüşmek mi? Arkadaş bile değiliz." Kelimeler Lan Wangji'yi boğazını adeta yırtarak, kanatarak terk etmişti. "Wei Wuxian. Seninle aynı safta değiliz artık. Görüşmek... Belki beni parmaklıkların arkasına...