JIANGSU, SUZHOU (POLİS MERKEZİ)
Jiang Cheng sorguya girmek için hazırlanırken telefonuna gelen mesajla eli kapının kolunda öylece kalmıştı. Wei Wuxian ona sorguya kendisinin de gireceğini söylüyordu. Bir an onu beklememeyi düşünse de sonra bu düşünceyi aklından çıkardı. Wei Wuxian'ın biraz beynini çalıştırması gerekiyordu artık, vücudunu değil.
Wei Wuxian içeri girdiğinde Jiang Cheng koridordaki koltuklardan birinde sıkıntıyla oturuyordu. Bu kadar geç kalmasını beklememişti, o yüzden Wei Wuxian'ı azarlayarak karşıladı. "Lan Wangji'nin evinden burası 20 dk bile sürmüyor, yürüsen daha hızlı gelirdin. Nerede kaldın?" Wei Wuxian'ın cevap vermek yerine boşluğa baktığını fark edince onu sorgu odasına girmeden kolundan tutup durdurdu. Aklı başka yerde gibiydi. "İyi misin? Wei Wuxian? Bana bak." Biraz sarsılınca kendine gelen Wei Wuxian bakışlarını yerden kaldırıp Jiang Cheng'e dikti. "Sanırım onun da parmağı var." Jiang Cheng bir an kimden bahsettiğini anlayamadı ama anlayınca da işi daha kolaylaşmamıştı. Ters bir şey söyleyecekken dilini tuttu, Wei Wuxian gerçekten üzgün görünüyordu. "Nereden biliyorsun? Kanıtın var mı?" Wei Wuxian başını iki yana salladı, kanıtı yoktu. Henüz. Ama o telefon konuşmasından sonra korkudan midesine kramplar giriyordu. İşi daha da beter etmemek için Lan Wangji'ye bir selam bile vermeden çıkmış, sokaklarda başı boş dolanarak zaman geçirdiği için merkeze geç gelmişti.
Wei Wuxian ona her şeyi anlattı. Jiang Cheng bir şeyler söylemek istiyordu ama sonra vazgeçti. Eğer ortaya kanıt çıkarsa söyleyeceği hiçbir şey durumu düzeltmeyecekti. "Henüz elinde bir şey yok. Telefon konuşması mı? Kanıtlayamazsın. İmzalar mı? Ne için olduğunu bilmiyorsun. Belki adam aldığı telefona fazla taksit yaptırdı?" Wei Wuxian kuru kuru güldü. "Wen Chao'yla ortak mı aldı?" Jiang Cheng gözlerini devirmekle yetindi, daha fazla modunu yükseltmekle uğraşamayacaktı. Wei Wuxian da bunu fark etmişti, elini Jiang Cheng'in omzuna koyarak gülümsedi. "Teşekkür ederim."
"Ne için? Burada suçsuz bir adamı içeri atma diye seni engellemeye çalışıyorum. Dava açarlarsa yine ben toplayacağım arkanı."
Wei Wuxian gülümseyip sorgu odasının kapısını açtı. Lan Xichen ellerini masanın üstünde kavuşturmuş, başı öne eğik bir şekilde oturuyordu. Geldiklerini gördüğünde başını kaldırıp onlara baktı ama yüzünde onu ele verebilecek hiçbir duygu yoktu. Wei Wuxian iç çekti. Ağabey kardeş hasta edecekler beni.
---
"Neden Qishan'da bir hastane inşaa etmeye karar verdin?"
"Ucuzdu."
"Evinden kilometrelerce ötesi daha mı ucuz geldi? Peki. Nasıl sana ait olan araba ve plaka aynı anda birden fazla yerde bulunabiliyor?"
"Birileri suçu üzerime atmaya çalışıyor olsa gerek."
"Hangi suçu?"
"Wen Chao ve Wen Ruohan'ın cinayetlerini."
"Ta Qishan'da işlenmiş cinayeti senin üzerine atarlarken burnunun dibindeki Mo Xuanyu için neden bu kadar uğraşmadılar sence?"
Lan Xichen önündeki bardaktan bir yudum su içerek boğazını temizledi. Şimdiye kadar sessiz kalmış Wei Wuxian ise dikkatle Lan Xichen'i inceliyordu.
"Hiçbiriyle ilgim yok."
Jiang Cheng bir başka soru daha soracakken Wei Wuxian onun sözünü kesti.
"Mo Xuanyu'nun Jin Guangyao'nun kardeşi olduğunu biliyor muydun?"
Lan Xichen biraz durakladıktan sonra cevap verdi. "Evet." Sesindeki soru işareti duyulabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS UNDER THE CLOUDS // wangxian
Fanfic"Peki... Görüşmeye devam edebilir miyiz?" ... "Görüşmek mi? Arkadaş bile değiliz." Kelimeler Lan Wangji'yi boğazını adeta yırtarak, kanatarak terk etmişti. "Wei Wuxian. Seninle aynı safta değiliz artık. Görüşmek... Belki beni parmaklıkların arkasına...