14.BÖLÜM

382 54 40
                                    

JIANGSU, SUZHOU (LAN WANGJİ'NİN EVİ)

Wei Wuxian korkarak Lan Wangji'nin evinin kapısını tıklattı. Anahtar paylaşacak kadar bile zamanları olmamıştı, kendi evi gibi gireceğini düşündüğü evin kapısını çalıyordu hala. Kapının açılmasını beklerken endişeyle ağırlığını bir ayağından diğerine veriyordu. Onu görünce ne yapacaktı? Ağabeyini sorguya aldılar diye kapıyı yüzüne kapatır mıydı? Ya da o gün onu gördüğü halde selam bile vermediği için kırılmış mıydı?

Kapı açıldığında bir süre önünü boynuna sarılan koca bir figür yüzünden göremedi.

İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra kollarını Lan Wangji'nin beline dolarken gülümsedi. "Ben de seni özledim?" Sesindeki şaşkınlıkla karışık memnuniyet duyulabiliyordu. Lan Wangji yüzünü Wei Wuxian'ın boynundan çekmeden konuştu, sesi kısık çıkıyordu. "Sana anlatmam gereken bir şey var." Wei Wuxian saçlarını okşarken başını salladı, içindeki şüphe tohumları gün yüzüne çıkmaya başlamıştı yine. Lan Wangji elini tutmuş onu içeri sürüklerken sorular beynini kemiriyordu.

Lan Wangji odaya çıkana kadar Wei Wuxian'ın elini bırakmamıştı. Bırakmak da istemiyordu. Birazdan ona göstereceği şeyden sonra o eli bir daha tutabileceğinden emin değildi çünkü. Wei Wuxian'ın vereceği tepkiden korkuyor, bir yandan da ondan saklayacak olursa daha sonra yaşanacakların yükünü omuzlayamayacağı için kendini güçsüz hissediyordu. Belki de ona asla söylememeli ve kendi başına halletmeliydi. Belki de o kağıt hiç var olmamış gibi davranmalıydı. Ama ya Wei Wuxian kendisi bulursa? O zaman nasıl açıklayacaktı? Başlayalı daha 48 saat olmamış ilişkilerini bu şekilde bitirmeyecekti. Bunu ne kendisine ne de Wei Wuxian'a tekrar yapamazdı.

Wei Wuxian'ı yatağa oturttuktan sonra kağıdı almak için çalışma odasına giderken bunları düşünüyordu.

Geri geldiğinde Wei Wuxian onun elindeki kağıdı görünce gülümsedi. Ne olduğunu anlamıştı. Lan Wangji konuşmadan önce biraz duraksayınca kendini ağzından çıkacaklara hazırladığını düşündü. Ama asıl konuşmaya hazır olmayan Lan Wangji değil, duyacaklarından korkan Wei Wuxian'dı. Lan Wangji'ye fırsat vermeden konuşmaya başladı. "Hala ne evine girip seni öldürmeye çalışan ne de beni vuran kişiden bir haber var. Sıfır kanıt. Polis bu kadar işe yaramaz olduğu için özür dilerim." Lan Wangji başını iki yana salladı. Konunun bu olmadığının farkındaydı. Zaten ipucu bulamayacaklarını da tahmin etmişti. Geride iz bırakacak olsalar hiç kalkışmazlardı bu işlere. Elindeki kağıdı Wei Wuxian'a verip yatakta yanına oturdu. Yanlış bir şey yapmış bir öğrenci gibi başını önüne eğmiş dizlerine bakarak öğretmeninden yiyeceği azarı bekliyordu.

Wei Wuxian kağıdı okumaya başladığında yüzü ifadesizdi. Sonuna doğru gelirken önce şaşkınlık, sonra ise mesleğinin getirdiği bir içgüdüyle hafif bir sevinç göstermişti. Elinde olmadan "Buldum!" diye düşündü. Sonunda herkesi tutuklayacak kanıtı bulmuştu. Bununla üç aileyi de alaşağı edebilirdi. Onları suçüstü yapabilirdi.

Sonra gözleri yazının altındaki imzaya takıldı.

Lan Wangji.

Başını kaldırdığında Lan Wangji'ye sorgulayıcı gözlerle bakıyordu. Lan Wangji'nin bunu bilmesi için görmesi gerekmemişti, yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyordu. Konuşmaya başladığında sesi sadece ikisinin duyabileceği kadar kısıktı. "Ne düşündüğünü biliyorum, ama imza benim değil. Bu kağıdı da ilk defa dün gördüm."

Wei Wuxian sakince kafasını sallayıp ona devam etmesini işaret etti.

"Her şey orada yazıldığı gibi. Wen Chao, Jin Guangyao ve görünen o ki ben, bir iş anlaşması imzalamışız." Wei Wuxian konuşma yetisini kaybetmiş gibiydi. Bir süre daha sessizce elindeki kağıda baktı. "Bu sadece uyuşturucu, silah alım satımı değil. Birleşik bir şirketten bahsediliyor." Lan Wangji bir şey demeyince devam etti. "Wangji, kendi şirketinizi sattığınızın farkında mısın?"

LOTUS UNDER THE CLOUDS // wangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin