Part 1

401 29 2
                                    


Hikaye: First Love

Ellerini omuzuma koydu ve konuşmaya başladı.

“Bu yüzden...” kulağıma doğru yavaşşca eğildi. “Seni sadece ben böyle görmek istiyorum.” Beni çevirdi. Az önce çıktığım kapıya bakıyordum şimdi. Ellerini arkadan belime doladı. Buna ne deniyordu? ‘Backhug?’ galiba buydu. Ve cidden ürperdiğimi hissetmiştim.

“N-Ne yapıyorsun?” ellerinden kurtulmaya çalıştım ama değil kurtulmak ellerini hareket bile ettirememiştim. Sorumu yineledim.

“Ne yapıyorsun Kyuhyun-shi!” o ise beni duymuyor gibi duruyordu. Kafasını omzuma gömdü ve bir süre sadece onun nefesini hissettim. Ciddi anlamda hissediyordum. Şuan nefeslerimiz bir olmuştu aslında ne diyeceğinide merak etmiyorum değil. Şuanın bitmesini bende istemiyordum evet. Bu yüzden kısık bir sesle ve ses tonumu değiştirerek konuşmaya başladım.

“Kyuhyun-ah. Neler oluyor ha?” kafasını yavaşca kaldırdı. Galiba o da benim gibi bu anın bitmesini istemiyordu. Yüzünü buruşturdu be bir hışımla kapıyı açıp beni odanın içine attı. Ve kapıdan kafasını uzatıp konuşmaya başladı.

“Seni bu kadar güzelken sadece ben görmeli ve sana böyle sarılarak seni sadece ben hissetmeliyim anlıyor musun? Üstüne daha NORMAL bir şeyler giy. Bu giydiklerin beni bu kadar etkilediyse dışarıdaki kız avcılarına kim bilir neler yapacaktır.” K-kız avcısı derken? Sadece onun hissetmesi? Sadece o? ...

O kapıyı hızlıca kapattıktan sonra bir süre sadece dediklerini hazmetmemle geçti. Bana bunları demiş olması beni cidden çok mutlu etmiş ve duygulandırmıştı. Yani nasıl anlatsam... Mmmm çok istediğiniz bir çanta size hediye gelir ya? O an sevinçten havalara uçarsınız. İşte ona yakın bir sevinç bu... kıyaslanamaz ve yukarıda birilerinin sizinle olduğunu hatırlatan türden bir sevinç.

Onunda beni seviyor olması yetmiyormuş gibi.. ahh beni paylaşmak istememesi cidden harika. Bilirsiniz kızlar kendini koruyan,kıskanan ve paylaşamayan erkekleri severler. Centilmen , romantik ama bir o kadar da korumacı... işte Kyu tamda böyle birisi ama çocuksu tarafı hala büyümemiş olduğu için onunla tartışmak bile bana çok eğlenceli geliyor...

Ben bunları düşünürken hala giyinmediğimi fark ederek dolaba doğru koştum. Evet baya baya koştum ve kaçınılmaz son kafam dolabın kapağıyla buluştu.. küçük bir ‘ahh’ tan sonra kıyafet seçmeye 2. Kez giriştim. Dolabı açtım ve dar paça kot pantolonumu giydim. Üstüe ise uzun kollu ve dizlerime gelen gri bir tunik.

Bu tunik çok tatlıydı belinde ve bileklerinde lastikler vardı ve üstünde küçük küçük tavşanlar vardı. Arkasında ise çok tatlı bir şapkası...İçi yumuşacık ve pamuktandı bu yüzden üşümeyeceğim için üstüme bir şey almadım. Sadece ek olarak çorap ve spor ayakkabı giydim. İkinci kez kıyafet değiştirmemden dolayı bertaraf olmuş saçlarımı aynanın karşışında düzelttim ve az önceki çantamı alarak kapının önünde dikilmeye başladım.

Beklemenin bir faydası olmadığı anlayarak yavaşca kapıyı açtım. Ve dışarı çıktım Kyu yine arkası dönük duruyordu.

“Kyuhyun-ahh. İşim bitti.” Dedim ve yavaşca elimi onun omzuna koydum. O da arkasını döndü ve az önceki gibi beni baştan aşağı süzdü.

“Kahretsin Hye Mi.”

“Şimdi ne var? Şimdi ne oldu?” bu çocuk kasten beni sinir ediyor heralde... Elini belime koyarken konuştu.

“Kahretsin Hye Mi yine çok güzel olmuşsun. Galiba bu gün kimsenin sana bakmasına izin vermemeliyim.” Güldü. Yani, kelimeler kifayesiz kalacaktı eminim. Ne dersem deyim bu durumdan daha fazla zevk alamayacaktım. Bende sadece güldüm. O da bana baktı ve o da tekrar güldü.

“Artık gidelim!” eliyle kapıyı gösterdi ve önden hızlıca gidip kapıyı açtı.

“Buyrun bayan.” Eğildi ve benim geçmemi bekledi. Tam kapıyı kapatıyorduki onu durdurdum.

“Yah! Anahtarlar! Onları aldın mı?” elinde tuttuğu odanın kartını bana gösterdi.

“Aldım Hye Mi. Sadece git ve asansörü çağır.” Tekrar güldü bana.

Ayağımı sürüye sürüye asansöre doğru gittim ve düğmeye bastım. Aslında ben onunla gelmek istiyordum. Onun bana dokunması artık bana yanlış gibi gelmiyordu.. o da beni seviyorsa burada yanlış olan ne olabilirdi ki? Onunla geçen her saniyem çok değerliydi bunu şuan anlıyordum. Onunla geçen her anı aklıma kazımak ve asla unutmamak üzere beynimde bir yerlerde yer etmesini sağlamak istiyordum.

Dikkatimi gerçek dünyaya çeken ise Kyu’nun benim bir anlık boşluğumdan yararlanıp elimi tutması olmuştu. Hızlıca ve benim tabirimle ‘kurbağa gibi’ pörtletilmiş gözlerle ona baktım. O ise sadece gülmekle yetindi.

Asansör gelmişti. Ve ben daha hareket bile etmeden Kyu beni çekti. 21 kat boyunca elimi 1 saniye bile bırakmadı. Mutlu muydum? Hemde nasıl. Korkuyor muydum? Aslında korkmam gerekirdi ama onunlayken sanki her şeyi atlatabilirmişim gibi gelmeye başlıyordu artık. Önce birbirine kenetlenmiş ellerimize sonra ise Kyu’nun yüzüne baktım.

O da bana döndü ve çok ama çok yumuşak bir şekilde gözlerimin içine baktı, beynime işledi. İşte bu bakışı asla unutmayacaktım. Asansörden indik ve lobideydik. Yemek kısmı tatil köyünün*buraya tatil köyü diyordum çünkü burası bir otelden fazlasıydı* otel kısmından dışarıdaydı yani biraz yürümemiz gerekiyordu ki bu benim için hiç sorun değildi.

Yürümek şuan yapılabilecek en iyi şeydi çıkış*otelden* kapısına geldiğimizde elimi çekmek istedim ama Kyu buna izin vermedi aksine, parmaklarını parmaklarıma geçirerek elimi sıkıca tuttu.

“Cho Kyuhyun! Burada insanlar var.” Bana dik dik baktı.

“Sence bu umrumda mı?” beni iyice kendine yaklaştırdı ve elimi hırkasının cebine koydu.

“Değil gibi. Cidden senin için sorun olmayacak mı? Adının benimle çıkması yani...” bana baktı dışarı çıktığımızdan beri bu ikinci duruşumuz olmuştu.

“Hayır Hye Mi senin için sorun olmadığı sürece benim için hiç bir şey sorun değil. Olurda sen zarar görürsen kendimi asla affetmem.”
Yazar Notu: Arkadaşlar bundan sonra bana mesaj olarak düşüncelerinizi bildirebilirsiniz. Değerlendireceğimden emin olun!

First LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin