"Gerçekten... bu kadar merak mı ediyorsun?"

491 30 2
                                    

“B-Böyle mi gideceksin? İzin vermiyorum!” şaşırmıştım. Kafamı kaldırdım ve ne diyorsun sen bakışı attım. O da şaşırmıştı bunu dediğine. Ama Seung Chan gayet mutlu görünüyordu. Güldüğünü bile söyleyebilirdim. Çantamın askısını sıkıca kavradım..

“Sanane… Seni neden ilgilendirir?” bu kısmı söylerken içimden bir şeyler kopmuştu…

“Hem.. sen kim oluyorsun da buna karışıyorsun!?” ağlayacaktım. Ama burada olmazdı. Bu yüzden koşarak odadan çıktım ve dışarı attım kendimi. Ve o an olabilecek en iyi şey oldu Tae Jun gelmişti. Ona doğru koştum ve boynuna sarıldım. Zaten zor tuttuğum göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

O da bir eliyle belimden sarıldı, diğer eliyle de saçlarımı okşamaya başladı. Ağlamamın arasından konuşmaya başladım.

“T-Tae Jun-ah… evdeki kişi beni çok üzüyor.” Hıçkırıklarımın arasından zar zor konuşabilmiştim.

“Tamam.. geçecek Hye Mi-ah…

O Han Tae Jun. Benden bir yaş büyük. Yani 20 yaşında. Ama okumuyor aile şirketlerini devraldı. Benden büyük olmasına rağmen küçüklüğümüzden beri hep yan yana olduğumuz için bunu asla hissetmedim. Beni her zaman korumuştu. O benim olmayan abimdi…

Kyuhyun meselesinde de benim kendime gelmemi sağlayan en büyük etkenlerden biri de onun desteğiydi… beni hiç ekmez veya unutmazdı en az haftada bir kez buluşurduk onunla bu yüzden olsa gerek onun yeri benim çok ayrıydı…

Bir de sevgilisi var ama off.. manken gibi kız… ahh zaten manken olmuştu. Daha yeni oldu manken ve ben bir türlü aklıma yerleştiremedim bunu… 3 yıla yakındır sevgililer o da bana her zaman bir abla gibi davranmıştır. Hiç tartışmadık onunla…

Yavaşça geri çekildim ve arabaya bindim.

“Eee nereye götürüyorsun beni?” bana baktı ve güldü.

“Galiba enerji boşaltman gerekiyor.. mm nereye gitmek istersin?” bende güldüm.

“Nereye götürürsen.” Emniyet kemerimi taktım ve yola odaklandım. Geldiğimiz yerin önüne gelince gözlerimi kocaman açarak camdan dışarı baktım.

“Ciddi misin?” O da bana baktı.

“Hiç olmadığım kadar.” Dedi ve gülerek arabadan çıktı. Su parkına gelmiştik. Yavaşça emniyet kemerimi çıkardım ve arabadan çıktım. Etrafa bakıyordum. Çünkü ne mayo getirmiştim ya da herhangi bir şey.

Tae Jun kolumdan tuttu ve beni parkın içindeki dükkanlardan birine soktu üstüme birkaç tane şey tuttu en sonunda birisini aldı mayolardan. Bir de havlu aldı.

“Git giyin gel!” dedi. Anlamıştım gittim ve geldiğimde o da şortunu giymişti.. Şu ana kadar sorun yoktu. Su kaydırağına gittik ve eğlenmeye başladık…

Saat çok geç olmuştu ve bende üşümüştüm bu yüzden Tae Jun dayanamadı ve gidelim dedi.

Çok üşümüş ve yorulmuştum. yarın okul vardı.. Ahh nasıl unuturum bunu! Saate baktım emniyet kemerimi takmadan önce. Saat gece 11 e geliyordu... Bu kadar saat cidden nasıl dayanmıştım... Araba yolculuğu boyunca Tae jun la konuşmadık çünkü ben uyuya kaldım. Gözlerimi Tae jun un beni dürtmesiyle açtım.

"Hye mi-ah biraz yağmur atıyor gibi " dedi ve ceketini çıkarıp benim kucağıma koydu. Gözlerimi zar zor açarak ona baktım. Bu ne böyle der gibi. Güldü.

"yani... Bunu üstüne alıp dışarı çık ve eve gir" saçlarımı karıştırdı ve tekrar güldü. Bende anlamamış bir şekilde güldüm. Araban çıkmadan dediği gibi onun ceketini üstüme aldım ve dışarı çıktım. Kapıyı kapatmadan konuştum.

"her şey için teşekkürler. Yarın seni ararım" dedim ve kapıyı kapattım eve doğru yöneldim. Yağmur çok güzel yağıyordu. Evet çok yağmıyordu ama uzun bir süredir yağdığı için her yer ıslanmıştı. Evin girişindeki bahçe kapısını açtım ve çantamda anahtarı aramaya başladım. Anahtarı bulduğumda elime alıp kafamı kaldırdığımda karşımda sırılsıklam bir Kyu duruyordu. En başta bunun yeni uyandığımdan dolayı beynimin bana oynadığı bir oyun olduğunu düşündüğümden umursamadım.

Karanlıkta anahtarı deliğe sokmaya çalışıyordum. Bir de üstüne yeni uyandığım için hiçbir şey göremez olmuştum. Bende biraz ayılmayı beklemem gerektiğini düşündüm ve merdivene oturdum. Gözümü ovuşturmaya başladım. Şimdide gözüm kaşınıyordu. Ahh! Bir de onun için gözümü kaşımaya başladım. Gözümün çıkmasından korkuyorum açıkçası. Ben hala gözümle ve o pis kaşıntıyla cebelleşirken bir el bileğimden tuttu. Bağırmak istedim ama olmadı. Kafamı hızlıca çevirdim. Bu Kyu ydu.

“ Ahh ne kadar harika bir beynim var gerçek gibi yaşıyorum hayallerimi.” Dedim ve önüme baktım. Durdum. Ben uyanıktım. Ayık ve tamamen kendindeydim. O zaman… o… gerçekten burada mıydı? Kafamı aynı hızlılıkta ona doğru çevirdim.

O da şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

“S-sen.. burada ne geziyorsun?” ayağa kalktım. Bana baktı.

“Çok mu eğlendin de bu saatte geliyorsun!” eliyle bileğindeki saati gösteriyordu. Burada onca saat beni mi beklemişti?

“Evet çok eğlendim.” Dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak.

“Çok eğlendin ha? Ne halt yediniz bu kadar saat!” bağırmıştı. Bi ihtimal benden hoşlanıyor olması.. mümkün müydü? Ahh saçmalama Hye Mi o bir star neden senden hoşlansın ki? Kafamı iki yana hızlıca sallıyordum. Kafamı durduran Kyu’nun eli olmuştu…

Sırılsıklam olmuş elleri kafama değdiğinde vücudumda bir ürperme hissettim. Saçlarımdaki su damlaları yavaş yavaş enseme doğru akıyordu ve ben birden üşümüştüm. Kim bilir o ne haldedir?

Yüz hizama eğildi ve tekrar sordu.

“Bu saate kadar ne halt yediniz?” yine aynı tabiri kullandı ‘halt yemek’ … bunları sormasının nedenini merak ediyordum. Benden hoşlanıp hoşlanmadığını sormalı mıydım?

“Sanane. Seni ne ilgilendirir ki? Benim neyim oluyorsun da bunları sorma hakkı buluyordun kendinde?” cevabını çok merak ediyordum. Birden elini kafamdan çekti.

“Bu kadar mı merak ediyorsun?” ne demeliydim? Sözümün arkasında durup evet mi? Yoksa cayıp hayır mı demeliydim? Hayır demeliydim evet evet hayır diyecektim. Ve o anda beynim beni şoka uğrattı.

“Evet.” OMG! Olamaaaaz. Bunu dememeliydim. Beynim başka bir şey dememi istedi ama.. neden evet dedim ki? Kalbim.. yoksa o Kyu’ya izin mi vermişti? Kalbim şuan beynimi ele geçirmişti.

Kyu giderek bana yaklaştı ve aramızda 1 parmak mesafe kalınca konuşmaya başladı.

“Gerçekten… bu kadar merak mı ediyorsun?” yüzüne o çapkın gülüşü oturtmuş bir şekilde milim milim bana yaklaşmaya devam ediyordu…

First LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin