KULÜBE

150 11 1
                                    

Yaklaşık 20 dakikadır yürüyordu Newt. Teresa hâlâ sırtındaydı ve sanki giderek ağırlaşıyordu. Yıkılmış binalar ve etraftaki cesetlere bakıyorlardı. belki yaşayan biri vardır umuduyla bağırıp duruyorlardı.

"Kimse yok mu? Eğer bir yerde sıkıştıysanız ses çıkarmaya çalışın" diye bağırdı Teresa. Beton parçalarının aralarına bakıyor, tekrar tekrar bagırıyorlardı.
Newt, "tamam, yeter artık bağırma. kimse yok işte." dedi.

"Haklısın..." dedi Teresa. Derin bir nefes alıp "Kırmızı bölge trenine doğru gidelim. Evim o tarafta... yani zarar görmediyse..." diye ekledi.

Newt durdu.
"kırmızı bölge treni mi?" diye sordu. Teresa eliyle yolun karşısınını gösterdi
"şu tarafta kalıyor."
Newt başını onaylar anlamda salladı ve ilerlemeye başladı. Yavaş yavaş güneş doğuyordu ve şehirdeki sessizlik artıyordu. 6-7 Dakika sonra istasyonun önündeydiler. Kimse yoktu, cesetler bile.
"kaçabilenler olmuş mudur acaba?" dedi Newt.
"hepsi ölmüş olamaz." diye yarım bir cevap verdi Teresa.

Bacağının ağrısı tekrar başlamıştı. Teresa eliyle bir bina enkazını işaret etti ve "evim bu binanın arkasındaydı gidip bir bakalım sağlam görünüyor." dedi.
Newt cevap vermedi. Teresa'nın işaret ettiği yöne değil, sol tarafa bakıyordu.
Teresa neler olduğunı anlayamadı
"Newt nereye bakıyors-"
"şşh! sus bir dakika... sen de duyuyor musun?" diye lafını böldü Newt. Bir bekçi klubesinden hırlamaya benzer bir ses geliyordu.
"köpek midir sence?" diye umutsuzca sordu Teresa.

"Umarım köpektir."

Newt, Teresa'yı sırtından indirip yere bıraktı ve
"hemen döneceğim. Fazla ses çıkarma ve kaç dersem ne olursa olsun kaçmaya çalış. Zaten beni kurtarmaya çalışacağını beklemem senden."

Teresa tam cevap verecekti ki konuyu uzatmamaya karar verdi ve sadece başını olumlu anlamda salladı.

Newt kulübeye doğru ilerledi. Camları kırılmıştı ama içerisi gözükmüyordu. Kararlı ama yavaş adımlarla kulübenin önüne kadar geldi. Hırlama sesleri artmıştı.

"Kimse var mı orada?"

Hırlama sesi birden kesildi. Newt bir adım attı, içerisi biraz daha görünmeye başladı.
Bir adım daha attı.
Kapının tam önündeydi.
Bir insan silueti gördü.
Masanın önünde oturmuş sanki bir şey yiyordu.

"Bayım? İyi misiniz?"

Bir adım daha attı... Adamın kıyafetindeki SECURITY-GÜVENLİK
yazısı göründü. Artık tamamen kulübenin içindeydi.

"orada her şey yolunda mı? Bayım? Siz güvenlik misiniz?"

masada oturan iri adam yavaşça Newt'e doğru döndü.

çenesinden damlayan kan ve dişlerinin arasındaki insan eli.. Newt'in gözleri sonuna kadar açıldı ve arkasını dönüp koşmaya başladı.

"sıçtık.. Teresa! Eve git! Çabuk ol! Evde buluşalım!"

Kaldırımın üstünde oturan Teresa aniden kalktı ve topallayarak ilerlemeye başladı. Korktuğu yüzünden belliydi ama soğukkanlı davranmaya çalışıyordu.
Newt etrafa baktı ama kendini savunacağı hiçbir şey yoktu. Arkasından gelen deli o kadar iriydi ki kulubenin kapısından çıkmakta zorlandı. Newt'in böylesine iri bir deliye karşı hiç şansı yoktu ama şimdi kaçarsa Teresa ve ona kesinlikle yetişirdi ve Teresa da ölebilirdi.

Tam ümidini yitirip kaçacaktı ki delinin belindeki silahı gördü. İri deli ona ağır ağır ilerlerken vahşice hırlıyordu. Onun hareketlerine göre daha hızlı olan Newt, hızla ilerdeki bina enkazına doğru koştu ve yerden büyük bir taş aldı. Deliyle arasında 3 metre vardı ve bir plan yapmak için çok geçti. Elindeki taşı adamın suratına fırlattı ve kendine düşünecek zaman kazandırdı. çürümüş suratı parçalanan deli acıyla bağırdı ve hiç beklemediği anda Newt'in kolunu yakaladı.

Newt tam boşta kalan eliyle adamın suratına yumruk atacaktı ki adamın kafasının arkasından uzun bir demir girdi ve gözünden çıktı. Newt'in kolu büyük ve kanlı parmaklar arasından kurtulduğunda Deli'yi öldüren kişiye baktı...

"sen de kimsin?"

Bölüm Sonu


Labirent Son İsyan 2.0 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin