(⸙) | güzel bir ölüm ve satin tabutlar

180 13 86
                                    

once upon a dream ( 🧸🧺 ) lana del rey

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

once upon a dream ( 🧸🧺 ) lana del rey

Kalbi vals salonu ile bir atarken kendi etrafında dans etmeye başladı genç kız. Adını dahi bilmediği bir dünyaya sürüklenen ruhu ve rüya prensi, karşında onu bekliyordu.

Gerçek olamayacak kadar yıldızlı bu gecede, veliaht prenses olarak büyük bir taçla onurlandırılacaktı, oysaki büyük resimdeki hataları sahte yaşanmışlıklarla boyamak olanaksızdı. Zaman her zaman kendini tamamlar ve açıkları kapatırdı. Sahte bir kişilik ve güzel bir yüz işte böyle kararmıştı.

CHAPTER ONE: güzel bir ölüm ve satin tabutlar

HENÜZ 11 yaşındayken mistik dünyalara olan inancım daha kaybolmamışken annemin bana anlattığı masallar ile süslerdim gecelerimi. Bunlardan biri ya bir prenses hakkında olurdu ya da devasa bir ejderha... Hikâyenin içinde ne olursa olsun mutlaka iyiler kazanır ve kötüler kaybederdi. Bu kafamda yer etmişti. Neden sonra ben bu acı gerçeği unutup normal yaşama ayak uydurdum, hiçbir fikrim olmasa dahi bilinç altımın derinliklerine işli bu yazılmamış kural beni ayakta tutan şeylerden biri olmuştu. Taa ki trajik, güzel ve bir o kadar da hüzünlü ölümüme kadar...

Ölümün nasıl bir şey olduğu ya da kokusu hakkında konuşamayacak bile olsam, son gördüğüm şeyin annemin sözleriyle dolu bir silüeti olduğunu itiraf etmeliyim. Daha yirmi altısını bile doldurmamış Christina Josephine Blackwood yani ben, sıradan bir göl gezisinde iken nehre düşünce göreceğim şeyin büyük balıklar olduğunu sanma gafletinde bulunmuştum. Oysaki hiçliği hissetmiş ve ölümle sarmalanmıştım. Gayet iyi bir yüzücü sayılmazdım ve ayaklarıma dolanan yeşil su yosunları beni adeta boğmak istercesine dibe çekmişlerdi. Nihayet nefesim tükenince de son dileğim beni satin tabutlar içinde gömmeleri olmuştu. İşte gencecik güzel hayatım böyle son bulmuştu. Şimdi düşündüğümde ise aristokrasinin zirvesinde sürdürdüğüm bencil hayatın böyle sonlanmış olmasına hayıflanıyorum, karma benden yana olan tüm güzellikleri sonlandırırken bana gülmüştür, en azından bundan emindim.

Ben Christina Josephine Blackwood, İngiliz aristokrasisinin zirvesi ama şimdiki adımla Taeyeon Kim.

İşte ölümüm ve ölümle yaşam arasında sürdüğüm yaşamadığım hayata dair anılarım bu kadar. Şimdiyse hiç tanımadığım bir dünyanın tanımadığım prensesiyim. Belki de gözlerimi biçimsiz ve ufacık bir varlık olarak açtığım o tuhaf günden başlayarak anlatmalıyım. Dadım tarafından kucağa alındığım o gün, yeni doğmuş bir bebek olmayı pek de kavrayamamıştım. Burası neresi ya da nasıl bir ailede doğdum anlamak bir yana emekleyemiyor bile olmak bana oldukça acınası görünmüştü. Nihayet anlamlandırmaya başladığım bu dünyada önemli bir mevkiide olduğumu çözdüğümde tanrının bana yaşatmadığı gençliğime ithafen böyle yaptığını varsaymıştım. Oldukça yanılmışım. Karma hainin tekiymiş.

Yaklaşık dört yaşına geldiğimde dadım tarafından bana anlatılan önemli bilgiler sayesinde ise Jiyong Kim tarafından yönetilen Obelia krallığında yaşayan bir prenses olduğumu öğrenmiştim. Muhtemelen dadım bu şeyleri anlamadığımı sanıyor ya da bana bir nevi masal anlatıyor gibi hissediyordu ama bana sağladığı bu bilgiler, neden ismimin Taeyeon olduğunu açıklıyordu.

Kulağa her ne kadar çılgınca gelse de ben, gençlik dönemlerimde okuduğum bir aşk romanındaki kötü karakter olarak reenkarne olmuştum. Bunu öğrenmek bana şok etkisi yaratsa da olacağı buydu diye düşündüm. Bana ikinci kez soylu olma fırsatı veren bu hayat, yine benim hazin sonum ile bitiyor olmamalıydı.

Bu fikre kapıldığım ilk zamanlarda, krallık isminin, kralın isminin ve adımın oradaki isimler ile aynı olmasını reddettim. Sonrasında bir nevi Asya taraflarında olan büyülü bir dünyada yaşadığım hakkında kanıtlar edindim. Bunun üzerine kritik bir karar vermem gerektiğine karar verdim ve kitabın tüm senaryosunu hatırlayabildiğim kadar hatırlamaya çalıştım. Dadılarımdan bir defterle kalem isteyip yazıp çizmeye başlayacaktım. Böyle bir şey onlara çok garip gelmiş olacak ki ne yapacağımı sormaları ile afalladım. Teorik olarak bu dünyada henüz dört yaşında bir çocuktum ve okuma yazmam olduğunu bildiklerini sanmıyordum. Onlara masal kitaplarımdaki değişik harfleri gördüğümü ve onları çizip çalışmak istediğimi söyledim. Bunun üzerine bana verilen deftere birkaç harf çizdim, çok da düzgün olmamaları için aşırı emek sarf etmiştim. Sonra da basit bir iki kelime yazdım. Bunun üzerine ağızlarını kocaman açarak komik bir şok dalgası geçirdiler ve gitmeye karar verdiler, yanımdan ayrılırken prenses bir dahi olmalı, bunu haber vermeliyiz dediklerini duyabiliyordum.

En son istediğim buyken yine her şeyi berbat etmekte benden iyisini tanımıyordum.

Onların gitmelerini fırsat bildikten ve bu dahilik konusunu sonra düşünmeye karar verdikten sonra soylu aile isimlerini yazmaya başladım. Hikâye Asya taraflarındaki hayali bir fantazya ülkesinde geçtiği için isimler çok şairane gelmese de yine de az çok ilginçlikleri vardı. Kafamı iki yana salladım. Yine de geldiğim yerdeki isimleri geçemiyorlardı. Önceki babamın isminin Christopher Valentino Blackwood olması ve şimdikinin sadece Jiyong olması garip geldi gözüme. Eğer hayatta kalmak istiyorsam bununla yetinecektim.

Gökyüzündeki parlak bulutlara göz gezdirdim, eğer ölürsem benim için ağlayacak olmaları içimi kararttı ve rakiplerimle dolu olan yeni hayatıma daha çok tutunma hissi uyandırdı. Ben Christina, bu hayatta ölmeyecektim.

( 🧸🧺 )

tadımlık bir giriş bölümü ile karşınızdayım, İdil umarım hoşuna gitmiştir :3

SAD, BEAUTIFUL, TRAGIC ☆ isekai, baekyeon, markriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin