melanie martinez (🧸🧺) test me
"Neden bana böyle davranıyorsun?" diye isyan etti genç kız. "Onun benden farkı ne? Daha mı zeki? Daha mı güzel? Benim cevaplara ihtiyacım var!"
Oysaki bilmiyordu, bunların söylenmemesi gerekiyordu.
CHAPTER THREE: söylenmemesi gerekiyormuş meğer
ERTESİ gün, zekice planlarıma başlamaya karar vererek yürüdüğüm geniş koridorlarda uyanmıştı. Ben Taeyeon Kim, sıradan ve ne yapmasını kavrayamayan bir çocuk gibi koşuşturuyor bir yandan da sanki hizmetçilerden biriyle yakalambaç oynuyor taklidi yapıyordum. Oysaki ben kimse ile bu bebek oyununu oynamıyordum, bu tarz boş efor isteyen ve hayvani oyunlardan önceki hayatımda da haz etmezdim. Ben sadece doğruca yerini elimle koymuş gibi bildiğim yere, kralın odasına gidiyordum. Mümkünse koşarken ona çarpacak ve "BABACIM!" diyerek sarılacaktım. Böylelikle kafasına eseni yapamayacağının ve Taeyeon adında dişli bir varise sahip olduğunun farkına varacaktı.
Şeytani bir şekilde gülümsedim, ben bu kötü karakter olma işinde fazlasıyla iyiydim. Böylelikle taa sarayın diğer ucuna kadar koştum ve koştum. Nihayet biricik babamın odasının kapısına yaklaştığımda durdum ve odanın kapısının açıldığını görünce haince sırıttım. Koşar adım başlayarak giderek hızlandım ve çarpmaya hazırlandım. Oysaki benden hain olan ülke katliamcısı babam çevik bir hamleyle benden kurtuldu ve ben büyük bir boşlukta kaldım. Adımlarımı yavaşlattım ve arkama dönerek sordum "Babacım?"
Beni görünce yüzünü ekşiterek bakan bu meymenetsiz adam hâlinden hoşnut olmadığını belli edercesine bir ses tonu ile konuşmaya başladı, "Burada koşmana kim izin verdi? Söyle onu buldurtayım ve sonlandırayım!"
Ona boş boş bakmaya başladım. Kitaptaki Jiyong korkunç bir adam olsa da dört yaşındaki kızını korkutacak derecede azarlayacak bir adam olacağını hiç sanmamıştım. Sonlandırmak kelimesinin üstüne basmasına şaşırdım, muhtemelen öldürtmekten bahseden bu adam bu tarz işleri sanki her gün yapıyormuş gibi konuşmuştu. Yüzümü ekşittim ve gözlerimi kıstım. Mümkünse onu iğrenç bulduğumu ve kötü bir baba olduğunu anlamasını umdum. Sonra derin bir nefes aldım ve kekeleyerek konuşmaya başladım. Korkmuş küçük bir velet gibi davranmak canımı fazlaca sıksa da bu adamın kalbini yumuşatmanın bir yolunu bulmalıydım.
"A-ama daha önce kimse Tae'ye böyle bir şey demedi. Tae bunu bilmiyordu baba çok özür-" sonra gözlerimi büyüttüm ve olabildiğince ağlamaklı bakmaya çalıştım. Oysa o çoktan sinir ve kibirle arkasını dönmüş ve yürümeye başlamıştı. Bu kadar da taş kalpli olunmaz be adam diye arkasından bağırmak istesem de kendimi tuttum ve sinirle ters yöne yürüdüm. O adamla konuşmak isteyende kabahat diyerek attığım adımı, zorunluluklarımı hatırlayarak geri aldım ve karşısındaki kızın ondan daha zeki biri olduğunu ilan etmeye karar verdim. Sonuçta kimse benim reenkarnasyon geçirmiş bir soylu olduğumu bilmiyordu, bu da beni muhtemel şah yapıyordu.
Onların bana öğretebileceği muhtemel görgü kurallarının hepsini biliyordum, ayrıca edebiyat ve bilim alanında da hatırı sayılır bilgim vardı. Tiyatro ve operalar ile ilgileniyorum. En büyük silahım olacak olan şey ise bu ülkede yaşanan ve yaşanacak her şeyi biliyor olmamdı. Babam olan Jiyong mutlu mesut ve hiçbir şeyden habersiz arkası dönük yürürken şeytani bir şekilde sırıttım. İşte şimdi elime düşmüştü ben daha neler neler yapacaktım. Bu yüzden bu yeteneklerimi gösterip hem herkesin gözünde varis rolüne yükselmem hem de bu Krallıklar Yok Eden'e korku salmam gerekiyordu.
Yine koşar taklidi yapıp hiç beklemediği ve fark etmediği bir anda koluna asıldım ve en sinir bozucu, gıcık ses tonumu kullanarak bağırdım "Ama Tae babasına yajdıklarını göjtermek istiyor, ona koooocaman bir metkup yazdı! Hem de kalp de çijdi." sonra gülümsedim. İçimden yaptığım kelime hatalarına yoğun hakaretler etsem de bir çocuk gibi konuşmam gerekiyordu, umarım bu şekilde konuşmama bir daha gerek kalmaz diyerek babamın tepkisini bekledim. Nedense "METKUP MU HA HA HA HA!" diyerek gülmüştü. Yüzümü astım. Bu yetişkinler de çocukların grammer ve telaffuz hatalarıyla dalga geçmeye ne de meraklıydı. Ben de biliyordum onun mektup olduğunu ama hazır dört yaşındayken ve normalde çocuk olmam gerekirken yaşlı olunca, birazcık bu şirinlikten yararlanmak istemiştim. Ne yazık ki Jiyong denen herif bunu bana zehir etmişti. Bu yüzden kafamın bir köşesine yazmaya karar verdim "Bir daha kelimeleri bebekmişsin gibi söylemeye çalışma, tepene çıkıyorlar."
Ona sinirli sinirli baktığımı görünce yüzü daha da muzipleşen bu adam beni sınamak istermiş gibi kolumdan çekiştirmeye başlayıncaysa ne olduğunu anlamlandıramayarak etrafa bakındım. Belki de başından beri Leylak'ın taktiğini kullanarak ona çiçek toplamalıydım. Bunu da yap ki Leylak yapınca orijinal olan sen olduğun için seni hatırlatsın diyerek kendi kendime not aldım. Böyle giderse hikâyedeki bazı olayların yerini kaydıracaktım, oldukça da işime gelecekti çünkü hayatımı kurtaracaktım.
Böylece birlikte odama kadar gittik. Gerçek Taeyeon ile ilk yüzyüze görüşmesi Taeyeon sekiz yaşındayken olan bu adamı kolundan tutup odama getirmeyi bile büyük bir başarı bilmeye başladım ve yaptığım şey ile gurur duydum. Benimle dalga geçmek ve muhtemelen kalbimi kırmak için geldiğini biliyordum ama umursamıyordum çünkü birazdan şoktan ağzını bile açamayacak kadar donacak ve kocaman gözlerle bana bakacaktı, bundan emindim. Büyük bir kararlılık ve rahatlıkla ona mektubu uzattım. İçini açtı ve okumaya başladı. Hem de sesli bir şekilde. Muhtemelen amacı dalga geçmekti. Yüz ifadesinin nasıl değiştiğini zevkle izlemeye başladım.
"Sevgili Babacım, sanırım Kralım daha uygun olur ama adım bana sizin çok acımasız bir kral olduğunuzu söyledi. Halk sizi güçlü buluyormuş ama eğer hikâye kitaplarımdaki gibi şehirleri ve köyleri patlatıyorsanız bu hiç de eğlenceli ve etik değil ağlayan surat ifadesi. Bu yüzden sizi şiddetle kınıyorum. Geçenlerde bu kelimeyi bir kitapta okudum, yaşlı bir teyze evini ondan zorla alan adama aynen böyle söylüyordu. Ne hoş bir söz değil mi, tam da biri kötü bir şey yapınca ona bunun yanlış olduğunu hatırlatmak için bire bir. Ama yine de lütfen üzülmeyin, çünkü Tae sizi çoook seviyor. Ne yaparsanız yapın da sevecek ama dediği gibi, mümkünse insan öldürmeyin. Öldürmek cıs."
Okumayı bitirdikten sonra kocaman açtığı gözlerini bana dikerken olabildiğince masum bir surat ifadesi takınmaya çalıştım. Durumun gidişatı beni çok eğlendiriyor olsa da belli etmemeliydim. Sonuçta karşımdaki adam rakibim olamayacak kadar bilgisiz olup hayatı ellerimde dahi olsa, şu anlık tek bir hareketi ile infazımı verebilecek güçteydi. Bu yüzden yaptığım şeyi çok da çaktırmamaya çalışıp çocuk gibi davranmayı denedim. "Baba beğendi mi?" diye sordum kocaman açtığım gözlerimi merakla kırpıştırarak.
"Baba beğendi hem de çok beğendi. Demek senin gibi cılız bir çocuk bana öldürmeyi yasaklıyor ha?" diye sordu teslim olmuşçasına bir bıkmışlıkla. "Senin zeki olduğunu söylediklerinde onları çok da ciddiye almamıştım. Yanılmışım. Bundan sonra göz önünde bulunmanı istiyorum. Bundan sonra her öğlen üçte seninle bahçe gezmeleri yapacağız ve öğrendiğin şeyleri kontrol edeceğim." dedi karşımdaki katil. Bu haber beni aman aman mutlu etmese de Leylak'a fark atmak için eğlenceli olacağına karar verdim ve yeni babamın çabucak beynini yıkayabileceğimi umarak ellerimi çırptım. Sonra da sevinçle karşımdaki adama koştum. Oysaki bilmiyordum, bu iş sandığımdan daha zor olacaktı. Yine de yılmadan deneyecek ve bir yolunu bulacaktım. Ölmek istemiyordum ve bu hikaye ne olursa olsun benim mutlu sonumu yazacaktı.
(🧸🧺)
medyadaki şarkıyı dinlemenizi öneririm, tam taelik şarkı resmen çok uydu fjdkxnfndmxm
bu arada bölümü kontrol edemedim hatalarım varsa affola, umarım beğenmişsinizdir. artık asıl olaya girdik mi ne 🤡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAD, BEAUTIFUL, TRAGIC ☆ isekai, baekyeon, markri
Fantasy+ 🦊🖌️❯ !!her ne kadar kabul etmese de günahlarının bedelini yaşıyordu. o, çocukken dinlediği bir hikâye- deki kötü karakter olmuştu,, ♯🦋;; baekyeon, chanrose, markri, jiho and others!! ...