Ve final... Bu bölüme özel tüm kalpler siyah olsun mu? :')🖤
"Seni ararken kayboldum, söyle nerdesin? Şimdi nerdesin?"
Yoğun bakımın önünde beklediğimiz uzun saatlerin ardından saat sabahın yedisi olmuştu. Tüm gece gözümüzü bile kırpmamış, odaya girip çıkan doktorları beklemiştik. Neler olacağını bilsek de, içimizdeki umut cılız bir ışık yayıyordu acı dolu kalbimize. Çaresizce bekliyorduk.
Kafamı duvara yaslayıp yanımda oturan Çağan'a baktığımda gözleri perdesi kapatılmış yoğun bakım odasındaydı. Aklından kim bilir ne düşünceler geçiyordu. Resmen bile bile annesinin ölüm haberini bekliyordu. Öleceğine mi, yoksa yasayacağına mı kendini inandırmıştı bilmiyordum. Bir şey olursa ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyordum. İçinde bulunduğum büyük bilinmezlik beni daha çok karanlığın içine çekerken önümüzden koşarak geçen doktor yoğun bakım odasına girmişti.
Çağan'ın ayaklanmasıyla bakışlarımı doktorun peşinden koşan hemşirelerde gezdirirken Çağan hemşirenin bir tanesini durdurdu.
"Ne oluyor?"
"Gerekli açıklamayı doktor bey yapacak, lütfen bekleyin."
Aldığım nefes bana yetmemeye başlamıştı. İçimde doğan sıkıntı gözlerimi yakarken çaresizce etrafa baktım.
"Neden koşarak girdiler? Bir şey mi oldu kızıma?"
Çağan'ın anneannesi Gülnihal teyze endişeyle konuşurken eşi Ayhan amca onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Beklediğimiz on beş dakikanın sonunda içeriden çıkan doktorun yanına ilerledik.
Mesleği gereği duygularını belli etmiyor dediğim adamın yüzünde tek bir duyguyu görmüştüm.
Üzüntü.
"Ne oldu?"
Çağan'ın sorduğu soruyla doktor gözlerini kaçırmıştı.
"Beklediğimiz oldu, çok üzgünüm. Başınız sağolsun.."
İki kelimelik cümle koca bir hayatın, koca bir mücadelenin bitişiydi. Bir annenin hayata gözlerini yumduğunu belirten cümlenin sadece iki kelimelik olması kadar acımasızdı hayat. Saat sabahın 7.07'siydi, koca bir yaşam bitmişti, bir nefes eksilmişti, saç okyaşan şevkat gitmişti, gülümseyen bir yüz solmuştu ve en önemlisi yazılan 45 senelik hikaye son bulmuştu. Bu sadece iki kelimeye sığdırılabiliyordu.
Başınız sağolsun..
"Kızım!"
Gülnihal teyzenin feryatları tüm hastaneyi inletirken beynimin duraksama butonuna basılmış gibiydi.
Gözlerimi zorlukla Çağan'a çevirdim. Yüzünde tepkiden eser yoktu. Ne ağlıyordu, ne bağırıyordu, ne de kıpırdıyordu. Hiçbir şey gibiydi. Hiçbir şey. Boşluk. Onun şu anki hâlini tanımlayacak tek bir kelime bulamıyordum.
O andan itibaren, bizim için durmuş hayat akmaya başlamıştı. Yavaş geçen saatler hızlanmıştı. Nasıl olduğunu anlamadan kendimizi Melek hanımın cenazesinde bulmuştuk. Cenaze namazı kılınırken Gülnihal teyzenin yanında duruyor, bir şey olma ihtimaline karşı kolundan tutuyordum. Anladığım kadarıyla Melek hanımın seveni çoktu. Cenazesi kalabalıktı. Taziyeleri bir bir kabul ederken zaman geçmiş, mezarlıkta sadece biz kalmıştık.
Gözlerim hep Çağan'ın üzerindeydi. Ölüm haberini aldığından beri hiçbir değişiklik yoktu. Cenazede ağlamamıştı. Tepki vermemişti. Belki de annesini bu şekilde uğurlamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu / Texting
Historia Corta05*********: Ben bir ayyaşım, sekiz çizer ayaklarım 05*********: Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarını 05*********: Gecenin 1'i, aptalın biri 05*********: Kalbinin dışında bekliyor içeri girmeyi