aslında bu dünyada hiç kimse tam anlamıyla mutlu değil. her kes sanki mutsuz olmak için bir sebep arıyor. kimisi geçmişini özlüyor, ya da geçmişte yaptıklarından pişman. kimisi geleceği için endişeleniyor. kimisi de şu an sahip olduklarından memnun değil.
her kes yaşamayı hakediyor. bu dünyada ölüm gibi yaşam da var. bu dünyaya ölmek için gelmedik. hayatı dolu dolu yaşayıp, arkamızdan bir iz bırakıp gitmek için geldik.
tanrı neden hayata kusurlu insanları getiriyor? birisi görme engeli, birisi duyma, birisi konuşma, birisi de yürüme engelli. çocuklar mutlu olmayı haketmiyorlar mı?
hayata duyma engeli ile gelen çocuklar, onlar da müzik dinlemek istemez mi? kuşların huzurverici şarkılarını, insanların seslerini, ve en önemlisi de, kendi seslerini duymak istemezler mi?
peki ya hayata konuşma kusuru ile gelen çocuklar? onlar hislerini ifade etmek, arkadaşları ile saatlerce bol bol sohbet edip dertleşmek istemezler mi?
görme engelli çocuklar bu dünyaya gelerek bu dünyanı görmeden mi ölecekler? dünyanın, galaksinin güzelliklerini, insan gözünün kesinlikle görmeli olduğu güzel manzaraları görmeden mi gidecekler? hiç kendilerinin nasgüzel olduklarını da mı göremeyecekler?
yürüme engelli çocuklar hiç istemezler mi arkadaşları ile doyunca koşup eğlenmek, oyunlar oynamak, okula yürüyerek gitmek, en sevdiği çikolatanı birinci almak için koşarak markete gitmek, güzel yerleri gezmek? istemezler mi? tabii ki isterler!
bunu sakın unutmayın ki, insanları kusurları, sesi, yüzü, dışgörünümü, ten, saç ve göz renkleri için asla yargılayamazsınız! çünkü onlar tüm bunları kendileri kendilerine seçmediler.
yaşamak her kesin hakkı. ama bazen insanların ölüm nedenleri insanların ta kendileri oluyorlar. yalnız dış görünüşüne, yüz ve beden güzelliğine önem veriyorlar. karakterleriyle, ruhlarıyla ilgilenmiyor, kalplerinin güzelliğini umursamıyorlar. sesi ile, yüz ve beden kusurları ile dalga geçiyorlar, fikirlerine saygı duymuyorlar, hep dışlıyorlar.
birde gözünü açıyorsun ki,
'bam!'
ve o insan intihar ediyor.
intihar etmek kolayı seçmek değil, zorluklardan kaçmak demektir. her kes bu hayata yaşamak için geldi. kalbinde acı yaşımayan insan ya delidir, ya da ölü. bir insan bu dünya karşısında ne kadar aciz kala bilir ki kendi canına kendi kast etsin?
kusurlarımız, eksiklerimiz bizi biz yapan şeylerdir. hiç bir insan bu dünyaya çirkin olarak gelmedi. biz sadece çok yargılayıcı bir devirde yaşıyoruz. her kes kusurlarıyla, eksiklikleriyle güzel.
biliyorum, bugün sana hiç kimse nasıl güzel olduğunu söylemedi. ama ben söylüyorum, hep söyleyeceğim de. kusursuz insan yok. sen kusurlarınla fazlasıyla güzelsin. çünkü senin kusurların yalnız ve yalnız sana ait. bu da seni özel birisi yapıyor. sen gitsen bu dünyadan 1 melek eksik olacak. o yüzden güçlü kalmalısın.
hayat zorluklarsız olamıyor. biz çiçekleri yoluyoruz seviyor mu sevmiyor mu diye. hayat da bizi yoluyor sabır edecek mi etmeyecek mi diye. ne kadar ağır zorluklarla karşılaşsak bile, hayata inat gülümseyeceğiz, zorluklara boyun eğmeyeceğiz ve hepsini atlatacağız. zorluklarla karşılaştığınızda arkanızı dönün ve ne kadar uzun yol geldiğinizin farkına varın. hayallerine ulaşmağa bir kaç adım kaldı.
hepimiz bu hayatta başarılı olmakniçin
çabalıyoruz. istediğinizi başaracaksınız, size söz veriyorum başaracaksınız.💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madꨄ︎ :: sope
Fanfiction'you've made me happy. i have never been so happy, you know? j-hope... hobie... don't be mad at me, okay? even if i'm dead, i'll still continue watching you from above. and the most important one, thank you for loving me.' TR: 'sen beni mutlu ettin...