"Üzgünüm bey efendi"
Doktorun bu cümlesi beynimin duvarlarına çarpa çarpa dolaşıyordu ve eninde sonunda beni paramparça edecekti.
Nefessiz kalmıştım, ellerim titriyordu, midem kasılıyordu, başıma çok kötü ağrı gelmişti.
"Ne? Siz ne diyorsunuz? Üzgünüm ne demek?" dediğimde artık ağlamak üzereydim.
"Bey efendi o anlamda demedim niye hemen kızıyorsunuz. Hastamızı şu an göremezsiniz onun için üzgünüm dedim." diye doktor bana şaşkın şaşkın baktı.
"Neden öyle korkutuyorsunuz ya Tanrı aşkına? Ona bir şey oldu diye ölüyordum."
"Merak etmeyin, mucizevi şekilde hastamız şu an iyi. Kalp atışları düzenli, nefes alıp vermekte hiç bir sakıncası yok."
"Peki neden onu göremem?"
"Çünkü şimdilik gözlerini açmadı. Dinlenmeye ihtiyacı vardır."
"Neden hala uyuyor? Neden gözlerini açmadı? Ne demek oluyor tüm bunlar? Çıldıracağım yemin ederim."
"Kaza zamanı arabada olan kişi sarhoş olduğundan arabanı oldukça hızlı kullanıyordu. Bu yüzden Jungkook'a kötü çarpmış, hem Jungkook yolu göremediği için arabanın üstüne atladı, araba da ona çarptığında fırlatmış Jungkook'u 20-30 metre ireli. Beyninde travma oluşma tehlikesi var çünkü yere düştüğünde kafası üste düşmüş. Durumu şu an çok ağır, fakat yaşıyor ve bu çok şaşırtıcı aynı anda muhteşem bir haber. O yüzden endişlenmeyin. Dediğiniz gibi varmış, Jungkook gerçekten de çok güçlü biri. Var gücüyle hayat mücadelesi veriyor."
Evet öyle. Benim Jungkook'um beni asla yalnız başıma bırakmaz. Bizim için mücadele veriyor güçlü tavşancığım. Onu asla ve asla kaybedemem, onu kaybedersem eğer, kendimi kaybederim.
Ya bu hastaneden el ele sağ salim çıkacağız, ya da ikimizin de cesetlerini burdan morga gönderecekler. O beni bu dünyada yalnız bırakırsa bile, ben onu o biri dünyada asla yalnız bırakmam. N'olur beni affet Jeon. Sana söz veriyorum, hep yanında olacağım tavşacığım. Hep.
Doktor gittikten sonra ameliyat odasının camları açıldı. Ordan çaresizcesine uyuyan bir adet Jungkook görüyordum. Minik tavşan dişleri gözüküyordu nefes alıp verdiğinde.
Canım yanıyordu. Ben onun üstüne bağırdım diye evden kaçtı ve tüm bunlar başına geldi. Jungkook uyansa bile beni affetmeyeceğine eminim. Yoongi işini ne yapacağımı sorsanız, hiç bilmiyorum. Ama o herifi yaşatmayacağıma emin olabilirsiniz.
Jungkook Yoongi'nin bana savurduğu tehditler yüzünden şu halde. Hele bir Jungkook uyansın, Yoongi'nin gözlerinin bir daha açılmamak üzere kapanmasını sağlayacağım.
***
12 gün geçti ve Jungkook hala uyanmadı. Doktorlar derin komaya girdiğini söylediler, ne zaman uyanacağı hiç belli değildi hatta hiç uyanmaya bile bilirdi.
Jungkook'un yanına oturarak elini tuttum.
"Biliyor musun, hayalim hep seni uyurken izleye bilmekti. Ama fazlasıyla uyudun sen be tavşancığım, yeterince izledim seni, n'olursun gözlerini aç. Kahverengi işıl ışıl parlayan gözlerinle yine bak bana. İstersen bana kız, bana bağır, çağır, bana küs ama yalvarırım gözlerini aç."
Jungkook komaya girdiği günden itibaren doktorlar onu ziyaret etmeme izin veriyordular. Onu ameliyat odasından özel odaya almıştılar. Hiç çıkmıyordum odasından, gözümü bir saniyeliğine bile kırpmıyordum. Ben gözümü kapatırsam o açar ve ben farketmem diye korkuyordum.
Telefonumu doktorun asında unutmuştum ki çaldığını duyarak ayağa kalkmak istedim, fakat tenime kiminse soğuk ellerinin değdiğini hissettiğimde bedenime gelen ani bir titreme ile duraksadım.
"J-Jungkook?"