Bölüm 1#
Gözlerimi kısmış bir halde, bu mesafeden bakılınca olduğundan daha küçük olan yazıların ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Oturduğum yerde sanki okuyabilirmişim gibi biraz daha eğilirken, fark edilmemeyi umuyordum ki, kapıda bekleyen sabırsız arkadaşlarım adımı herkese duyurmak ister gibi bağırınca telaşla kafamı çevirdim ve sesin kaynağına doğru döndüm.
"Falez!" dediler bıkkınlıkla. "Gelsene hadi, gidiyoruz biz."
Onlara bakarken bir şey belli etmemeye çalışarak gülümsedim. El verdiğince sakin olmaya çalışırken elimi başımın arkasına koyarak "Siz önden gidin, ben size yetişirim." dedim.
"İyi de," dedi Eren yerinde sabırsızca kıpırdanarak "arabanın anahtarı sende. Bu soğukta dışarı çıkıp bekleyemem ben seni." Oturduğum yerde biraz doğrularak kotumun arka cebinden arabanın anahtarlarını çıkardım ve ona fırlattım. "O zaman siz gidin, benim birkaç işim vardı zaten. Onları halleder size geçerim."
Eren sırıtarak "Tamam." dedi ve gözden kayboldu. Duru ise hala kapıda durup kaşlarını çatarken "Geç kalma." dedi. "Dışarısı çok soğuk. Ne işin varsa hemen hallet gel."
Kafamı onaylarcasına sallayıp ayağa kalkarken sol tarafımdaki masaya son bir kez baktım. Etraftaki bunca gürültüye rağmen her zamanki gibi kafasını bile kaldırmamıştı. Elindeki kitabın adını da okuyamamıştım zaten. Kafedeki en yakın masa bile ona bu denli uzakken okuduğu kitapların adını öğrenmek işkence gibi geliyordu. Son bir umutla elinde sıkı sıkıya tuttuğu kitabın kapağına gözlerimi kısarak baktım. Okuyamıyordum. Yarın da öğrenemezdim ki adını, her gün farklı bir kitapla geliyordu buraya. Nasıl bu kadar hızlı okuyup bitiriyordu anlayamıyordum ama, okuduğu zamanlar kendini soyutlayarak dünya ile bağlantısını öyle bir kesiyordu ki tahmin edilmesi de pek zor değildi.
Kabanımı üzerime ağır hareketlerle geçirirken onu dikkatle inceledim. Açık kahve saçlarını özensizce toplamış, kalın çerçeveli gözlükleriyle koyu kahve gözlerine set çekmişti. O kadar sade giyinmişti ki, bu kafenin sürekli bir parçasıymış gibi dikkat çekmeden oturabiliyordu.
Ama benim aylar öncesinden dikkatimi çekmişti.
Daha adını bile bilmiyordum, ama ne zaman buraya gelsek, hep aynı yerde otururken buluyordum onu. Hep aynı şekilde kitap okurken, her seferinde elinde bir öncekinden farklı bir şey varken ve bir kez olsun kafasını kaldırıp etrafına bakmazken.
Tim Burton'un animasyonlarından hiç eksik etmediği eğik kapılar gibiydi. Dikkatlice bakarsanız onun hep orada, kendine has bir biçimde durduğunu görebiliyordunuz.
Dışarıdan bakıldığında o kadar içine kapanık duruyordu ki, gören de onun çok değerli bir sırrı var da söylemekten korktuğu için böyle olduğunu sanırdı.
Gizemliydi, ve gün içerisinde neredeyse hareket etmemesine rağmen sıkıcı değildi. Hatta sıkıcı olmadığına neredeyse emindim.
Masanın üzerindeki kağıtları alıp cebime tıkıştırırken, ne yapacağımı bilenmeyerek sıkıntıyla ofladım.
Bir sonraki gün de onu burada bulacağımı biliyordum, sorun hiçbir zaman bu olmamıştı. Sorun onunla nasıl konuşacağımdı. Aylardır onu uzaktan izliyordum, bu ilk başta bilinçli bir takip değildi aslında. Her geldiğimizde buradaydı ve ister istemez gözüme takılıyordu. Sonra ne olduysa oldu, onun hareketsizliği garip bir şekilde ilgimi çekti ve onu gizliden gizliye izlerken buldum kendimi. Zamanla da, nadiren kullandığı mimiklerini ezberler oldum. Mesela ne zaman yanına biri yaklaşsa, kafasını ağırca kaldırıp bakıyor ve nasıl beceriyorsa o bakışlarla onları kendinden uzak tutmayı beceriyordu.
Veya birisi yanına oturmak isterse şiddetli bir biçimde öksürerek onu istemediğini açıkça belli ediyor ve eski haline geri dönüyordu.
İşte bu yüzden, gidip onunla konuşmaya çekiniyordum. Yanına gider de konuşursam, izlenimlerim yıkılır diye, beni tersler ve onun düşüncelerini asla öğrenemem diye korkuyordum.
Sesini daha hiç duyamamıştım. Ama bunun da bir önemi yoktu, bakışlarıyla yeterince konuşuyordu zaten. Birde kelimelerle konuşsaydı, kim bilir neler söylerdi.
Uzun zaman sonra diğerlerinin arasından sıyrılarak ilgimi çeken, üstelik diğerlerine nazaran hareket bile etmeyerek bunu başaran kızı, bana ne yaşatacaksa yaşatsın, tanımak için ne yapmam gerekiyorsa gereksin tanımam gerekiyordu artık. Bundan böyle adım adım ilerleyecek ve elimden geleni ardıma koymayacaktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/30370370-288-k321864.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sare
Teen FictionSare... Sen benim yastığımın altında sakladığım kitabımsın. Kokun bile sana özel, hiç okunmamış bir kitap gibi... Bakışların, sözlerin... Sana özgü olan her şey bir kitap sayfası kadar keskin. Keşfettiğim her satırında, sana özel anlamlar gizli. Say...