Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
[SM binasında..]
|Eun Ji|
Şok olmuş bir şekilde babamın odasından çıkmış dalgın dalgın yürürken bir anda üzerime boşalan sıvılarla neye uğradığımı şaşırdım.
"Çok pardon. Iyi misiniz?"
Bugün daha ne kadar kötü bir hal alabilir acaba?
Dalgınlığım yüzünden elinde bir tepsi dolusu kahve ile üzerime gelen uzun boylu genci fark etmemiştim ve carpışmıştık.
Gözlerimi sıkıca yumdum.
"Cidden çok özür dilerim. Ben fark etmedim sizden. Hay Allah.. Ne yapsak şimdi. Çok şükür ki kahveler sıcak değildi. Tekrar çok pardon."
Birden üzerime eğildi ve tahminimce üzerimi temizlemeye çalıştı.
"Beyefendi. Beyefendi."
Birkaç kez seslendim ama duymadı. Hala üzerimi temizlemeye çalışan ellerini tuttum ve göz teması kurdum. Yani gözümde ki güneş gözlükleriyle ne kadar olabilirse artık.
"Beyefendi. Önemli değil. Hem dediğiniz gibi sıcak değildi zaten. Panik olmanıza gerek yok. Hem benim de hatam var zaten. Dalgınca yürüyordum."
Olabildiğince sakin ve tane tane konuşmuştum. Bu sakinliğime ben de şaşırıyordum ama olanlar yüzünden hiçbir suçu olmayan birine kaba davranamazdım.
Bunlara rağmen genç adam elini enesine attı ve sağa sola doğru yürümeye başladı.
"Benim bunu düzeltmem lazım. Ne yapayım ben? Üstünüzde kini temizlettireğim ya da direk yenisini alayım."
Konuşmak için ağızımı açmıştım ki karşı odadan birileri çıktı. Büyük ihtimalle gürültüye çıkmışlardı.
"Neler oluyor burda?" (Suho)
"Hyung ben tam kahveleri getiriyordum ki hanımefendiyle çarpıştık. Kahveler üzerine döküldü."
Içimden sabır çekerek konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Bakın. Size az önce de söyledim. Ön-"
Ki sözüm kesildi. Ve ben Lee Eun Ji sözümün kesilmesinden nefret ederim. Şu lanet gün ne zaman bitecek? Artık sabrım kalmadı çünkü.
"Kaç para?" (Suho)
Kaşlarımı çattım.
"Anlamadım."
"Nesini anlamadınız kirlenen kıyafetleriniz kaç para? Ne kadar istiyorsunuz?"
