Aile içinde yeni bir fısıltı başlamıştı. Recai bey göz hapsine alınmıştı. Onun oturup kalktığına kadar her davranışını inceliyor, bundan birtakım anlam çıkartıyorlardı.
Recai bey herhangi bir yerde çalışıyormuş gibi, sabahları hafif bir kahvaltı ederek çıkıyor ve ancak akşam vakti geliyordu. Bu yaşlı başlı adam böyle nereye gidiyordu?
Bir akşam, yemek sırasında Bedri bey;
-Baba, dedi. Aklına herhangi bir şey gelmesin. Ben sadece senin sağlığın bakımından soruyorum.
Recai bey;
-Nedir senin öğrenmek istediğin? dedi.
-Hani her sabah bir daireye gider gibi apartmandan çıkıyor, ancak işte bu vakit geliyorsun.
Recai bey;
-Bak oğlum, dedi. Ben el işlerine meraklı bir insanım. Çalışma hayatımda istediklerimi yapacak zaman bulamadım. Biliyorum hepinizin aklına bin türlü kötü şey gelir. Boşuna kuruntu etmeyiniz. Yıldız da biliyor. Ben bir dükkan tuttum. Öteden beri arzuladığım bir iki küçük makine aldım. Orada oturup kukla yapmıyorum.
Bütün aile lokmalarını çiğnemeyi bırakmış, gözlerini ihtiyar adama dikmişlerdi. Bedri bey;
-Kukla mı dedi?
-Evet, dedi.Recai bey.
-Kukla yapmak için dükkan mı tuttun?
-Evet.
-Tahtadan kepçe kulaklı, iri burunlu kukla başları yaptığının farkındayız. Ama bunun için dükkan açılır mı?
-Kimse benim keyfimin kahyası değildir Bedri.
-Hayır, işine karışmış değilim baba, ama bana bir tuhaf geldi.
-Hiç tuhaf gelmesin. Benim yaptığım işin estetik tarafını anlamaya çalış.
-Affedersin baba, ben kukla yapmanın estetik tarafını anlayamıyorum.
-Anlamaya çalış.
-Bu kuklalar ne olacak?
-Turistik eşya gibi bir kısmını satacağım.
-Paraya ihtiyacın mı var?
-Hayır, sanata ihtiyacım var. Öteden beri beni rahatsız eden arzularımın yatıştırılmasına ihtiyacım var. Yapacağım, kukla yapmakla vakit geçireceğim. Bu işimin bir folklor hizmeti olduğunu da anlayacaklar çıkar. Ama ben kimseden takdir beklemiyorum. Ben kendimi eğlendiriyorum.
Calibe hanım gülmesini güçlükle tutarak;
-Babacığım, desene bu yaştan sonra bebek oynamaya kalktın? dedi.
Recai bey;
-Yeter artık, dedi. Benim işime karışmayın. İstersem şu sokakta uçurtma uçururum, istersem topaç çeviririm. Ben çok yönlü bir insanım. Bugüne kadar beni anlamak hiçbirinizin aklına gelmedi. Beni sadece sizlere para yetiştirmekle görevli bir insan sandınız. Daima beni yontmaya kalktınız. Ama bana hiçbir şey vermediniz.
Hayri bey;
-Peder, elinizdeki parayı böyle saçma sapan şeylere harcamaya hakkınız var mı?
-Senin benim davranışlarıma karışmaya hakkın var mı?
-Sizin davranışlarınız karımın istikbaline ters yönden etki yapar.
-Sen karının geleceğini kendi imkanlarınla düşün. Bir daha benim keyfime karışma, tamam mı?
Hayri bey yaptığı çıkışın ters etki yaptığını birden gördü. Ama olan olmuştu artık.
İki gün sonra yine yemekte;
-Peder, terziye uğradım. Kış için bir palto yaptıracaktım. Alışverişi kesmişsiniz.
Recai bey;
-Evet öyle oldu. Benim artık terziye ihtiyacım yok. Giyim meraklısı olan beğendiği terziye ölçü verir.
Artık kim ne söylerse ters cevap alıyor ve ziyanlı çıkıyordu. Sahire hanım bir akşam kendi hesabına konuştu;
-Bey, bir sigara, bir de saçımı başımı düzelttiririm,artık onlardan da yoksun kalıyorum.
Recai bey;
-Hanım, Yıldız sana beş bin lira masraf parası vermiyor mu?
-Veriyor ama bununla ne yapılır ki?
-Sahire hanım altmış beş yaşındasın. Bu yalnız kendini çekip çevirme yaşı değil, aynı zamanda Hanımefendi yaşıdır. Biraz ağırlaş. Çevrendekilerin saygısını kazanmaya çalış. İlle gençlik, güzellik iddiasında bulunacağım diye gülünç olmayı bırak.
Apartmanda Sahire hanım dururken para dağıtımını Yıldız yapıyor, kadın buna pek kızıyordu. Fakat kızın üstüne de varamıyordu. Yıldız herkesin tahsisatını, aylığını bir zarfa koyarak sahiplerine veriyor ve bunları günü gününe bir deftere yazıyordu.