Giriş

106 8 38
                                    


( Değişik bir kurgu ve umarım yazmayı becerebilirim. İlk önce girişi Yazar'ın dilinden, daha sonra karakter ve okuyucunun hikayeleriyle buluşacağız. Yazım hataları için üzgünüm. Keyifli okumalar.)

ozgeozdmir   Eğivam ❤❤

Kızlar annelerinin kaderini yaşarmışlar. Bu söylenen söz bana edilen bir beddua gibiydi. Annemin, annesi eşinden yediği dayaklara dayanamayıp evi terketmiş.  Annem, onu durdurmamış çünkü onu koruyacak güçte olmadığını biliyormuş. Yaşı küçüktü belki ama annesi  onun ailedeki tek merhametli kişi olduğunu bildiği için abisine ölene kadar bakmasını yoksa sütünü haram edeceğini söyleyip gitmiş. Abisi babası gibi gaddar biriymiş. Annemi suçlamış babası gibi annesini durdurmadı diye. Halbuki küçük kolları annesini tutmaya yeter miydi? Babası kadına işkenceler etmiyormuş gibi eşinin gitmesini kaldıramamış. Ve annemin gözlerinin içine bakarak, " sende onun gibisin. Beni hiç sevmedin. Annen gitti benden kurtuldu değil mi? Pekiya sen? Seni kim kurtaracak. O çok sevdiğin annen seni sevseydi benimle bırakır mıydı? Ben bu utançla yaşayamam. Ben ölücem ve sen hiç unutamayacaksın. Annene benzeyen o gözlerini sakın yumma!" Demiş ve başından silahla vurmuş.

Dayım onu suçlamış. Küçük omuzlarına yüklenen yükler çok ağırmış. Annem dayak yemeye ve hor görülmeye küçük yaşlarda başlamış. Büyüdükçe, evin hizmetlisi olmuş. İşleri ve yemeği yapmasına rağmen, bir çok küfür eşliğinde dayak yiyormuş. Sevgi nedir bilmeyen annem, belkide bu yüzden babamın gerçek yüzünü görememişti. Babamı kurtuluş yolu olarak görmüştü. Ama o yağmurdan  kaçarken doluya yakalanmıştı. Dayım nefretinden dolayı babamı dolduruşa getirmişti. Bir çok erkekle birlikte olduğunu ve onu sevmediğini sadece adı çıktığı için onu kullandığını söylemiş. Annem çok mutluymuş çünkü onu seven biri vardı. Sevilme hissini unutalı çok olmuştu annem için ve o düğün gecesi kocasının gerçek yüzüyle karşılaşmıştı. Annemi ölesiye dövdükten sonra onu istemeyen anneme tecavüz etmiş. Benim için masal gibi gelen annemin hayatını onun günlüğünden okumuştum. Annemin günlüğünün sayfaları sadece göz yaşı değil kana bulanmıştı.

Annemin gelinliğini yakıp, sen masum değilsin bu beyaz gelinliği haketmiyorsun demiş. Babam dayımın dolduruşlarıyla paronayak hale gelmiş ve annemin görüştüğü başka kişilerin olduğunu düşünüyordu. Dayımın dayakları onun canını yakmıyormuş çünkü oda kendisini suçluyormuş. Ama severek ve kurtuluş olarak gördüğü eşinin iğneleyici sözleri ve attığı dayaklar onu günden güne öldürüyormuş...

Sayfaları çevirdikçe geçen günler annemin hayat enerjisini sömürmüş. Duygularını rafa kaldırmış ve  annemin durmaksızın akan göz yaşları kalbini çürüttü. Çektiği acılara dayanamayan annem hissiz birine dönüşmüş. Böylesi daha iyiydi. O düşünmeyi bıraktı. O yaşamaktan vazgeçti. Annesinin açık gözleri gibiydi. Gözleri açık bir cesetten farkı yoktu taki benim varlığımı öğrenene kadar. Annem en şiddetli dayağını bana hamile olduğunu söylediği an yemişti. Çünkü babası farklı biriydi. Kimin piçiydim? Annem bayılmış ve ayıldığında ben yaşadığım için mutluydu ama artık konuşamıyordu. Onun sesi hiç çıkmamıştı. Ne abisine ne de eşine karşı kendisini savunmamıştı....

Annem gülmeyi unutmuştu. Beni kucağına aldığında ne tepki vereceğini bilemediğini yazmış. Benim için tekrar yaşamaya karar veren annem benim için hayatta kalmaya yemin etmiş ve beni koruyacaktı. Ama başarılı olamamıştı. Annem her gün dayak yiyordu. Ve ben büyüdükçe anlam veremediğim bu şiddetin ortasında kalmış ve çok korkuyordum. Beş yaşındaydım. Babam çok içmişti ve annemi dövdükten sonra benim odama geldi. Ben babamın sesini duyduğum an yatağımın altına girip saklanıyordum. Korkudan o kadar çok kendimi kasmıştım. Onun sadece görünen ayağından korkuyordum. Beni bulamamıştı. Ve o eğildi. Beni buldu. Ben, korkuyla baba demek istedim ama başaramadım. Ben o günden beri konuşamıyordum annem gibi...

Konuşamadığım için dışlanmış ve  bu yüzden hiç arkadaşım olmadı. Benimde suçum vardı elbet. Ben insanlardan kaçar oldum. Çünkü ben babamdan korkuyordum. Arkadaşım olursa onun gibi olur mu? Korkularım insanlardan kaçmama sebep oluyordu. Annem gibi acı çekmek istemiyordum. Ben korkmak istemiyordum. Okula gittiğim için şanslı hissediyor ve eve dönmek istemiyordum.

Annem hayattan vazgeçmişti. Ve ben onun için koparılan takvim yapraklarıydım. Babam kendi kıskançlığına hapis ettiği annemi bir çok kez yaraladı. Beni dövmedi ama beni hiç sevmedi. Anneme attığı dayaklar ve ettiği küfürler benim canımı daha fazla yakıyordu. Onun duyguları yoktu bunu anlayamıyordu.

~•~

Annemin suskunluğu bizim felaketimizdi. Ben büyüdüm ve annemi o cehennemden kurtarmak istedim. O korkuyordu. Ben korkmuyordum. İsterse beni öldürsün yeter ki annem kurtulsun artık rahatça nefes alsın o çok yoruldu... Babamı şikayet ettim ve eve gittim. Eve geçtiğimde yerde baygın yatan annem ile karşılaşmıştım. O susmuştu. Ve o suskunluğun kölesi olmuştu. Ben artık dayanamıyordum. Ben annemin acı çekmesine dayanamıyordum...

~•~

Yerde yatan annem ve yatakta sızmış babam,  şok olmuş şekilde başlarında duran ben...  Kapının zili ile ben kendime geldim. Ben yürümeyi unutmuş bir şekilde yürürken kapıyı biraz geç açmıştım. Karşımda polis vardı. " Saliha KARA" benim adımdı. Ve benim tek derdim annemdi. Ağlarken içeriyi gösterdim. Ben öğrendiğim kelimeleri kollarımla anlatmaya çalıştım. Annem evlendiği günden itibaren hep hastane için dışarı çıktı. Ve o gökyüzünü göremedi çünkü hep gözleri kapalıydı...

UÇURUM ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin