Çok bölüm olmayacak, az kaldı. Devamı ufak kesitler şeklinde olur, bekletmeler için gerçekten çok üzgünüm!
**
Sirius Black karşısındaki kadına bakıyordu ve kucağındaki bebeğe. İkisinin onun hayatında başına gelen en güzel şey olduğunu düşünüyordu. Marie Granger kucağında mayışan kızının saçlarını okşadı, bebek git gide daha şirin bir hal alıyordu.
"Korkudan öleceğim!" dedi Marie. "Haber vermiyorsun."
"Veremiyorum Marie." dedi Sirius bıkkınlıkla. "Vermeye çalışıyorum."
"Peki neden hep bu zor görevlerdesin?" diye sordu Marie. "Neden sürekli Yoldaşlık için çalışıyorsun?" Birkaç aydır bitmek bilmeyen kavgalarının sebebiydi Yoldaşlık, Sirius sabrının son noktasındaydı, yine de karşısındaki kadını kırmamak için çaba harcıyordu.
"Sorunun ne bilmiyorum ama benim hayatıma girdiğinde Yoldaşlık vardı, bu eve geldiğinde de Yoldaşlık vardı- katılmak için can atıyordun, beni destekliyordun, cesaret diyordun şimdi ne değişti?" Sesini yükselmişti.
"Artık Hermione var!" Marie tepkisini koyduğunda kucağındaki bebek sıçradı. Sirius saçlarını geriye atarak koltuğa oturdu.
"Dinle... Gitmeniz gerek." dedi Sirius. "Eğer sizi öğrenirlerse her şey çok daha kötü olur, sadece Karanlık taraf değil, annem... tüm ailem."
"Şimdi de bizi mi kovuyorsun? Öğrenmelerine imkan yok, bir avuç insan biliyor sadece." dedi Marie. "Yanımdak kalmanızı her şeyden çok istiyorum!" dedi Sirius, gri gözleri yorgun ve kırgındı.
"Sirius, lütfen, seni bırakmak istemiyorum, seni bırakıp hiçbir yere gitmek istemiyorum." Duraksayıp gözlerine baktı. "Ancak..."
"Ancak ne?" Sirius koltukta Marie'ye yaklaştı. Hermione'ye yavaşça kucağına çekip başına bir öpücük kondurdu. "Babbabba!" dedi Hermione. "Mione." dedi sessizce Sirius. "Sen de bizimle gelebilirsin." dedi Marie. "Üçümüz, birlikte gideriz, nereye istersen, nasıl istersen. Yeter ki bizimle kal, lütfen."
Sirius'un bu fikre karşı tavrı belliydi. "Arkadaşlarımı bırakıp kaçayım mı?" diye sordu. "Sirius görmüyor musun? İnsanlar her gün ölüyor, ölmeye de devam ediyorlar- bundan burada kalarak kaçamayız! Kaçamazsın!" Marie'nin tepkisi Sirius'u çileden çıkartmıştı.
"Ne zamandan beri savaşmak yerine kaçıyoruz?" diye sordu Sirius. "Aynı görüşte olduğumuzu sanıyordum, cesaret, sadakat-"
"Savaşırsan kahraman olacaksın değil mi?" diye sordu Marie. "Kahraman olmak gibi bir derdim yok!" dedi Sirius karşılık olarak, kucağındaki bebek endişeyle onlara bakıyordu. İkisi göz göze geldiklerinde sakinleşmek için nefes aldılar ve bebeğe baktılar. Sirius bebeğe bakıp gülümsedi.
"Yok bir şey bir tanem." Sehpanın üzerindeki biberona eğilip aldı ve kızının eline verdi, Hermione biberonu doğrudan ağzına götürüp sütü içmeye başladı.
Sirius ondan nasıl uzak kalacağını düşündü. Sabahları minik elleriyle yanağına dokunup onu uyandırmasını, Sirius eve geldiğinde emekleyerek kapıya ilerlemesini... Sirius'un ebeveynliğe dair pek fikri yoktu. -anne ve babasının yaptığını ebeveynlikten saymıyordu- Marie'nin de ailesi onlardan çok farklı değildi.
Bu külçük kızı mutlu etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı, Sirius ilk defa bir ailesi olduğunu hissediyordu ve bunu kaybetmekten ölesiye korkuyordu. "Kızının kahramanı olabilirsin." Marie mırıldandı. "Bir ailesi olmazsa-" Sesi titredi. "Bizden başka kimsesi yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/66454852-288-k561945.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sirius-ly
FantasíaAşkın hiç Sirius-ça halini düşündünüz mü? Ya da profesörlüğün? Peki ya babalığın? Çapulcuların başı beladan kurtulur mu? Kurtulmaz elbet ama bu sefer Sirius Black'in başı belanın en tatlısında. Tek başına vermesi gereken kararlar ve çizmesi gereken...