Okul binası kapılarının açılmasına daha bir saat olduğunu gösteren nöbetçi kulübesine bakarak derin bir nefes verdim. Adımlarımı hızlandırarak sahada uyuklayan takıma ilerledim. Sabah olanlar yüzünden geç kalmıştım. Sahanın demir kapısını sertçe ittirdim ve omzumdaki sırt çantasını sırtımdan çıkarıp diğerlerinin üzerine attıktan sonra çatılı kaşlarımla takıma döndüm. Cebimdeki yeniden oluşturulan takım düzeninin yazdığı kağıdı çıkararak, voleybol sahasının yanındaki Futbol sahasının ucunda oturan öğrencilerin bile duyabileceği tok bir tonda kağıttaki isimleri okudum. Yüzümde gezinen bıkkın bakışlara karşılık, dağılmış halde duran takımın karşısına adımladım. Bütün herkes kendine çeki düzen vererek ayağa kalkmış ve sıraya girerek rahat pozisyonu almıştı. Herkes istemsizce titrerken, bir yandan da pozisyon bozmamak için kazaklarının kollarını çekiştiriyordu. Birinci dönemin sonuna yaklaşıyor ve kendimizi geliştirmemiz gerekiyordu. Seoul'un prestijli bir okulunda çaylak voleybol takımı görmek istemeyen öğretmenimiz tüm yetkiyi bana vermiş, adeta beni kendiyle bir tutmuştu. Bu sebeple takımdan kimse bana karşı gelmiyordu.
Yarı uyanık şekilde kendilerine gelmeye çalışan takımı süzdüm kısa bir süre. Daha sonrasında ellerimi tempolu bir şekilde birbirine vurarak gür sesimle bağırdım."Buraya uyumaya mı geldiniz? Kendinize gelin! Şu veletler bile sizden daha enerjik!"
Okul dışında görünen ortaokul öğrencilerini işaret ederek göz devirdim.
"Ü-üşüyoruz ama Changbin! Hava o-on iki derece. Öğlen çalışalım."
Soğuk nedeniyle dişleri birbirine çarpan Hyunjin'e bakarak gülümsedim.
"Üşüyor musunuz?"
Bütün takım hararetle başını sallayarak onaylarken, gülümsememi yüzümden silmiş ve kaşlarımı çatmıştım.
"O zaman ısınalım!"
Bütün herkes sesini keserek sıra saymaya başladığında karşılarına geçerek sayımın bitmesini bekledim. Sayım bitince hep birlikte ısınma hareketlerini yapmaya başladık. Takımdan yükselen sızlanmalar sabır dilenmeme sebep olurken, herkesin ağırlaşan hareketleri ile elimdeki takım defterini yere attım.
"Bana bakın! Okul çıkışı yağmur var gibi gözüküyor. Yağmurda antrenman yapmak istemiyorsanız şimdi düzgünce çalışın!"
Gür sesimle kelimeleri vurgulayarak konuşup, kapalı havayı işaret ettikten sonra gözleri fal taşı gibi açılan takıma bakarak derin bir nefes vermiştim.
Yarım saatlik bir ısınma seansından sonra elimdeki top çuvalını yere koymuş ve kollarımı arkamda bağlayarak ciddi bir ifade ile takıma bakmıştım. Takımla olan sessiz bakışmamız ardından boğazımı temizledim ve yine istifimi bozmadan konuştum.
"Herkes bir top kapsın ve duvara gitsin."
Ne yapacaklarını bilen takım, voleybol topları ile okul duvarına gittiğinde gülümsedim.
"Bugün hava soğuk olduğu için yüz elli yeterli."
Takımdan yükselen olumsuzluk ve hayret nidaları ile daha fazla gülümsedim.
"Yüz yetmiş."
Aynı nidalar daha da yükselerek ortamda bir uğultu yaratırken yine gülümsedim.
"İki yüz mü? Bu kadar istekli olmayın."
Görevi kabul eden iki üç kişi duvara dönerken, geri kalanlar hala itiraz ediyordu. Sahte bir kahkaha attıktan sonra derin bir nefes eşliğinde siyah beremi düzelttim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okay, Leader!/Changlix
Novela JuvenilVoleybol takımı kaptanı Changbin'in, Okula yeni gelen ve alt sınıf olan Felix ile kıyaslanması feci şekilde sinirini bozuyordu.