C3

114 13 14
                                    

Kırmızı ışıkta durduğumuzda Hyunjoon'u yakın tuttum. Sabırla oturuyordu. Araba tekrar hareket etmeye başladı. Hyunjoon en sevdiğimiz fırına gitmek için kullandığımız rota göründüğünde elimi sıktı. 

"Neredeyse eve geldik." Bir gülümsemeyle fısıldadı. 

Vücudu korkunç bir şekilde titriyordu. Öksürük mü tutmuştu? Yüzüne baktım ama herhangi bir rahatsızlık belirtisi görmedim. Sanırım çok mutluydu. Şoför arabayı sağa döndürüp kenara çekti. Ücreti ödedikten sonra Hyunjoon'dan önce çıktım. Ona yardım ettim, sonra onu içeri aldım. 

"Acelen ne?" Asansörün yanında beklerken sordu. 

"Hâlâ hastasın. Çok fazla kirli hava soluyamazsın." Onu asansöre çekerken dedim. 

Asansör yukarı çıkarken koluma yapıştı. Geri döndüğü için mutlu olduğunu anlamam fazla sürmemişti. Ön kapıyı açtım ve bir grup arkadaşımız onu selamlarken genişçe gülümsedim. Onu öksürük nöbetine sokmamak için yavaşça ona tek tek sarıldılar. Hyunjoon bana gülümseyerek baktı. 

"Seni özledik. Ziyaret etmeyi denedik, ama işler yolunda gitmedi ya da sen soğuk kapmıştın..." Dedi Jacob üzgün bir bakışla.

"Evet. Jaehyun bizi sürekli bilgilendirdi. Ve işte bu şekilde buraya geldik!" Sunwoo parlak bir gülümsemeyle söyledi. 

Diğerleri anlaşarak başlarını salladılar, sonra geçmemize izin verdiler. Tekrar ev gibi hissettiriyoru. Birinin beni geri çektiğini hissettim. 

"Ciddi akut solunum sendromu, değil mi? Vay, bir ağız dolusuydu..." Sunwoo, Hyunjoon'un etrafa bakıp orası onun için yeniymiş gibi bakarken sordu. 

"Evet... Changmin nerede?" Hyunjoon'un bir süredir ortalıkta olmadığını fark ederken sordum.

"Zaten burada olduğunu söyledi..." Jacob, Hyunjoon'u aradığımız sırada cevapladı. 

Aşağıda bir gıcırtı duyuldu, bu yüzden hepimiz oraya doğru yönelmiştik. Hyunjoon biraz dağınık görünen Changmin'e sıkıca sarılıyordu.

"Demek buradaydın..." Dedim sonra etrafa baktım. Changmin'in eşyaları bir köşeye düzgünce yerleştirilmişken, diz üstü bilgisayarlı bir masa yatağa bakıyordu.  "Sanırım artık hazırsın Chang." 

"Evet. Ayrıca, eve geç veya erken geliyorsan, bana haber ver. Eminim onunla yalnız kalmak istersin."  Dedi Changmin, Hyunjoon yatakta soluk soluğa uzanırken.

"Endişelenmiyor musun?" Hanshin arkamdan fısıldadı. 

"Ne hakkında?" Diye sordum. 

Jacob onu boynundan yakalayana kadar "Sık sık birlikte olacaklar. Asla bilemezsiniz-" dedi. 

"Bir kelime daha söyle ve sana söz veriyorum, dilini keseceğim." Jacob tehdit etti. "Changmin aseksüel, bu yüzden Hyunjoon yoldan çıksa bile hiçbir şey olmaz." 

Hanshin'in sözlerini düşünürken kaşlarını çattım. Hyunjoon'u sevdiğim ve tüm varlığımla ona güvendiğim için başımı salladım. Changmin'in herkesi sessizce odadan çıkardığını ve ardından kapıyı arkalarından kapattığını duydum. 

"Çoktan gidiyorlar mı?" Hyunjoon sessizce sordu. 

"Dinlenmen gerekiyor. Sana yiyecek bir şeyler getireceğim, tamam mı?" Kapıya doğru ilerlerken dedim. 

"Sonrasında kucaklaşabilir miyiz?" Diye sordu sonra ellerini tuttu. 

"Elbette." Gülümserken cevap verdim.

재준

Biz yatakta tam bir sessizlik içinde yatarken Hyunjoon'un kafasını göğsüme sürdüğünü hissettim. Bazen bana bir kediyi hatırlatırdı. Saçını okşadım ve sonra hoş bir şekilde iç çektiğini duydum. 

"Dört hafta sürdü, ama sonunda evdesin."  Yavaşça dedim. 

"Ev, sen nerede olursan ol orası." Hyunjoon bana bakmak için kafasını kaldırmadan önce cevap verdi. 

Alnını öptüm ve sonra sıcak bir şekilde gülümsedim. Sadece buradan sonra daha iyi olabilirdi. Muhtemelen hâlâ yapmak istediği şeyler vardı ama muhtemelen durumu nedeniyle yapamadı. Yani çok enerji gerektiren faaliyetler. Yavaşça burnuma dokundu, sonra dişleriyle gülümsedi. Derinden aşık olduğum bir gülümseme. 

"Önümüzdeki hafta sonu boş kalacak mısın?" Diye sordu aniden. 

"Evet. Yapmak istediğin bir şey mi var?"  Diye sordum sonra bana sırtını döndüğünü fark ettim. 

"Evet veya Hayır?" Diye sordu Hyunjoon. 

"Evet." Cevap verdim. 

Bundan sonra hiçbir şey söylemedi. Beni bir şeyle şaşırtmayı mı planlıyordu? Onu nazikçe salladım ve sordum. Bunun bir sır olduğunu ve teşekkür etmenin bir yolu olduğunu söyledi. Sırf benim için kendini nasıl bir belaya soktuğu konusunda endişelenmeye başladım. 

"Joon, bunu yapmak zorunda değilsin. Seni mutlu görmek ve gülümsemen benim için yeterli."  Onu yaklaştırırken dedim. 

"Hayır'ı cevap olarak kabul etmiyorum."  Dedi sonra parmaklarımızı birbirine geçirdik. "Başına aldığım onca beladan sonra bunu hak ediyorsun..."

"O zaman, hediyeni bekliyorum." Cevap verdim ve sonra başının tepesine bir öpücük verdim.

ᴊᴜsᴛ ᴀ sɴɪғғʟᴇ | (ᴄᴇᴠɪʀɪ) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin