Oturduğu sandalye soğuk, oturduğu oda ise oldukça karanlıktı. Bir an düşündü Eren; yıllardır gittiği doktorun odası hep böyle karanlık mıydı yoksa gözlerindeki ışık söndüğü için mi ona öyle gelmeye başlamıştı?
Doktorun söylediği ve kulağına dolan anlamsız kelimeleri annesinin hıçkırıkları ile karışıyordu. Kalkıp bunu benden nasıl sakladın diye bağırmasını istiyordu ancak artık annesi bile ona acıyarak bakarken bunu bekleyemezdi. Hep bir şeyler ummuştu zaten. Her açıdan aptalca şeyler.
Kafasını arkaya yatırdı. Yapmaktan vazgeçtiği şeyleri düşündü. Mikasa ve Jean'a gerçekleri anlamalarını sağlayarak yardımcı olmak, Sasha'ya tartıştıkları gün haklı olduğunu söylemek ve en önemlisi en yakın arkadaşına aşkını itiraf etmek.
Fakat yaptığı tek şey kaçmaktı. Sonuçlarını düşünmeden en acımasız ve kolay yolu seçmek. Hep böyle yapmıştı ve son günlerini de Armin'i üzüp Mikasa'yı endişelendirerek harcıyordu.
Ona hislerini öyle açıklamış, her şeyi böyle itiraf edip sıyrılabileceğini düşünmüştü işin içinden. Ancak Mikasa bile amacını anlamadıysa Armin'e bu şekilde anlatamayacağı şimdi daha fark edilir hale geliyordu.
Mikasa'ya göre o, bile isteye gidiyordu ve geri dönüşü ona bağlıydı. Oysa gerçeği anlatmak için doğru kelimeleri seçtiğini düşünmüştü.
Ancak tam aksiydi. Onu tamamen farklı biri gibi göstermişti. Onlara karşı bunca zaman rol yapmış ve şimdi de kendini tamamen yanlış anlatmıştı.
Şimdi ise onları kandırmanın verdiği utanç ile annesinin ve doktorunun karşısında yorgun bakışlar ile oturuyordu.
Bir seçim yapması gerektiğinin farkındaydı, her zaman farkındaydı bunun. Ne de olsa hayat onun seçimleri ile güzelleşiyor ya da birilerini ağlatıyordu. İkincisi terazide daha ağır bassa da gerçek buydu.
Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Düşünceler kafasında çok hızlı dolanıyor ve karara varmasına engel oluyordu.
Ani bir cesaret ile ayağa kalktı. Gözleri ağlamaktan kızarmış annesi başını kaldırıp ona baktı. Doktor da aynı zaman dilimi içinde kaşlarını kaldırıp merakla onu süzmeye başlamıştı.
Annesinin meraklı ve kırgın bakışlarına dayanamayan kahverengi saçlı çocuğun ağzından birkaç kelime döküldü.
''Yapmam gereken...''
Yutkundu. Dürüst olmayı seçerse annesini daha da ağlatacağını biliyordu. Ancak şu zamana kadar yalanları ile bin parçaya böldüğü insanların üstüne tekrar basmak istemiyordu.
''Yani vedalaşmam gereken birkaç kişi var...''
Annesinin gözleri daha da kısıldı, gözyaşları artık kontrolsüz bir şekilde düşüyordu yanaklarından. Elindeki peçeteyi burnuna yasladı. Ses çıkarmamaya çalışarak hıçkırıyordu. Doktor bir peçete daha uzattı ama annesi oraya dönmedi bile. Başını abartı bir şekilde aşağı yukarı salladı.
''Akşam döneceğim.''
Annesi sallamayı durdurmadığı başına öne arkaya sallanan bedenini de ekledi.
Eren ona sarılmak istedi. Ancak sarılırsa bırakıp bırakamayacağından emin değildi. Dönünce ona hayatında olan her şeyi anlatmayı aklının bir köşesine yazdı. Doktorun anlayışlı bakışları eşliğinde odadan çıktı.
Koridordan giderken son duyduğu şey annesinin daha fazla tutamadığı sesinin kulaklarında çınlayışıydı. O andan sonra o da gözyaşlarını tutmaya uğraşmadı. Onu canlı hissettiren bu his ile kararlı ama yavaş adımlara çıkışa doğru yürüdü.
❤️
Sona mı geliyoruz acaba :)
YOU ARE READING
you float like a feather in a beautiful world [eremin]
Fanfiction''Onca yıl hem duygusal hem de fiziksel olarak arkasına saklandığı maskeyi yüzüne öyle sıkı yapıştırmıştı ki çıkardığı zaman geriye hiçbir şey kalmamıştı. Soğuk bir sıfat vardı sadece'' [eren x armin] [angst] :¨ ·.· ¨: '· . ꔫ 12.09.2020 - 04.01.202...