1.5

1.6K 150 89
                                    

Doktor son birkaç şeyi de kontrol ettikten sonra elindeki defteri kapatıp gülümsedi.

"Tamamen iyileşmiş sayılmazsın ama burada kalmanı gerektirecek bir durum yok."

Rahat bir nefes alıp gülümsedim.

"Şimdi onun yanına mı gideceksin?"

Kafamı sallayıp gülümsedim.

"Evet. Onu çok merak ediyorum."

Doktor kafasını salladığında ayaklanıp odanın çıkışına ilerledim.

"Bol şans Park Jimin."

Başımı doktora çevirip salladım ve odadan çıktım.

Seri adımlarla hastaneden ayrıldım. Önce eve gitmem gerekiyordu. Üzerimi değiştirmem lazımdı.

Bir taksi tutup eve gittim ve üzerine güzel şeyler giyip hazırlandım. Tekrar bir taksi tutup çocuklar için olan hapishaneye gittim.

Heyecanlı ve biraz da korku dolu adımlarımla büyük kapıdan geçip orada çalışan kişiye Taehyung'la görüşmek istediğimi söyledim.

Çalışan beni kafeterya gibi bir yere getirmişti. Bir sürü masa ve sandalye vardı. Üstelik etrafta sevdiklerini ziyarete gelmiş insanlar da vardı.

Etrafıma bakınarak bir süre bekledim. Sonunda bir kapı açılıp içeri Taehyung girmişti.

Yutkunup Taehyung'a bakarken gözlerimiz buluştu. Yüzüme zorla bir gülümseme yerleştirip Taehyung'un yanıma gelmesini bekledim.

Taehyung yanıma geldiğinde vücudum gerginlikle gerildi. Taehyung hiç beklemeden karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Öldüğünü düşünmüştüm Park."

Alayla kurduğu cümleyle yutkundum. Gözlerimi masaya diktim.

"Ama ölmedim."

Taehyung bir cevap vermediğinde gözlerimi masadan çekip çekingence ona baktım. Taehyung'un gözleri etrafta geziniyordu.

"Nasılsın? Sende yaralanmışsın."

Taehyung gözlerini etraftan çekip bana çevirdi.

"Sayende Park Jimin. Ama üzücü bir haberim var, maalesef iyiyim."

Sahte büzdüğü dudaklarıyla bana baktığında canım yanıyordu. Aklıma gördüğüm rüya geliyordu. Bana söylediği sözler...

"Taehyung ben-"

Taehyung elini kaldırıp beni susturdu.

"Açıkcası Park Jimin, beni ispiyonlayacak kadar cesaretli olduğunu bilmiyordum. Sonuçta seni döven çocukları bir kez bile şikayet etmemiştin. Ama beni şaşırttın Jimin. Cesaretin için seni tebrik ederim."

Eliyle beni alkışladığında gözlerimi yumdum.

"Sahi, o çocuklar seni dövdüğünde onları hiçbir şekilde şikayet edemeyen sen nasıl oldu da beni polislere şikayet edebildin? Cesaret hapı falan mı içtin?"

Gözlerimi açıp Taehyung'a baktım ve başımı iki yana salladım.

"Hayır Taehyung. Korkmadım çünkü seni seviyordum. Senin sevgin bana cesaret verdi."

Taehyung alayla gülüp başını başka tarafa çevirdi.

"Yalan söylemekten sıkılmadın mı hala?"

Kulağımda rüyamda Taehyung'un söylediği şey yankılandığında gözlerimi kapattım.

"Yalancı."

"Ben yalancı değilim."

Dişlerimin arasından konuşup gözlerimi açtım ve Taehyung'un gözlerine diktim.

"Tabi ya. Sen hiç yalan söyler misin?"

Taehyung tekrar alayla güldüğünde içime derince nefes çektim.

"Taehyung, bana neden böyle davranıyorsun?"

Taehyung sırıtıp masada biraz bana doğru yaklaştı.

"Acaba neden? Mesela seni kurtarmaya çalıştığımdan fakat senin beni ispiyonlayıp yakalattığından olabilir mi?"

Kafamı iki yana salladım.

"Benim amacım seni yakalatmak değildi Taehyung."

Taehyung'un yüzündeki alaylı sırıtış silindiğinde yerini ciddi bir ifade aldı.

"Amacın neydi o zaman Park Jimin? Ben bunca zaman düşünüp bulamadım da acaba beni aydınlatabilir misin?"

Derin bir nefes alıp uzanıp Taehyung'un masada duran ellerini ellerimin arasına aldım.

Taehyung şaşkınca ellerinin üzerinde olan ellerime bakarken onun bu şaşkınlığından faydalanıp o ellerini çekmeden önce konuşmaya başladım.

"Lütfen bana inan Taehyung. Ne yaptıysam senin iyiliğin için yaptım. Eğer polislere söylemeseydim-"

Taehyung hızla ellerini ellerimin arasından çekti.

"Biliyormusun Park Jimin. Şuan en son ihtiyacım olan şey saçma bahanelerindir. O yüzden bana palavra anlatmayı kes de gerçekleri söyle."

Ağzımı itiraz etmek için araladığımda Taehyung konuşmama izin vermedi.

"Ya da ben gerçekleri senin için söyleyeyim. Sen, korkak veledin teki olarak Woo'nun ölmesinden ve suçun da senin üzerine kalmasından korktun ve bütün suçu bana atarak bu işten sıyrılmak istedin."

Kafamı hızla iki yana salladığımda gözlerim doldu. Sevdiğim adam herşeyi yanlış anlıyordu ve benden nefret ediyordu.

"Ama ne var biliyormusun Park Jimin? Ben zaten bütün suçu üzerime alacaktım. Senin bu kadar uğraşmana gerek yoktu."

Göz yaşlarım yanaklarımdan süzüldüğünde başımı yere eğdim. Taehyung derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Elimle kolunu tutup hızla onu durdurdum.

"Taehyung, seni seviyorum."

Bu böyle bir zamanda söylenecek söz değildi ama onu buna inandırmak istedim. Onu sevdiğimi ve ona asla zarar vermek istemediğimi anlamalıydı.

"Sana ne dediğimi hatırlıyor musun Park Jimin?"

Dolu gözlerimi onun gözlerine diktiğimde Taehyung ifadesiz suratıyla devam etti.

"İnsanların iyi niyetlerini suistimal edersen o insanlar bir daha asla sana güvenmezler."

Taehyung elini, kolundaki elimin üzerine koyup elimi kolundan çekti.

"Şimdi o sahte sevgini de al ve buradan defol. Burada yalancılara ihtiyaç yok."

Taehyung arkasını dönüp giderken oradaki kimseyi umursamadan kafamı masaya koydum ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Sevdiğim adam çok öfkeliydi. Ama yine de mutluydum çünkü benden nefret etmiyordu. Gözleri nefretten çok hayal kırıklığıyla doluydu. Bu da pes etmemem için en önemli nedendi.

Gerçekten nefret etmiyor mu? Hmm.

I Can Kill Someone For You ➳ Vmin TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin