2

17 2 0
                                    

Ertesi sabah beni zorlayacağını bilsem bile şafak vaktinde kalktım. Günün en sevdiğim ikici zamanı olabilir. Dışarıya baktığınızda güneşin ufukta yavaş yavaş doğduğunu ve gökyüzünü inanılmaz bir kızıla boyadığını görebilirsiniz.

Aslında Fizik ödevimi bitirmek için bu kadar erken kalkmıştım. Ama biraz günün bu vaktinde dışarı çıkabilirdim. Hızlıca üzerime hardal sarısı kazağımı ve siyah pantolonumu geçirip Güneş'i uyandırmadan yavaşça evden çıktım. Sonbahar mevsimindeydik en sevdiğim zaman çünkü soğuk rüzgarlar ve yağmur vardır. Yere dökülmüş sarı, turuncu belki de hala yeşil olan yaprakların üzerine basarak yürüdüm. Öylece nereye gideceğimi bilmeden, sadece dünden kalma yağmurun o sonsuz kokusuna kapıldım. Ta ki denizin huzur veren sesini duyana kadar. Şaşırarak kafamı yerden kaldırdım Ve sanırım o an kalbimin hiçbir zaman hissetmediği bir şok geçirdi. Sahilde ruhumu dinlendiren, zamanın akışını durduran bir ses duydum. Sanki kumların ıslaklığına inat yere oturmuş ve şarkı söylüyordu. Ayaklarım benim iznim bile olmadan onun yanına gitmeye başladı.

Yaklaştıkça burnuma dolan asla kelimelerin bile anlatamayacağı bir koku oluştu. Bu öyle bir andıki hatta kalbimde olan bir buz parçasının çatladığını hissettim. Arkası dönüktü, üzerinde siyah pantolonu ve yine siyah bir sweeti vardı. O an anladım ki siyah onun için oluşmuş bir renkti. Birden kafamdaki düşünceleri duymuş gibi arkasına döndü ve bana

" Sesimi beğendin sanırım ama üzgünüm tekrarı yok konser bitti"

Dedi ve ayağa kalkıp sahil boyunca yürümeye başladı. Bir şey beni ona doğru çekiyordu, arkasından koşup adını sormak ya da sesini dahi olsa bir şeylerini öğrenmek istedim. Bu asla hoşlantı değildi sadece onun da benim gibi olduğunu hissetmemdi.

Ama ardından gitme cesaretini asla kendimde bulamadım. Sadece göremeyeceğim kadar benden uzaklaşmasını seyrettim. Öylece belki gün doğana kadar bile olabilir şunu çok iyi biliyorum ki, burada durduğum zaman boyunca kulaklarım ve beynimde tek bir ses ile cümle vardı. Şarkının sonu niteliğinde fakat benim içinse hayatın başlangıcı olacak "AYIN KENDİNİ GECEYE TESLİM ETTİĞİ GÜN BENİMSİN ..." yankılanan tek cümle veya ses. Peki neden bu cümlenin benim varlığımı bile değiştirebilecek güçte olduğunu düşündüm?

Aslında ben zamanı durdurmuştum ama zaman kavramı çoktan kendini yok etmişti. O şarkıyı dinlediğimde senin sesinden, gözlerin gözlerime çarptığında derinden, ben gelecek bugün için hep bir umut burda olacaktım.

Denize dönüp o gün bir söz verdim. Bu sesi bir kez daha ömrüme bedel bile olsa duyacaktım. Saçma olsa bile bir anda eğildim ve elime ilk gelen deniz kabuğunu alıp cebime koydum. Buraya her geldiğimde bir deniz kabuğu alacağım. Belki sonsuza kadar sürecek ama pes etmeyecektim. Taki deniz kabukları bittiği gün bütün umutlarım kaybolacaktı ama şu an değildi o gün.

Saatin 9 olduğunu görünce eve doğru koşmaya başladım. Bugün 12 de dersim vardı. Ve benim de yetiştirmem gereken bir ödevim. Yerdeki çamurları aldırış etmeden koştum.

2 saat sonra

Derse sadece bir saat kalmıştı ve bende tükenmiştim. Hızla duş almaya gittim. Suyu açtığım an bugün sabah yaşadıklarım gözlerimin önünden tıpkı film şeridi gibi aktı. Bunlar da neydi böyle onun sadece sesini mi duymak istiyordum yoksa kendisini görmeyi mi diliyordum. İşte hayattaki ilk yeminimi bozmuştum, olmayacağını bildiğin şeyler için vakit kaybetme çünkü zamanın değerlidir. Ama ben onun bir daha görebileceğimi bile bilmeden nelerle uğraşıyordum. Soğuk suyu kapatıp duştan çıktım. Üzerime uzun düşünmelerimin sonunda siyah elbisem ile turuncu paltomu giydim. Hafif bir makyaj ve tepeden yaptığım dağınık topuzumla bir yandan botlarımı giyip aşağı indim. Kampüse geldiğimde sınıfa girip rastgele bir yere oturdum. Bu sırada telefonuma gelen mesajları fark ettim. Tam tahmin ettiğim gibi Güneş mesaj atmıştı.

GÜNEŞ: Gece nerdesin sen ya

GÜNEŞ: Sormam hata telefonun burda. Bu mesajı ne zaman görürsün bilmiyorum ama ev sahibi evden çıkmamızı istiyor.

GÜNEŞ: Sakın canını sıkma bir çaresini buluruz akşam 7 de evde ol bir fikrim var.

Sıkıntıyla telefonumu çantama attım. Sınıfa giren hocayla birlikte ders başlamıştı. Kafamın hiç ders dinlemeye hazır olduğunu sanmıyordum.

" Gece Aksoy "

Birden ismimi duymamla ayağa kalktığımda Fizik hocası teslim için projeyi istiyordu. Çantamdan projemi çıkardım ve büyük bir yük atlatmanın mutluluğu ile ödevimi teslim ettim.

Ders sonunda bitmişti. Eşyalarımı toplayıp dışarı çıktım. Eve gidip uyumayı o kadar çok istiyordum ki...

İlerde gördüğüm otobüs durağına koşarken bir resim yarışması broşürü gözüme çarptı. Üzerinde "MUCİZELERİNİZ SİZİNLE SONSUZ OLSUN" yazıyordu. Ve ödülü de 3.000 TL'ydi. Muhtemelen küçük çaplı bir yarışmaydı ama katılmaktan da zarar gelmezdi, kira için para kazanmak zorundaydım. Aileme yük olmayı asla istemiyordum, kendi ayaklarım üzerinde durmalıydım. Telefonumu çıkarıp yarışma broşürünün fotoğrafını çektim. Tekrar koşarak otobüse yetişmeye çalıştım...

Binanın önüne sonunda gelebilmiştim. Çantamdan anahtarlığımı çıkardığımda kapımızın önünde bir kutu olduğunu fark ettim. Güneş'in kargosu muydu diye düşünmeye başladım. Bunu gelince ona sormak çok daha iyi olurdu sanırım.

Odama kendimi attığımda bütün yorgunluğumu uyuyarak geçirmek istedim. Kendime bir şarkı açıp yatağımın üstüne oturdum şarkıda

"RUHUM HAYATTAN YORULUP GECEYİ SEÇTİ..."

Diyordu ve benimde ruhum çok yorgundu. Ama bu farklı bir yorgunluk hiç aşık olmayıp aşk acısı çekmek gibi sanki yanımda olmadan benimle birlikte olan biri vardı.

Peki benim bile haberim yokken bu kişi kimdi de ben acı çekiyordum ...

Bu bölümü ayın dolunay olduğu zamanını çok seven ruhu hayat dolu insanlara ithaf ediyorum

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÖNÜŞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin