İlk Defa| Bölüm 2

494 32 4
                                    

Çukur her zamankinden daha sessizdi polislerin aramaları son bulmuştu ama birşeyler eksikti sanki her kişi bir parçasıydı Çukur'un..

Kocaman bir yapboz vardı ve tek parça bile büyük resmi etkiliyebiliyordu..

Karaca yoktu, Salih kendini suçlu hissediyordu ve İdris o kendine binbir türlü yeminler ediyordu bir daha Çukur'u bırakmayacağına dair..

Birde büyük resmi fazla etkilemeyen ama olmazsa birşeylerin yarım kalacağı kişiler vardı.. Yağız gibi Eza gibi.. Yağız üzülmekle yetinmişti Eza ise kendini suçluyordu..

Ve artık bu yapboz da olmayan kişiler vardı Karaca yeni yeni anlıyordu bu yapboz çoktan bozulmuştu.. Yamaç'ın gidişiyle.. Selim'in gidişiyle.. Akın'ın yok oluşuyla bozulmuştu bu yapboz.. Oysa bir yapboz ancak bütünken anlamlıdır..

Ellerinde ki kelepçeye inat dökmüyordu gözlerindeki yaşları Karaca ve Azer'de ona inat yumrukluyordu duvarları..

Karaca tüm suçu yüklenip kurtarmıştı Çukur'u.. Herşeye rağmen inanmıştı kendine..

Bir gece daha bitmişti bile yine olmuştu sabah..

Çukur ahalisi yaşlı genç demeden kendilerine siper olan Karaca için toplanmıştı bu seferde..

"Evet Çukur'u polis basmış olabilir, ceset torbaları toplanmış olabilir ama kadınlar ve çocuklar en değerlimizdir onlara dokunulmaz. Dokunanın eli kırılır.." Salih sesine sert ve inançlı bir ton bırakmıştı ama kimseden ses çıkmıyordu nasıl olurda kimse çıt çıkarmazdı Selim'in emanetiydi Karaca..

"Susmasanıza konuşun.. Neden birinizde çıkıp Karaca'yı kurtarmadınız. O kız sizin için canını vermeye hazırken siz neden onun o karanlık hücreye atılmasına izin verdiniz." Emmi çok kırılgan bir ses tonuna sahipti sanki her an ağlayabilecek gibi..

"Karanlıktan korkar." diyebildi Azer sadece çünkü kendi içinde halledemiyordu.. Kalbine açıklayamadığı şeyler vardı ama bunu anlayamıyordu..

"Selim Abinin emaneti o bize öylece bırakamayız değil mi?" Celasun ise söylediğinin tersine pes etmek istiyor gibi isteksiz söylemişti..

Onlar bunları düşünürken Karaca'nın gözleri bağlanıyordu. Ters giden birşeyler olmalıydı hapse girenlerin gözü mü bağlanırdı? "Yürü" dedi bir ses. Karaca korkmaya başlamıştı ama belli etmemeye çalışarak bir adım attı, bir adım daha, bir adım daha..

Teninde bir ürperti hissetmişti, sanırım dışarı çıkarmışlardı onu..

Rüzgar saçlarını uçuruyordu, gözlerini o kadar sıkı bağlamışlardı ki güneş ışınları bile girmiyordu heryer karanlıktı... Oysa çok korkardı karanlıktan.. Bir kapı açıldı ve "Bin" diye emir verdi daha önceden tanıdık bir ses..Karaca yavaşça arabaya bindi.. "Kimsiniz siz nereye götürüyorsunuz beni?" aslında yardım çığlıkları atmak istiyordu ama elleri kolları bağlı önü kapkaranlıktı..

Eğer çığlık atarsa  bu karanlıkta şiddete mağdur kalmaktan korktu, aslında canı yanmazdı ama ruhu acırdı..

"Abi Karaca kaçmış" aniden kahvehaneye dalan Meke'nin sözleri herkesi şaşırtmıştı. Salih donakalmıştı.. Azer Meke'ye bağırmakla meşguldü.. İdris.. İdris ise gözlerinde ki yaşlara engel olamadı.. Nasıl kaçmıştı?

Karaca ise her şeyden habersiz susmaya devam ediyordu içinde bir his vardı.. Kendine açıklayamadığı bir güven hissi vardı.. Boynunda bir acı hisseden Karaca çoktan bayılmıştı bile..

Azer ilk defa kendini anlamıştı.. Karaca onun her şeyiydi.. Ama Salih'te kardeşten öteydi.. Ona ihanet etmek istemiyordu aslında bu bir ihanet değildi ama o öyle hissediyordu..

Gözlerini yavaşça aralayan Karaca kolunda ki serumun acısıyla gözlerinde ki yaşları serbest bıraktı.. Yavaşça doğrulup ayağa kalktı, kapıyı açtı.. Kapının önünde bir yığın adam vardı ama hiçbiri ona dokunmuyordu..

Bir ses Karaca'ya aşağı inmesi gerektiğini söyledi ve Karaca aşağıya indi bahçeye çıktı arkası dönük bir adam vardı.. Eliyle yaklaş dedi.. Karaca yaklaştı ve o an anladı yapboz eksikleriyle de güzel olabilirdi..

Ardından Çukur'da ki sessizliği bozacak sesler yükselmeye başladı, "Karaca Koçavalı ölmüş.. Karaca Koçovalı Ölmüş..."

İlk Defa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin