İlk Defa| Bölüm 1

989 34 0
                                    

"Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde." Arka planda çalan şarkı ciğerlerime işliyordu sanki.

Aylar önce dağılmıştı Çukur hala kendi evimizde olsakta mahallenin başında biz değil büyük insanlar vardı.

Adına dahi ulaşamayacağımız güçte büyük insanlar.

Amcalarımdan bir tek Salih amcam kalmıştı, babam cezaevinde intihar edip kıymıştı canına,Akın kayıptı Damla Yengem odasından bile çıkmıyordu,babaannem yoğun bakımda canıyla savaşıyordu.

Ve biricik dedem Çukur'a dair tüm ümitlerini yitirmiş öylece evde oturuyordu.

Kurtuluşlar Salih amcamın eski evinde yaşıyor Azer daha yeni anlaştığı dostlarının ölümünün üzerine kin tutuyordu,öldürmek için yeminler ediyordu.

Düşüncelerimi bölen televizyonda çıkan haber olmuştu. "Bugün öğlen saatlerinde Çukur adıyla bilinen Koçova Mahallesinde çatışma çıktı." Dedem de merak etmiş olacak ki sesi açtı. "Olayın sorumluları olan Azer Kurtuluş ve Yağız Karahan göz altına alındı."

Hızla ayağa kalkıp dedeme baktım o da çok şaşkındı telefonumu cebimden çıkarıp amcamı aradım. "Amca."

"Karaca,Eza'ya söyle sakın evden çıkmayın çok karışık buralar dikkat edin kendinize." Daha ne oluyor diyemeden kapatmıştı amcam telefonunu.

Ne demek karışıktı buralar? Bitmemiş miydi bu çatapat işleri?

"Dede ben yan evdeyim." Olayın şokuyla sadece başını sallamakla yetindi.

Ayağıma kimin olduğunu bile bilmediğim terlikleri geçirip Eza'nın kapısını çaldım. "Yağız'la,Azer göz altına alınmış."

"Yeni duyduk. Ee hadi gidelim mahalleye." Başımı aşağı yukarıya salladım amcam çıkmayın demişti ama evde öylece duramazdık.

"Eza dur." Dedim evden öylece çıkan Eza'ya belimden silahı çıkardım. "Kullanmayız inşallah."

Başını sallayıp silahı beline taktı.

Hala emin değildim gitmeli miydik?
Sonuçta amcam evde kalın demişti..

Ama Azer.. o tutuklanmıştı herşeyi göze almalıydım onun için.

Mahalleye geldiğimizde herşey sandığımızdan daha karışıktı bir yandan taşınan ceset torbalarının yanı sıra yaklaşık 20 ye yakın polis bir yandan ifade alıp bir yandan da cesetleri taşıyorlardı.

"Karaca sen eve dön?!"

Eza tehlikeyi anlamış olacak ki beni eve göndermeye çalışıyor aslında bende anlamıştım..
Bu polisler bizi buradan salmazlardı, tutuklayıp adını dahi duymadığım bir şehrin cezaevine yerleştirirlerdi..

"Seni yarı yolda bırakmam ve Azer'i de merak ediyorum.." Sesimi biraz çaresiz ve umutsuz çıkarmaya özen gösterdim çünkü onu anca böyle ikna edebilirdim. "Sen şimdi eve git ben seni götüreceğim Azer'e"

Ah be Eza..
Eza fazla sözü dinlenen biri olmamasına rağmen her zaman en mantıklı kararları veren biriydi o yüzden herkes onu dinlemek zorundaydı..

Eve doğru ilerlemek istercesine arkamı döndüğümde, "Hey siyahlı dur bakalım orada!"

Sesi o kadar itaatkar ve ürkütücü çıkmıştı ki durmamak elde değildi, "Durma ilerle ben idare ederim" Eza ilk defa mantıksız konuşmuştu bu sefer plan benimdi..

"Sen git Eza üzerinde silah var ben halledicem."
Peki nasıl hallediceksin Karaca söyle lütfen.. Aklımda ki planlara inat direnmeye çalışıyordum.. Hem buradan kurtulmalıydım hem de Çukur'u küçük düşürmemeliydim..

Eza gitmyince ben polise doğru ilerlemeye başladım, memurun yanında durduğumda önce bana uzunca baktı, "Kimlik lütfen!"

Arka cebimden çıkardığım kimliğimi uzattığımda polis anlamsızca dikti gözlerini, "Karaca Koçovalı... Demek Koçavalısın? Alın bunuda."

Evet Karaca.. Yolun sonu gözüktü,ellerimde hissetiğim kelepçe bana garip bir şekilde huzur hissetirmişti.. Nedenini bilmediğim bir şekilde..

Yaklaşık yarım saatlik bir yoldan sonra karakolun önünde indirdiler beni.. Küçük adımlarla içeri girdik.. Masa başında ki polis sabıkamı güncelledi.. Vee kara kapılara yaklaştık..

Kapı yavaşça açıldı.. Tüm gözleri üstümde hissederken, kafamı yavaşça kaldırdım... Herşey bu kadardı sanırım.. Sonra yavaşça kaldırdım kafamı.. Bir çift karşıladı gözleri mi.. Bir çift kara göz..

Yağız, Azerin en yakın arkadaşı ters kelepçelenmiş bir şekilde sinirli gözlerle bir bana bir komisere bakıyordu.

"Kızı niye aldınız?" Komiser pis bir gülüş yerleştirdi yüzüne.

"Söylemediler mi sana Yağız Efendi?" Elindeki tabancanın namlusunu bana çevirdi. "Koçovalı olan ve onlara yandaşlık yapan herkes bedel ödeyecek."

"Ne demek lan bu?" Yağız onu tutan polisi elinden geldiğince itip yanıma geldi. "Geç arkama Karaca."

Şimdi Yağıza tutuluydu silah ama öldüremezdi,dışarıda ne kadar çok olduğumuzu biliyorlardı.

Burda birimizin kılına dahi zarar gelse kendi elleriyle ölüm fermanlarını imzalamış olacaklarını biliyordu.

Ejder dedikleri adamın kendilerini koruma çabasına girmeyeceğini çok iyi biliyordu.

"Yağız'ı ve Azer'i bırak." Koçovalı olan benim onlar değil. "Kimsenin hayatıyla oynama komiser,tek lafıma bakar. "

"Ejder'den korkmuyor musun Karaca?" Bu sefer pis pis sırıtan bendim.

"Ejder'den korksaydık içeri alınacak kadar ileri gitmezdik." Gözlerindeki minik korku bile beni mutlu etmeye yeter de artardı bile.

"Şimdi bırak onları gitsinler." Biraz teredüt ettikten sonra Yağız'ın kelepçelerini çıkardı.

Aptaldan başka bir şey değildi her türlü ölecekti ama o bunun farkında değildi.

Biz onu bu saatten sonra öldürmezdik ama Ejder kesinlikle öldürürdü.

"Kelepçe takın Karaca'ya." Bileklerimi geriye yaslamamı istediklerinde öne doğru uzattım.

"Suçum yok ki benim." Kelepçe bileklerime takılırken komiserin yüzüne bakmaya devam ettim. "Eninde sonunda çıkaracaksın beni."

"İlla buluruz bir şeyler Karaca." Odadan çıkarılıp nezharethaneye götürülürken bom boştu aklım.

İki ay öncesine kadar Çukur'un ne olduğunu bilmiyordum ben. Şimdi ise uğruna hapis yatmayı bile göze alıyordum.

Ailem yok derken koca bir aile bulmuştum içinde yaşadığım enkazda.

Çukur bana gerçekten evdi artık.

Ailemden kimse kalmadıktan sonra anlamıştım neyin ne olduğunu,gözlerim sonunda bakmaktan vazgeçip görmeye başlamıştı.

Her yazısında bir anlam vardı Çukur'un.

Her sokağında,her kaldırımda,çatısında... her adımda bir kardeşim vardı artık.

Ama bir harabeydi evimiz,bir yaraydık içinde durmadan kanayan.

Çukur artık kabuk tutmadan kanayandı...

İlk Defa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin