Sessiz bir mekânda tek başına bir masada oturuyorsun.Gömleğindeki kahve lekesi tüm canlılığıyla gidişimin yıkıcılığını haykırmak istiyor sana ama onun dili de lâl,tıpkı benimki gibi.Yan masanda bir aile oturuyor.Küçük,sarışın,tatlı da bir kızları var.Onları izliyorsun bir süre.Belki nefretle belki imrenerek.Başını tekrar kahvene doğru çevirmek üzereyken bir parıltı çarpıyor gözüne. Ya da bir silüet.Anlam verene kadar uzun uzun bakıyorsun olduğum yere.Beni neden görmüyorsun?Kalan kahveni tek yudumda bitiriyorsun.Aldığın tatla yüzünü buruşturuyorsun.Sen kahveyi sütlü seversin.Kendine acı çektirmeye çalışanlara benziyor bu hâlin.Neden sonra âniden masayı devirerek kalkıyor,yere dizlerinin üstüne çöküyorsun.
Etrafındakiler şaşkın ama bir o kadar da acıyan gözlerle izliyor seni.Cafe sahibi hemen bir çalışanı gönderiyor yanına seni uyarması için.Bu sıcak,capcanlı mekân için fazla ölüsün.Garson sözlerini bitirmeden kalkıp çıkıyorsun oradan.Uğultulu bir şekilde söylenenleri duyuyorsun.Acı bir gülümseme yerleşiyor dudaklarına.Ah sevgilim,senin o dudakların..Ayaklarını sürüye sürüye yürüyorsun.Telefonun çalıyor.Arayan eşin.Ekrana bakıyorsun yedi cevapsız çağrı. Ona da üzülüyorsun.İlgilenmediğini düşünüyorsun yeterince, pişmanlık fiziksel bir acı gibi yakıyor canını.Seni merak ettiğini,kızınızın da seni özlediğini ve aşerdiği yemekleri sıralayıp kıkırdıyor.
Ne istiyorsa üşenmeden alıyor eve dönüyorsun.Onu saçlarından öpüp sımsıkı sarılıyorsun.Kıskanıyorum bu hâlinizi.Ama yüzünde mimik oynamıyor.Yaptıkların sevgiden değil sorumluluk hissinden. Gece olunca bir sebep bulup yine oturma odasında yatmak istiyorsun.Oysa biz birlikteyken asla istemezdin.Buna sevinmek istiyorum.Ben bencil bir kadın mıyım sevgilim?Bir gün mezarlığa,yanıma geliyorsun.
Daha sen kapıdayken bu ölü kalbim hızla çarpmaya başlıyor.Beni özlediğini görmek ruhumu ısıtıyor.Yanıma gelmeyeli yıllar oluyor.Uyuduğum yerin kurumuş otlarla kaplı ve bakımsız oluşuna takılıyor gözün.
Diğerleri tüm ihtişamıyla uyurken benim böyle oluşum içini burkuyor.Sonra sıyrılıyorsun bu düşünceden.
Anlatıyorsun ve ben yine heyecanla hiç bilmiyormuşum gibi dinliyorum seni.Pişmanlıklarını,özlemini,ben gittikten sonra neler değiştini...
Her iki kelimede bir yutkunup gökyüzüne bakıyorsun.Saatler böyle geçiyor ve ben her saniye daha çok kapılıyorum sana.
Eğilip mezar taşımı öpüyorsun sonra kalkıyorsun oturduğun yerden.
Bu son gelişim diyorsun.
'Bakmam gereken bir kızım var.'
Bu lafın dönüp duruyor düşüncelerimde.
Ölü de olsa yaralıyor bedenimi.
Bir daha da hiç gelmiyorum yanına.
Kızına ismimi verdiğiniyse mezarıma gelen kargalardan öğreniyorum haftalar sonra.
Ve sonra izin istiyorum Tanrı'dan gözlerimi kapayabilmek için .
Çok yorgunum Tanrı'm yıllardır uyumadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beraber ufku seyreder ve belki ölmeyiz
No Ficciónâh'lı geçmiş zaman. alıntı değildir. |11.09.20|