Yanıma gelip elimi tutunca ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
Y/N: ne? Aynı yere gidebilmemiz için el ele tutuşmalıyız yoksa ikimizde bir daha bir birimizi bulmamaya biliriz.
Başımı salladım gözlerini kapatınca bende kapatmıştım ve açtığımda başka bir yerdeydik.
JK: hey bunu nasıl yaptın?
Y/N: eh ben bir ruhum. Sende öylesin.
Her seferinde unutuyorum bunu.
Y/N: seni şehire getirdim. Şimdi sen evinin yolunu göstereceksin ve ailenin yanına gideceğiz.
Önden yürümeye başladım evim yakınlardaydı. Hızla evime doğru gitmiştim. Apartmanın önüne geldiğimizde anahtarlarımın olmadığını fark ettim.
Y/N: girsene.
JK: anahtarım yok.
Y/N: ah yokmu? Zili çal belki bir açar.
Elimi zili çalmak için kaldırdım.
Y/N: gerçekten zili çalmayımı düşünüyorsun? Çok safsın.
Kapının içinden geçip gittiğinde artık şaşıramıyordum bile. Bende içeriye girdim ve 4. Kata çıkmıştık.
JK: burası. Hadi gel.
Y/N: önce sen gir etrafı kontrol et.
JK: neden ki?
Y/N: ne bileyim belki içeride birisi çıplak geziyordur yada başka bir şey vardır diye.
JK: saçmalamayı kes. Bir azdan nişan var kim çıplak gezer ki?
Y/N: ah doğru. Gidip nişanlınla tanışayım.
İçeriye girdiğinde arkasından bende girmiştim. Kendi eviymiş gibi gidip koltuğa oturmuştu. Sunji telaşla sağa sola dönüp telefonuna bakıyordu.
Sun: açmıyor telefonunu.
Ne kadarda güzel olmuştu üzerindeki pembe elbise ile. Annemde çok telaşlı gözüküyordu.
Annem: nerde bu çocuk? Saat kaç oldu hala gelmedi.
JK: hey yardım et.
Y/N: seni göremezler duyamazlar nasıl yardımcı olabilirim?
JK: buraya boşunamı geldik yani? Hadi ama sen biliyorsundur kesin bir yolu vardır.
Y/N: bir yolu olsaydı sence ben şu an burdamı olurdum? Neyse nişanlın güzelmiş hadi gidelim.
JK: nereye?
Y/N: bilmem gezmeye.
JK: hayır hiç bir yere gitmiyorum gitmiyorsun! Burda kalmalıyız yoksa aklım onlarda kalır. Hem sen demedin mi onları cesedimin olduğu yere götürmeliyim diye yoksa ölürüm!
Y/N: nasıl? Soruyorum sana sesini duymuyorlar seni görmüyorlar nasıl onları oraya kadar götüreceksin?
JK: hiç bir yolu yok mu gerçekten?
Y/N: bir yolu var aslında.
JK: nedir? hemen yapalım!
Y/N: bizim değil onların yapması gerekir. Ruh çağırma oyunu...
JK: dalgamı geçiyorsun benimle? Bir az ciddi ol lütfen!
Y/N: bak eğer birileri ruh çağırma oyunu oynayıp senin ismini çağırırsa onlarla tahta üzerinden iletişime geçebilirsin.
JK: kimse böyle bir saçmalık yapmaz yapsa bile bile benim ismimi söylemesi gerektiğini nerden bilebilir?
Y/N: o zaman rüyasına girmeye çalış.
JK: ne?
Y/N: gece uyurken rüyasına girip onunla konuşabilirsin. Uyandığında konuştuklarınıza inanabilir ama inanmamayada bilir. Belkide unutur.
JK: tamam nasıl gireceğim?
Y/N: aslında çok zor ben çok denedim ama giremiyorum. Girdiğimdede ertesi gün gördüklerinin hiç birini hatırlamıyorlar. Ama denemesi bedava uyumalarını bekleyelim.
Saatlerce uyumalarını bekledik. Kimse uyumuyordu. Sunji sürekli telefonla bana mesaj atıp arıyordu. Sunji benim odama gidip yatağıma uzanmıştı sonunda.
Y/N: eviniz çok sıkıcı. Yani apartmanınız demek istedim. Kendinize ait bir bahçeniz yok.
JK: bahçeyle ne yapacağız?
Y/N: çiçek sulamak çimenlerde çıplak ayak yürümek hım?
JK: konumuz şu an bu mu?
Y/N: ah pardon.
JK: Sunji uyuyacak galiba.
Y/N: neden ona aşık olduğun çok belli. O çok güzel biri. Aynı zamanda iyi kalpli birisine benziyor.
JK: öyledir.
Y/N: ilk aşkınmı?
JK: hayır.
Y/N: a ilk aşkın kim? Neden ayrıldın? Seni sevmedi mi?
JK: hayır hayır. İlk aşık olduğumda anaokuluna gidiyordum. Saçma sapan bir duyguydu aşk değildi. Hem çocuktum elimi tutan ilk kızdan hoşlanmıştım.
Y/N: neden saçma diyorsun ki? Çocuklarda aşık olabilirler bence.
JK: senin ilk aşkın varmı?
Y/N: bilmem vardır belki. Hafızam silindiği için hatırlamıyorum. Çoğu şeyide zaten ailemi takip edip onların konuşmalarını dinleyerek öğrendim.
🎬
Hikayede iki son yaparım belki biri mutlu biride mutsuz son 🦋