otobüsten kahkahalarla inen iki liseli, sokaktaki insanların bakışlarını onlara yönlendirmelerini sağlıyordu. atahan durağın tam arkasındaki bakkalda sigara almak için durunca deniz "bak valla öleceksin atahan" diye arkasından seslenerek kapının birkaç adım ilerisinde beklemeye başladı. elinde pazar arabasıyla gelen üst komşularını görmezden gelmeye çalışarak cipsleri kurcalıyordu ki korktuğu başına geldi.
"ay denizciğim sen de mi buradaydın?"
"merhaba aysel teyze. okuldan çıktım, eve gidiyorum." diyerek konuşmayı mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyordu, deniz.
"ay güzel çocuğum benim, okuyun okuyun. en iyisi okumak. benim oğlan, on üçünde miydi neydi, tutturdu liseye gitmeyeceğim diye. neymiş, bakkal olacakmış beyefendi. rahmetli kudrettin amcan ne uğraştı onu okutabilmek için. neyse yalvar yakar gitti liseye. şimdi nasıl mutlu nasıl! ben biliyordum zaten, cin gibi çocuk mehmet abin. kız arkadaşı çirkin biraz ama olsun. o kız da okumuş. ya gitmeseydi liseye? bakar mıydı elin kızı benim gariban oğluma? gerçi böyle dediğime bakma, yakışıklıdır mehmet abin. küçükken mahallenin tüm kızları peşindeydi onun. sahi var mı senin de kız arkadaşın?"
atahan konuşmanın son çeyreğine dahil olmuş ve bu soruyla kahkahayı basmıştı. deniz yüzünün alev alev yandığını hissedebiliyordu. "yok, aysel teyze. biz ders çalışacaktık da gidelim artık. hem seni de tutmayalım ellerin dolu malum. tabi tabi söylerim selamını anneme."
atahan hala sessiz sessiz gülmeye devam ediyordu. deniz birden sert bir şekilde ona döndü. "ne gülüyorsun sen ya? rezil ediyorsun beni kadının yanında."
"aa ne dedim ben canım?"
"ne yani olamaz mı benim kız arkadaşım?"
"kız arkadaşın olsun istiyorsun yani?" derken atahan'ın yüzü düşmüş gibiydi. belki de deniz'e öyle gelmişti. konuyu daha fazla uzatmamaya karar vererek adımlarını hızlandırdılar.
^^^^^^
deniz elinde iki bardak kahveyle ve bir tabak kurabiyeyle geldi. atahan çoktan salondaki masaya yerleşmiş ve matematik kitabını çıkarmıştı. iki aydır sırayla bir deniz'in bir atahan'ın evinde ders çalışıyorlardı. aralarındaki garip bir çekim vardı ve ikisi de bunu kelimelere dökmekte zorlanıyordu. masanın üstündeki telefon ısrarla titreşince derin bir nefes alıp arayan kişiye cevap verdi, atahan.
"efendim derya?"
"oha ata bir de hanım de istersen?" dediğinde derya'nın gözlerini devirdiğini hissedebiliyordu, atahan.
"yok aşko ondan değil. ders çalışıyordum birden arayınca..."
"ya nerdeysen geleyim yanına, çok sıkıldım. hem beraber çalışmış oluruz."
deniz göz ucuyla atahan'a bakarken atahan telaşla kalemiyle oynuyordu. "evdeyim de misafirler var karışık biraz burası."
"e sen gel bize, daha iyi. kimse yok zaten."
"derya ben sonra arayayım mı seni? çok müsait değilim şu an. görüşürüz." der demez derya'nın cevabını beklemeden telefonu kapattı. deniz'le beraberken, neden olduğunu anlayamadığı bir sebepten, eli ayağı birbirine dolaşıyordu.
deniz elinde tuttuğu mor uçlu kalemin silgisini dişlerken bir yandan da atahan'ı süzüyordu. saçları dağılmıştı, yaklaşık iki saattir ders çalışıyorlardı. üstündeki çizgili kazak onunla ilk konuştuğu günü hatırlatıyordu. o gün okula gitmek için otobüsü tercih etmişti ve hayatına hiç beklenmedik biri dahil olmuştu. okul dışında neredeyse sürekli beraberlerdi. ama yine de sorulması gereken sorular vardı ve artık dayanamıyordu.
"neden derya'ya burada olduğunu söylemedin?"
atahan kulaklarının uçları kızararak cevap verdi "zor geldi anlatması, önemli bir nedeni yok."
"şimdi ben bir şey söyleyeceğim ve bunun sonucunda istediğin tepkiyi vermekte özgürsün." atahan kafasını kitaptan kaldırmadan aşağı yukarı salladı. "en azından yüzüme bakar mısın, atahan?" deniz'in sesindeki ton atahan'ın söyleneni yapmasını sağladı.
"bak atahan benim hiç sevgilim olmadı, tamam mı? bu işler nasıl oluyor, illa bir soru mu sorulması gerekiyor bilmiyorum. iki ay falan oldu, kaçak göçek buluşup duruyoruz. aynı şeyleri mi hissediyoruz, atahan? öyleyse söyle yani çünkü ben daha fazla dayanamıyorum."
atahan yüzünü elleri arasına aldı. işte o kaçınılmaz soru gelmişti. deniz'i ilk gördüğü an onda bir şeyler olduğunu biliyordu. onu kendine çeken, onun hakkında her şeyi öğrenmek istemesine neden olan, daha önce hissetmediği duygular hissetmesine yol açan şeyler... tamamen dürüst olması gerektiğini biliyordu -deniz bunu hak ediyordu.
"ben seninle vakit geçirmeyi çok seviyorum, deniz. ismine ne demek istersen... ne yaparsak yapalım, bu ister ders çalışmak olsun ister sadece yan yana oturmak, seninle yapınca farklı oluyor. anlatabiliyor muyum? bu arkadaşça bir his mi? emin değilim. emin olduğum tek şey seni öpmek isted-"
emin olun, atahan dileğinin bu kadar çabuk gerçekleşeceğini bilseydi hislerini çok daha önce söylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yavşak atahan
General Fictionsarı çiçekler'de bir cümlede falan bahsettiğim bir karakter hakkında spinoff yazmaya karar verdim. temmuz20