4

24 2 0
                                    

"ben hayatımda bu kadar berbat bir film izlemedim, atahan." dedi deniz kollarını göğsünde kavuşturup koltukta geriye yaslanırken.

atahan omuzlarını silkerek deniz'e döndü. "ben sana demiştim, filmin ismine aldanma oyuncuları hiç iyi durmuyor demiştim. natalie portman sevmem zaten ben."

"aa hayırdır, niye? seksi bir kadın bence."

"yani normal bir kadın. kişilik olarak kılım biraz."

deniz atahan'ın söylediği karşısında kıkırdadı. dış görünüşünden böyle bir insan olduğunu anlamak mümkün değildi. onu görseniz rastgele liseli ortamcı bir erkek olduğunu düşünürdünüz. halbuki bazen söyleyeceklerini tahmin etmek çok zordu. çok düşünüyordu, çok konuşuyordu ve deniz onu dinlemekten asla sıkılmıyordu.

"makarna yer misin? bira var galiba, gerçi şarap mı seversin bilmiyorum."

"atahan ben gidiyim istersen, hem annenler falan gelmeyecek mi?"

"büyük halam evini satacakmış, oraya gitti annemler. ev boş yani." dedikten sonra göz kırptı atahan. deniz kafasını olumlu anlamda sallarken bir yandan da annesine arkadaşında kalacağını haber veren bir mesaj attı.

"şarap varsa tercih ederim."

^^^^^^

boş makarna kaseleri, yarısı boşalmış şarap şişesi ve iki küçük bardak salondaki sehpanın üzerinde duruyordu. kafasındaki kağıdı tutmaya çalışan atahan gülerken kağıdı düşürünce gözlerini kapatarak yerde kağıdı aramaya başladı. deniz ondan önce davranıp kağıdı tekrar onun kafasına yerleştirdi.

"bak atahan görmedin di mi?"

"görmedim, görmedim. bekle, şimdi dedin ki: şarkıcı, sarışın ve 80lerde ünlü filmler yapmış. ya böyle elli tane insan var, nerden biliyim deniz?"

"of atahan, sen sanki çok iyi ipucu veriyorsun. kaslı ve yakışıklı dedin sadece. nasıl bulayım ben bunu?"

gülüşmeler eşliğinde oyun oynamaya bir süre daha devam ettiler. saat iyice ilerlediğinde ve şişenin dibi görünmeye başladığında konuşulan konular derinleşmişti. aileleri ve okul hayatlarından konuştuktan sonra sıra atahan'ın iki hafta önce laf arasında sormuş olduğu o önemli soruya gelmişti.

"atahan, bir şey sorabilir miyim sana? ama yanlış anlamayacaksan..."

son kalan şarabı bardaklara paylaştırırken hızlı hızlı kafasını aşağı yukarı salladı, atahan. deniz kendi kendine gülümsedi. "sevgilin var mı?"

atahan midesindeki ağrının tüketmiş olduğu alkolden mi yoksa sorudan mı olduğunu kestiremiyordu. "hayır, bayadır yok. senin?"

"hiç sevgilim olmadı, lise birde biriyle öpüşmüştüm ama."

"bizim okuldan biri mi?"

"hı-hı. mert, mert çağan."

atahan kafasını öne eğerek kısık kısık güldü. "annem bile öpüşmüştür mert çağan'la."

^^^^^^

"atahan... atahan... saat 11 olmuş. tam gün yok yazıldık, atahan."

deniz saçlarını eliyle geriye doğru taradı. çömeldiği yerden kalkıp gece üstünde uyuya kaldığı koltuğa oturdu. sabah uyanamayacaklarını tahmin etmişti. en son atahan'ın eski sevgilisinden bahsettiğini hatırlıyordu. derya'nın ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu söylediğini, lise birde ona çıkma teklifi ettiğini ama derya'nın "salak mısın, atahan?" diye cevapladığını...

kendisi de ablasının daha önce nişanlanıp daha sonra ayrılması, dört tane teyzesi olması ve hepsinin bankacı olması, en sevdiği rengin yeşil olması gibi alakasız bir çok şeyden bahsetmişti. ne kadar içtiklerini ve nasıl uyuduklarını hatırlamıyordu, ya da ne zaman üstüne atahan'ın kıyafetlerini giydiğini.

annesini araması gerekiyordu, en son dün akşam yemeği yerken görüşmüşlerdi. aylin'e anlatacağı o kadar çok şey vardı ki ona kızgın olduğunu dahi hatırlamıyordu. notlarında kayıtlı ders programı yazan notu açtı. üç ders ingilizce kaçırmıştı ve bu saatten sonra okula gitmesinin pek de bir anlam ifade etmediğine karar verdi.

o sırada atahan yavaşça gözlerini açtı. sağa sola bakınarak dün geceyi hatırlamaya çalıştı. kafasında yerine oturan şeylerle birden ayağa kalktı ve salonda bir oraya bir buraya koşmaya başladı. deniz onu takip etmekten başının döndüğünü hissedince yüksek sesle atahan'a seslendi.

"saat 11 olmuş deniz. annemler okula gitmediğimi görürse keser beni."

"uyandırmaya çalıştım ama kalkmadın. ortalığı toparlamana yardım edeyim sonra giderim ben de."

atahan elinde şarap şişesi ve tabaklarla mutfağa yürürlerken öflemeye devam etti. "bak anlamıyorsun. devamsızlığım bitti şu an. haziran'da okula gitmem gerekecek."

deniz, atahan'ın omzuna vurdu. "he şöyle desene. niye annem kızacak diyorsun? neyse, yoklama almazlar zaten haziran'da."

kısa bir süre ortalığı toparladıktan sonra ayrılma vakti gelmişti. ikisinin de söyleyecekleri vardı ama bir türlü dudaklarından kelimeler dökülmüyordu. deniz, dünya üzerindeki en gerizekalı insan olduğunu ve yanlış şeyler hissettiğini düşünüyordu. atahan ise bir an önce derya'yı arayıp birine içini dökmenin ihtiyacını hissediyordu.

tüm bu düşünceleri kalplerinin derinlerine gömdüler ve koyu kahverengi kapının ardında iki ayrı yöne yürümeye başladılar.


hadi bunu da salayım buraya
iyi geceler :3
bir de bölümün ortasında birbirlerine anlatmaya çalıştıkları ünlüler sizce kimdi? aşırı merak ediyorum tahmin edilecek mi

yavşak atahanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin