atahan kafasını sıranın üstüne yaslamış almanca öğretmeninin onu fark etmemesi için dua ediyordu. almanca dilini ve dersini hiçbir zaman sevmemişti. öğretmenleri funda hanım, okuldaki en genç öğretmenlerden biriydi. öğrencileriyle sohbet etmeyi sever, onlarla arkadaş olmak isterdi. bu yüzden yavaşça derya'nın yanına yaklaşıp atahan'ın iyi olup olmadığını sorması kimseyi şaşırtmamıştı. derya atahan'ın huyunu bildiğinden başının ağrıdığını söylemiş ve soruya onun yerine cevap vermişti.
sıranın altından telefonunu çıkaran atahan, uzun süredir oynadığı strateji oyunu oynamaya başladı. askerlerini güçlendiriyor, kulelerinin korumasını arttırıyor ve sol köşede askıların yanında oturan ışıl'a savaş açıyordu. o sırada telefonuna mesaj geldi.
deniz 11f : derste misin
evet, dersteydi ve bu deniz'in de derste olması gerektiğini gösteriyordu.
atahan şensoy : evet
atahan şensoy : sen değil misin
atahan göz ucuyla öğretmeni kontrol ederek cevabı beklemeye devam etti.
deniz 11f : zemin kat erkekler tuvaletine gelebilir misin çabuk
atahan hızla ayağa kalktığında öğretmen dahil tüm sınıfın gözleri ona doğru döndü. "hocam benim aşırı çişim geldi. tuvalete gidiyim mi hemen?" funda hanım gülmesini zor tutarak eliyle gitmesini işaret etti.
ikinci kattaki sınıfından büyük adımlarla zemin kata indi. okul nöbetçisi yaren'e selam verip köşedeki tuvaletlere koştu. derin derin nefes alırken sağa sola bakınıyordu. kimse yoktu. "deniz, burda mısın?" diye boş kabinlere seslendi. en sondaki kabinden "burdayım." sesi geldiğinde çıkıp gitmek üzereydi.
"ne oldu, iyi misin? ödüm koptu çabuk deyince."
"iyiyim gibi. bu tuvaletin kapısının içerden açılmadığını unuttum. kulp da yok açmaya çalışırken elim kesildi. gülüyor musun sen?"
atahan gülmesini zar zor bastırarak hayır anlamında sesler çıkardı. duvardaki peçeteliğin üstünden beyaz kapı kulbunu aldı ve kapıya oturtarak açtı. deniz beyaz bir peçeteyi sol eline bastırıyordu, gözleri ağladığını belli edecek şekilde hafif kızarmıştı. kapı açılınca koşarak atahan'a sarıldı. ikisi de böyle bir şey olmasını beklemiyordu.
"aylin'i aradım açmadı. koray da okula gelmedi bugün. sınıf grubuna yazıp dalga geçilmek de istemedim. teşekkür ederim."
atahan elini saçlarında gezdirerek "ne demek." dedi. koridordaki saate bakıp dersin bitmesine 10 dakika kaldığını fark edince bahçeye çıkmaya karar verdiler. küçük çim sahanın yanındaki banklardan birine oturdular.
"sınıftakiler merak etmemiş midir seni?"
atahan kaşlarını hayır anlamında yukarı kaldırdı. "derya almanca dersini sevmediğimi biliyor. kaçmak için bir bahanem olacağını tahmin etmiştir. ya seni?"
"aylin'i ilk gördüğüm yerde parçalayacağım. tam teneffüs biterken gitmiştim tuvalete. insan bir merak eder."
atahan yüzü hala pembe olan deniz'e gülüyordu. belli ki çok korkmuştu. kafası dağılsın diye dersler hakkında soru sormaya çalıştı ama deniz'in cevap vermeye niyeti yoktu. öğrenciler yavaş yavaş bahçeye çıkarken atahan ayağa kalktı.
"deniz, son dersin ne?"
"tarih, neden?"
"anladım. okul çıkışı işin var mı?"
"aylin'le dışarı çıkacaktık ama çok sinirliyim ona şu an."
"bize gidelim mi? film falan izleriz."
deniz ne cevap vereceğini bilememişti. okulun en tanınan ismi kendisine film izlemeyi teklif ediyordu -hem de kendi evinde. elleriyle ceplerini karıştırırken bir yandan da "ama anneme bir sormak lazım şimdi." dedi. sonra da telefonundan annesini aradı.
atahan deniz'in annesiyle konuşmasını dinlerken gülümsüyordu. deniz'de onu çeken bir şey vardı, birden karşısına çıkmıştı. ileride neler olacağını bilmiyordu ama deniz'in yanında olmak istiyordu. ne olursa olsun onunla yan yana olmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yavşak atahan
General Fictionsarı çiçekler'de bir cümlede falan bahsettiğim bir karakter hakkında spinoff yazmaya karar verdim. temmuz20