1.5

2K 184 155
                                    

Taehyung'un ağzından;

Üzerimi son kez kontrol ettim. Yakışıklı olmuştum. Çünkü özenle hazırlanmıştım. Sonuçta Jimin'in düğününe gidiyorum değil mi? Güzel görünmem gerek. Ama ne için?

Yatağıma oturup elimi saçlarımdan geçirdim. Saçlarımı sarıya boyatmıştım. Jimin'den hatıra kalması için. Acaba o şimdi nasıl? Yakışıklı mı? Ya da şirin mi? Eskiden benden kısaydı, hala kısa mı? Saçlarını yine pembeye boyatmış olabilir mi?

Gözümden düşen yaşı elimin tersiyle sildim. Neden şimdi ağlıyorum ki? Ağlamam için çok geç değil mi? Neden herşeye gecikiyorum? Neden hiçbir şeyi düzgün yapmayı beceremiyorum?

Hızlanan göz yaşlarımla balkona doğru ilerledim ve kapıyı açıp balkona çıktım. Ciğerlerime bolca oksijen yollarken biraz da olsa sakinleşebilmiştim.

Gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde yıldızların güzelce parladığını gördüm. Ay da kendini oradan belli ediyordu. Acaba babam da orada mıydı? Eğer oradaysa benim hakkımda ne düşünüyor? Görünüşüm, hislerim ve yaptıklarım hakkında.

Tekrar derin bir nefes alıp son kez gökyüzüne baktım ve geri odama döndüm.

Babamdan bana şans dilemesini isterdim ama şimdiden sonra şans ne işe yarardı ki? Sevdiğim çocuk evleniyordu. Şans olsa ne yazar.

Telefonuma baktığımda düğünün çoktan başladığını gördüm. Gitmek istiyorum ama korkuyorum. Jimin'i bunca yıl sonra görmekten. Beni görünce vereceği tepkiden. Fakat en çok evlendiklerini görmekten korkuyorum. Ama Jimin yanında olmamı istedi. Bunca yıl yanında olmadım şimdi olmalıyım. Gitmekten başka şansım var mı?

İç çekip telefonumdan son kez saate baktım ve telefonumu cebime koydum. Arabamla giderdim gitmesine ama hava almam çok daha iyi olacağa benziyor.

Evin anahtarını elime alıp ayakkabılarımı giydim. Son kez dönüp evime baktığımda her tarafın pembe saçlı birine ait tablolarla dolu olduğunu gördüm. Artık bunları atmam gerek değil mi? Sonuçta evlenmiş olacak birinin resimlerini evimde barındırmak pek doğru bir davranış değil.

Bunları sonra düşünmeye karar verip evden çıktım ve kapıyı kilitledim. Yavaş adımlarımla acele etmeden sokağa çıktım. Jimin'in yanına ne kadar geç gidersem o kadar iyi olur değil mi? Hem belki evlendikleri anı görmem. Eğer görürsem nasıl toparlanırım bilemiyorum.

Yavaş adımlarımla soğuğu aldırmadan kaldırımlarda yürümüştüm taki düğünün olacağı yere gelene kadar. Düğün bir evin bahçesinde yapılacaktı. Bu yüzden sesler kulağıma çoktan ilişmişti.

İç çekip üzerimi düzelttim. Başımı hafif yere eğip evin bahçesine girdim.

Herkes birileriyle konuşup gülüşüyordu. Etrafa kısaca göz attığımda buradaki kimseyi tanımadığımı fark ettim. Lisede sınıf arkadaşlarımızla pek konuşmamıştım zaten. Jimin'in kimlerle konuşup konuşmadığını bilmiyordum.

İç çekip kendime köşelerde boş bir yer bulup etrafıma bakındım. Jimin neredeydi acaba?

Gözüm evin camından gördüğüm kahverengi saçlara takıldı. Üzerindeki beyaz gelinlik ona gerçekten çok yakışmıştı. Onu görmeyeli ne kadar zaman olmuştu? 6-7 sene olmuş mudur?

Cebimdeki telefonu çıkarıp mesajlara girdim.

Taetae95: Çok güzel görünüyor.
Gelinlik ona gerçekten çok yakışmış.
Na Ri'yi seçmekle çok doğru bir karar vermişsin Jimin :) (Hatırlamayanlar için Na Ri Taehyung'un orta okulda hoşlandığı kız.)

Her ne kadar mesajda gülen emoji atsam da gülmüyordum. Aksine gözümden bir damla yaş akıp gitmişti. Hızla elimin tersiyle göz yaşını silip gelecek cevabı bekledim.

Parkjim: Geldin mi?
Neredesin?

Taetae95: Yanıma gelmene gerek yok Jimin.
Senin şimdi Na Ri'nin yanında olman gerek.
[Görüldü]

Telefonun ekranını kapatıp cebime koydum. İç çekip başımı kaldırdığımda gözüme evden çıkıp etrafına bakınan pembe saç takılmıştı. Gözlerim yine dolarken hızla göz yaşlarımı elimle sildim.

Jimin beni fark ettiğinde gülümseyip elini kaldırdı. Bende gülümseyip elimi kaldırıp ona selam verdiğimde Jimin hızlı adımlarla yanıma geldi.

İçimden kendimi sakinleştirmeye çalışırken karşımdaki pembe saçlı çocuk pek yardımcı olmuyordu.

"Gelmişsin."

Jimin...çok değişmişti. Eski, suratında hiçbir ifade olmayan çocuk gitmişti yerine sürekli gülen bir çocuk gelmişti. Boyu hala benden kısaydı. Ek olarak o hem yakışıklı hem de sevimliydi.

"G-geldim."

Kendimi kekelemekten alıkoyamadım. Onunla konuşmayalı yıllar olmuştu. Hatta onunla doğru dürüst hiç konuşmamıştım bile değil mi?

"Düğün birazdan başlayacak."

Kafamı sallayıp elimi cebime attım. Bu sırada Jimin birşeyler anlatıyordu. Ne dediğini anlamıyordum. Odağım cebimdeki mektuptaydı.

Mektubu çıkarıp arkama sakladım. Ona vermeli miydim? Evleneceği zaman bunu vermem doğru mu? Belki mektubu okuyup ona olan aşkımın karşılıksız olmasına üzülecek. Ama onun düğün gününde mutlu olması gerekmez mi?

"Taehyung dinliyorsun değil mi?"

Jimin konuştuğunda gözlerimi yerden çekip ona çevirdim ve elimdeki mektubu sıktım. Tıpkı lisede olduğu gibi. Acımı, üzüntümü ondan çıkarmak ister gibi sıktım. Daha sonra sanki hiç birşey olmamış gibi gülümsedim.

"Dinliyorum tabiki."

Jimin gülümsediğinde birinin ona seslenmesiyle başını çevirip seslenen kişiye baktı. Bu sırada pembe saçları az da olsa burnuma sürtünmüştü ve kokusu burnumu doldurmuştu. Jimin...çok güzel kokuyordu. O mükemmeldi.

"Sanırım gitmem gerek."

Jimin konuştuğunda ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi aralayıp ona baktım. Yavaşça kafamı salladığımda Jimin gülümseyerek el salladı ve yanımdan uzaklaştı.

Onun gitmesiyle arkamda olan çitlere yaslandım. İyi değildim. Jimin bana iyi gelmiyordu. Onun kokusu, güzelliği beni daha çok ona bağlıyordu. Benim olmasını istiyorum. Sadece benim. Ama o evleniyor. Başka biriyle. O halde nasıl iyi olabilirim ki? Buraya gelmeyi neden kabul ettim ki? Daha çok acı çekmek için mi?

Etrafı müzik sesi doldurduğunda gelinle damat ağır adımlarla gelip masalarına oturdular. İkiside sevinçle etraflarına bakınırlarken bende gülümsedim. Jimin mutlu olmayı hak ediyor Taehyung ve ona bu mutluluğu veren sen değilsin. Olamazsın da.

Gerçekler bir kez daha beynime kazındığında yaslandığım yerden doğrulup son kez pembe saçlıya baktım. Artık anılarımda takılıp kalmaya bir son vereceğim. Artık Jimin'den vaz geçeceğim. Doğru olan bu.

Bedenimi sağa doğru çevirip bahçenin kapısına ilerledim ve kapıda durdum. Gözüm elimdeki mektuba takıldı. Bu yıllar önce yazdığım fakat zamanla eklemeler yaptığım mektuptu. Artık bu mektubunda bir önemi yok değil mi?

Elimde sıkı sıkı tuttuğum buruşmuş mektubun avuçlarımı açarak yere düşmesine izin verdim. Eş olarak gözümden de bir damla yaş yere düşmüştü.

Bağırmak istiyorum. Deli gibi bağırıp Jimin'e onu sevdiğimi söylemek istiyorum. Ama çok geç. Herşey için çok geç. Her zamanki gibi yine geç kalmıştım. Ben hep geç kalırdım zaten.

Mektuptan gözlerimi çekip karşıya baktım ve bir adım atıp evin bahçesinden çıkıp evime doğru ilerledim. Evdeki pembe saçlı çocuğu çizdiğim resimleri çöpe atma vakti gelmişti.

Bölüm sonu~~
Bir dahaki bölüm fınal olacak ^^

Vote verip yorum yapmayı unutmayın ponklerim~~
Sizi seviyorum <3

Sorry ➳ Vmin TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin